Dudağıma küçük bir buse kondurup,başını omzuma yasladı.Sonra bir anda kafasını kaldırıp gözlerime bakarak "Oha kalbin çok hızlı atıyor." dediğinde ikimizde güldük.Tekrar kafasını omzuma yaslayıp derin bir iç çekti.Çok şaşırmıştım,resmen Dünyanın en mutlu insanı olmuştum! O her seferinde hayran gözlerle baktığım dudakları; burada,bu gece benim dudaklarımla buluşmuştu.
Eminim onun da benim de aklımda asla böyle bir gece yoktu."Uykun yoksa balkona çıkalım." dediğinde kafamı olur anlamında salladım,bileğimdeki ağrıdan eser kalmamıştı ve bana bol gelen eşofman takımıyla beraber peşinden ilerledim.
Saçlarımı toplamak için ellerimi saçlarıma götürdüm çünkü aşırı sıcaklamıştım ama bir anda gülümseyerek ''Saçlarını toplama bırak dağınık dursun,gözlerini kaçıracak bir yol bulursun.'' dedi.Söylediği cümle bir şarkının sözü olmasına rağmen,ağzından çıktığı her şey vücudumda farklı etkiler yaratıyordu.''Doğru söylüyorsun.'' dedim,yanında olduğumdan beri anın büyüsüne kapılmış şekilde ağzımı açamıyordum eğer bunu da demeseydim sanırım utançtan konuşmayı unuttuğumu düşünecekti.
Oturduğumuz anda konuşmaya başladı,bir şeyleri söylemek zorundaymış gibi hissediyordu yada dışarı öyle yansıyordu bilemiyorum.
"Çok düşündüm,kendime bir yol çizdim.Yolun sonu nereye gider hiçbir fikrim yok.Her zaman yanındayım biliyorsun,seni asla üzmek istemiyorum.Bana benim kendime verdiğim değerden fazlasını veriyorsun Elis."
Cümlesini bitirene kadar gözlerini üzerimden ayırmadı ama ben ellerime bakıyordum.Bu güzel gecenin bozulmaması için ölene dek susmaya razıydım.Tam o sırada aklına bir şey gelmiş gibi yanımdan kalkıp içeriye gitti,bende yüzüme ellerimle hava yapıp sakinleşmeye çalıştım.
Bir bileklikle yanıma geldi.
"Uzat bakalım bileğini."
Sadece izliyordum,bileğime küçük mavi kaplumbağası olan çok güzel bir bileklik taktı. "Çok yakıştı." dedi.Şaşkınlığım ve mutluluğum birbirine karışmış şekilde "Teşekkür ederim." dediğim sırada telefonum çalmaya başladı.Bu saatte arayan kişinin bir alt katta oturan arkadaşım olduğunu görünce endişeyle telefonu açıp hoparlöre bastım.
"Eliissss,anahtarını kapımın önüne bıraktın mı yoksa düşürdün mü bilemedim ama şimdi görme fırsatım oldu.Nerdesin?
Hayal kırıklığıyla Uras'a baktım.Sanırım ne diyeceğimi bekliyordu.
"Düşürmüş olmalıyım.Uras'ın yanındayım da geliyorum şimdi,bir şey almamı ister misin?"
Cevabımı verirken Uras'a yapacak bir şey yok bakışı atmaya çalışıyordum.
"Hayır,senin gelmen yeterli.Bekliyorum."
Telefonu kapatıp yüzüne mahçup olmuş şekilde baktım.Bugün burada beraber uyuyabilmekle ilgili hayallerim suya düşmüştü.
"Gitme zamanım geldi." dedim.
"Kalmanı çok isterdim." dediğinde midem de kelebekler uçması ne demek anlamış olmuştum.
"Bende çok isterdim,ama şimdi gitmem gerek.Hem bir daha gelebilirsem patates kızartması da yaparız söz."
"Tabi ki geleceksin,artık burası senin de evin."
Öyle güzel bir gün yaşıyordum ki içimden çılgınlar gibi dans etmek geliyordu. Kollarımı iki yana açıp sarılmak için ilk adımı atmıştım,kollarımın arasına gelip sımsıkı bir sarılmayla karşılık verdiğinde içim huzurla dolup taşmıştı,mis kokusunu içime çekip hafifçe kıkırdadım.
Beraber evden çıkıp benim evimin olduğu yöne sessiz ve buruk adımlarla ilerlemeye başladığımız sırada aklımda hala dudağıma bıraktığı öpücük vardı.