20- kül olurdu tüm bedenim

231 29 23
                                    

Aga bölüm

güzel okuyun dikkatli okuyun

İyi okumalar😘





Aslında ne olduğunu kestiremiyordum pek. Telefon çaldığında, ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum. Nasıl belli edecektim öfkemi, her birini öldürmek istediğimi nasıl hiza edecektim telefonun karşısındakine? Canım sıkılıyordu, nefesim kesiliyordu ama elimden hiçbir şey gelmezdi bunları geçirmeye. Elimde çalan telefonuma ve kayıtlı olmayan numaraya baktım. Her kimse beni arayan, midemi bulandıracak sesini duymayı istemiyordum, zaten bulanıyordu, artmasına gerek yoktu.

Kapanmasını istemediğim telefonu açtım. Ama ses verecek gücümü henüz toplayamamıştım, karşı taraftan bekledim ilk adımı. "Selam, Jim." Hoseok.. her zamanki gibi durmuyordu, her zamanki gibi canımı sıkmayı bir şekilde başarıyordu. Sonra, sonra bir ses duydum, onun sesini. "Ona böyle deme cüretini nereden buluyorsun, adi herif." Sesi, gür ve sinirliydi. Canı yanan biri böylesine bağıramazdı, iyi olmalıydı. Guleum'a bir şey olmamış olmalıydı, olsaydı ne yapacağını bilemez ve yine böyle odaklı şekilde onu dinleyemezdi.

"Aslında onun iyi olup olmadığını sorduğunda telefonu vererek gösterecektim fakat gerek kalmadı." Dedi, henüz bir şey diyememiştim, öfkem öyle çoktu ki, öyle fazlaydı ki, dilim tutulmuştu.

"Neden onları rahat bırakmıyorsun, gerçekten böyle boş şeylerle uğraşacak kadar boş bir adam mısın sen?" Dedim, keskin sesimle. Bunu öylesine değil, gerçekten soruyordum, neden öylesine iki çocuğa bu kadar takmıştı ve yakalarından düşmüyordu.

Duyduğu cümleden sonra başlayan kahkahalarını durdurduğunda burnunu çekti. "Tanrım, Jimin.. O zaman şöyle anlatayım ve aklındaki sorular gitsin, Taehyung'la aramız hiç bir zaman iyi olmadı. O, herkes bizden korkarken bize kafa tutan tek insandı. İstediğimiz şeyleri yapmayan, günlerce aç susuz kalacağını bilse bile kılını kıpırdatmayan tek kişiydi. Her zaman ondan nefret ettim, ve sonunda kaçtığında, ki bu ihanet sayılır, bu benim için bardağı taşıran son damlaydı. İşleri bilirsin, ihanet hoş karşılanmaz ve karşılığı verilir. İşimizin başındayız." Diye yanıtladı sorumu. Hala mantıklı değildi.

Mantıklı değildi..

Kendimi kocaman bir mantıksızlığın tam ortasında hissediyordum, olanlar, söylenenler birbiriyle çelişmese bile anlamlı değildi. Onların ciddi insanlar olduğunu, yapılana sessiz kalmayacaklarını biliyordum, evet. Yine de bu kadar bu işin peşine düşmeleri, gerçekten akla mantığa uymuyordu.

"Ne istiyorsun?" Dedim, onları yanımda görmek istiyordum artık.

"Para, bana edecekleri hizmetin karşılığı olarak." Bu muydu, yani isteyecekleri şey bu muydu cidden?

"Sikeyim seni."

"Babanın hesabından, istiyorum parayı. Hangi hesaptan ne kadar çekildiğini öğrenebilirim, yanlışlık fark edersem, şu Kim kardeşlere yazık olacak." Yumruğumu sıktım, babamın bunu yapacağından emin değilim. Üstelik, henüz ne kadar istediğini bile bilmiyordum. Babam, buna razı gelmezse ne yapacağımı bilmiyordum.

"Hesaptaki paranın yüzde onunu istiyorum."

"Sikeyim seni." İstediği para, dalga geçiyor olmalıydı. Bu bin doların yüzde onunu kendime istiyorum demek değildi. Milyar dolarlardan bahsediyorduk belki de. Bunu nasıl söylerdim, nasıl isterdim o kadar parayı?

"Üç günün, babana söylemek için yeterli bir süre olduğunu düşünüyo–" lafını kestim, umurumda değildi. "Taehyung'la konuşmak istiyorum."

IlungaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin