45.Bölüm

2.3K 124 48
                                    

Bölümde adı geçen şarkı medya'da var 🍃 dinlemenizi öneririm 💞

Gözlerimi bininci defa devirme isteğini yok sayarak kafamı sıraya koydum. Bir dersten bu kadar sıkılmak bana çok normal gelmiyordu açıkcası.

Sonuçta 'normal' insanlar her zaman matematik, geometri, tarih, biyoloji gibi derslerden sıkılırlardı. Ben ise boş derste sıkılıyordum.

Zaten anormal olduğumu biliyorken, hayatın bunu sanki bilerek gözüme gözüme sokması canımı yakmıyor değildi hani.

Bir matematik dersi mahvolmuştu resmen! Kafamı koyduğum sıradan kaldırıp etrafıma baktım. Gördüklerime alaylı bir gülümseme takınarak bakarken tekrar sıkılarak kafamı sıraya koydum.

Dersin başlarında nöbetçi öğrenci gelmiş, dersi böldüğü yetmiyormuş gibi birde matematik öğretmenimizi alıp gitmişti...

Müdür çağırmış da, çok acilmiş de, hemen gelmesi gerekiyormuş da...

Palavra!

En fazla acil olan ne olabilirdi ki? Laboratuvar falan mı patlamıştı yoksa?

Kafamda geçenlere neredeyse kahkaha atacakken kendimi son anda tuttum. Okulda birde deli damgası yemek istemiyordum açıkcası...

Aradan beş dakika geçmişti ki arkamda oturan şahısın - ki bu Şeyma oluyor - sırtımı delercesine dokunmasını daha fazla dayanamayarak sakinleşmek için derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm.

"Zaten sıkılmam yetmiyormuş gibi, birde sen benim sırtımı oyarak canımı acıtıyorsun. Ne yaptı bu insan size ya!"

İsyan edercesine söylediklerimde çok haklıydım bir kere! Şuan sinirim o kadar fazlaydı ki Şeyma'yı bile öldürebilirdim.

"Tamam kanka ya! Sanki ne yaptık? Sende saat yok muydu? Ne kadar kaldı bak diye dokunmuştum ufacık. "

Gözlerim hızla açılırken şaşkın şaşkın Şeyma'ya baktım. Gerçekten mi? Sadece dokunmuş olarak mı görüyordu bana yaptığı eziyetlere?

Alaylı bir havayla "Bu yaptığın dokunmaksa, aman bana bir daha sakın dokunma. Eve gittiğimde sırtımda morluklar görmek istemiyorum. " Dedim.

Tam o anda çalan zil resmen benim kurtarıcım olmuştu. Şeyma da bilmiş bir şekilde gülümseyerek kolumda ki siyah,mavi ve altın sarısı renklerinde ki saatimi işaret etti. "Çok sevgili, kıymetli mi kıymetli saatine ihtiyaç kalmadı canım! "

Onun bu çocuksu tavrına, uzun zamandır yapmadığım göz devirme hareketi ile karşılıklı verdim. Uzun zaman dediğim belki de sadece bir dersti ama onun bile ne kadar uzun olduğunu bir bana, bir de bazı hareketleri alışkanlık haline getirmiş insanlara sormak lazımdı işte.

Cevap vermemeyi tercih ederek tam kafamı yine ve yine sıraya koyacakken yanımıza Melek'in gelip, beni yan sırama itmesi ile kafam duvara çarparak tak diye bir ses çıkarttı.

"Oha kanka! Kafanın orada ne işi vardı ki? İyi misin lan? "

Melek'in sorduğu saçma sorulara cevap veremeyecek kadar kötüydüm şuan o yüzden onu duymayı boşvererek gözlerimi kapattım ve elimi ağrının olduğu yere koydum.

Bir süre sonra rahatlayınca gözlerimi açtım ve bana tedirgin gözlerle bakan Melek'e gülümsedim. Onu üzmeye gerek yoktu değil mi?

"Ee sen niye geldin buraya? " Şeyma'nın sorduğu soru ile Melek hızla ona döndü. Evet yine başlıyorduk...

"Aşk olsun yani Şeyma! Senin sevgilin maşallah da her gün buraya geliyor ona birşey diyor musun? Ben senin arkadaşın, kardeşin, kankan, kader ortağınım! Bana da mı bunları yapacaktı-"

Çocukluğum || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin