44.Bölüm

2.6K 161 65
                                    


Berkay'dan

Duru ile tekrar eskisi gibi olmaya çalışacağımızı söyledikten sonra kalkarak biraz dolaşmaya çıkmıştık.

Biraz illerimizde çiçek bahçesi vardı. Ben oraya bakarken Duru elimden tutarak beni çekiştirerek oraya götürmeye başladı.

"Hadi Berkay! Çiçeklerin yanına gidelim. "

Yüzüm huzurlu bir tebessüm ile kaplanırken elini sıkarak ona baktım.

"Gidelim Duru'm. "

Oda bana gülümseyerek baktı ve tekrar çekiştirmeye başladı. Burnuma çiçeklerin kokusu dolunca bile kaşlarımı çattım. Hiçbiri, hiçbir çiçek Duru gibi kokmuyor, kokamıyordu sanki.

Çiçek bahçesinden içeri girince Duru bizi papatyaların yanına götürmek için çekiştirmeye başladı.

"Güzelim çekiştire çekiştire kolumu kopartacaksın. "

Duru sinirli bir yüzle bana baktı. İşte şimdi sinirlendirmiştim Sarı papatyamı.

Mezarım hazırlana bilir mi acaba en kısa zamanda?

"Berkay! Ben ne dersem o olacak! O kadar! Nokta! "

Çapkın bir sırıtışla onun yanağından bir makas aldım. Her zaman ki gibi yanakları hemen kızarmıştı. Çok hassas bir cildi vardı ve hemen tahriş oluyordu.

"Tamam güzelim. Nokta! "

Elimi yanağından itekleyerek burnunu kırıştırdı. "Dalga geçme benimle! "

Kahkaha atarak ona baktım. Ne güzel birşey yaratmıştın sen Ya Rabbim! Papatyaların yanına varınca hemen eğilerek bir papatya kopardı.

"Seviyor, sevmiyor yapsam mı? "

Hemen kaşlarımı çatıldı. Ne yani! Onu sevmesini istediği biri mi vardı?! İşte buna dayanamazdım...

Her zaman birini sevmediğini düşünerek uzak kalmıştım ama bu sefer dayanamazdım...

"Ee hadi cevap vermedin? "

Gülümsemeye çalışarak "Yap bakalım. " Dedim.

Hemen elindeki papatyanın yapraklarını koparmaya başladı.

"Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor.... "

Böyle devam ederken son birkaç yaprağı kalmıştı. Onun elinden alarak ben saymaya başladım.

"Seviyor, sevmiyor, seviyor. "

Duru kocaman gülümseyerek yerdeki yapraklara büyük bir mutlulukla baktı.

"Ya seviyormuş bak. "

Gülümsedim ve önüne düşen saçını kulağının arkasına koydum.

"Sana papatya ve kelebeğin hikayesini anlatmamı ister misin?

Dudaklarını büzerek bana baktı. Bir tek benim yanıma çocuklaşmasını seviyordum. Onun bir başkasına böyle gülümseyecek olma ihtimali bile kalbimi delip geçiyordu.

" Öyle bir hikaye mi varmış? Olur anlat lütfen. "

Onuda alarak yere oturdum. Sırtını göğsüme yaslayıp anlatmak için derin bir nefes aldım.

Günlerden bir gün uzak diyarlarda küçük bir tırtıl dünyaya gelir. Doğal iç güdüleri sayesinde ilk olarak beslenmeye başlar tırtıl. Belirli bir büyüklüğe gelene kadar her bulduğunu yemiş, küçük tırtıl. Koza örebilecek büyüklüğe geldiğinde, kendine güvenli bir yer bulmuş ve kozasını örmeye başlamış. Ördüğü kozanın içerisinde uzunca süre kalarak büyümeye devam etmiş. Küçük tırtıl kozasının içerisinden çıkarken, artık rengarenk bir kelebek olarak çıkmış. Minik kelebek uçuyor olmanın mutluluğu ile oradan oraya uçmaya başlamış. Ormanın her yerini karış karış uçarak gezmiş. Dağlar tepeler aşmış ve birçok vadilerden geçip gelmiş. Son olarak yemyeşil ve rengarenk çiçeklerin olduğu bir vadiye gelerek orada kalmaya karar verir. Derken, etrafı şaşkın şaşkın izleyen kelebek bir de ne görür! Muhteşem bir çiçek. Daha yanına yaklaşmadan yüzlerce çiçeğin arasından gözüne çarpar ve yanına giderek tanışmayı ister. Yüzlerce rengarenk çiçeğin üzerinden geçerek muhteşem çiçeğin yanına gelir. 

Çocukluğum || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin