2.2

1.3K 120 51
                                    

Gecenin bir yarısı karakoldan çıkarken, Rüzgar'a olan sinirim ile tek kelime etmedim. Çocuğu dövmüş ve hastanelik ettiği içinde karakolluk olmuştuk. Bu yüzden de saat, gece iki buçuğu geçtiği halde biz daha yeni eve gidiyorduk. Ayrı ayrı sorguya alınsalar da bu kadar uzun sürmesinin sebebi, adının Gökay olduğunu öğrendiğim çocuğun şikayetçi olmaması için uzun bir konuşma yapmış olmamdı. Ama başarılı bir sonuç elde ederek şikayetçi olmamıştı. Ne o ne biz.

Neredeyse kimsenin olmadığı karanlık sokaklarda Rüzgar ile aramızdaki sessizliği koruyarak yürürken kollarımı bedenime sardım. Bir kaç adımdan sonra Rüzgar adımlarını durdurdu ve karşıma geçerek önümü kesti.

"Ne oldu, Rüzgar? " dedim ve yüzümü yana çevirdim.

"Arya konuşmayacak mıyız bunu?"

"Senin ayağın kötüydü hani?" diyerek, konuyla alakası olmayan bir soru yönelttiğimde ellerini saçlarına geçirdi ve seslice bir nefes bıraktı.

"Neden bana haber vermedin? En azından mesajlarıma ve aramalarıma cevap vererek daha az merak etmemi sağlayabilirdin?" dedikten sonra sorumu yanıtsız bırakarak çenemden tuttu ve yüzümü yüzüne çevirdi.

"Kafa dağıtmaya ve yalnız kalmaya ihtiyacım vardı,"

"Kafa dağıtmaya ve yalnız kalmaya ihtiyacın vardı ama sen tanımadığın itin tekiyle mi içtin? Ciddi misin sen, Arya?" dediğinde, çenemi çekerek kurtardım ondan.

"Birincisi o it değil, insan. İkincisi yeni tanışsak da bu gece bana çok iyi arkadaş oldu,"

"Saatler içinde, içkili ve tanımadığın insanlarla dolu olan bir partide tanıştığın itin tekiyle arkadaş mı oldun? Bu neyin arkadaşlığı Arya? Gözümle gördüm sana asıldı o piç herif ama sen hala arkadaşım oldu diyorsun!" dedi, öfkeyle sıktığı dişleri arasından.

Onu ilk defa böyle sinirli bir şekilde görmek, beni korkutmuştu çünkü  tanıdığım Rüzgar değil de bir başkasına bürünmüş gibiydi.

"Rüzgar, çocuk Gay'im dedi ve bunu duyduğun halde, halen bana asıldığını iddia ediyorsun!"

Sokak lambasının aydınlattığı koyu mavi gözlerinin bu sefer kıskançlık ve öfkeyle koyulaştığını net bir şekilde  görebiliyordum.

"Ve sen buna inandın," diyerek kısa bir alkış tuttu ve devam etti "Madem öyle, neden aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermeden bu saatte dışarı çıktığını da söyleyebilir misin?" dediğinde sıkıntıyla bir 'Of!' çektim.

"Rüzgar, eve gitmek istiyorum. Bunu sonra konuşalım, olur mu?" dedim ve tam yanından geçerek yürümeye başlamıştım ki kolumdan tutarak beni kendine çekmesi ile affaladım.

Boyu benden uzun olduğu için yüzünü, yüzüme eğdi ve mavi gözleri her zamankinden daha yakınlaştı gözlerime. Bu yakınlık karnımda kasılmalara, nefesimin düzeninin bozulmasına ve kalbimde şiddetli bir çarpıntıya sebep olurken, zar zor kesik kesik nefesler almaya çalışıyordum.

Nefesimi düzene sokmak için cebelleşen tek ben değildim, o da hızlı aldığı nefeslerini düzene sokmak için bir süre gözlerini yumdu ve çok geçmeden açarak gözlerime odakladı. Onun bu hızlı nefes alış verileri heyecandan mı, yoksa sinirinden miydi kestiremiyordum.

"Arya, bana şuan hemen ne olduğunu anlat yoksa-"

"Yoksa ne?"

"Kendim öğrenirim," der demez arka cebimdeki telefonumu çevik bir hareketle aldı ve bana sırtını dönerek bir kaç adım ilerdi.

"Rüzgar! Özelim var ama saygı lütfen!" diyerek cırladıktan sonra dolanarak önüne geçtim ama çevikliği sayesinde yeniden bana sırt dönmüş ve telefonu havaya tutarak şifremi girmeye başlamıştı.

İyi de, Rüzgar şifremi nereden biliyordu?

"Hey hey, sen şifremi nereden biliyorsun?" dedim ve zıplayarak kollarımı omzularına attım.

Rüzgar'ın kıkırdadığını duyduğumda, az önceki atmosferin az da olsa dağılmasına ve sinirinin az da olsa dinmesine sevinmiştim. Omuzunun üstüne attığım ellerimden destek alarak zıplamaya ve kafasını eğerek kurcaladığı telefonuma bakmaya çalıştım ama nafile. En son İnstagram'a girdiğini gördüğümde telaşla büyük bir sıçrama yaptım ve sırtına çıkarak bacaklarımı doladım beline.

"OHA! Napıyosun lan manyak!" diyen Rüzgar'ın tepkisine kahkaha atarak karşılık verdiğimde, telefonumu tek eline aldı ve diğer eliyle düşmemem için bacaklarımı tuttu.

"Ya bak hala bırakmıyor, bıraksana! Eğer beş saniye içinde bırakmazsan kulağını koparana kadar ISIRIRIM!" dediğimde, kafamı omuzunun üstünden uzattığım için korkuyla bana döndüğünde burun buruna geldik.

Malesef böyle anlarda normal çiftler öpüşürlerdi ama biz anormal bir çift olduğumuzu belli ederek geriye çekilmiş ve gülmeye başlamıştık. Tabi bu anlar yaşanırken Rüzgar sendeleyince küçük bir çığlık atmam ile kollarımı sıkıca sardım boynuna çünkü ikimizde yine sabahki gibi yere kapaklanacaktık. O da telaşla telefonumu cebine atmış, kollarıyla bacaklarımı tutarak düşmemi engellemiş ve sıkı sıkı sarmıştı beni.

"Kulağımı koparmana gerek yok sayende artık duymuyor," dediğinde gülmeye başladım ve kafamı uzattım omuzunun üstünden yine.

"Beni eve kadar taşıyabilir misin?" diyerek, şirinlik yaptım ve kıkırdadım. Bunu neden yaptım bilmiyorum ama şuan çok rahattım ve böyle gitmek varken neden yürümeliydim ki?

"Ama belim çıkar?" dediğinde yüzünü bana çevirdi ve alt dudağını büzdü. Şuan bu hali bana şirin gelse de dediği yüzünden buna fırsat bulamadan, kızmıştım.

"Ağırım yani? Öyle mi? Tamam, tamam anladım ben seni. Bırak beni,"

"Benim sana trip atıp kızmam lazım ama yapamıyorum. Çünkü sen kızgınken bile çok tatlısın ve seni   bırakmayacağım. Hemde hiç..."

Bu cümlesi ile debelenmeyi bırakıp, kollarımı daha sıkılaştırdım ve yüzüne yaklaşıp, "Gerçekten mi?" dedim.

"Gerçekten," dedikten sonra dudaklarının baskısını yanaklarımda hissetmem ile gözlerim kendiliğinden kapandı ve bu anın tadını gülümseyerek çıkardım.

Böyle birkaç dakika geçirdikten sonra zaten yaklaştığımız evime doğru yürümeye başladı, Rüzgar. Onun omuzundayken saatin geç olması ve yorgun bir gün geçirmemden ötürü uyku ağırlık yapmaya başlayınca, kafamı omuzuna koyarak uyuklamaya başladım.

Kamaşan gözlerim yüzünden göz kapaklarımı kapattım ve onun sırtında geçen huzurlu yürüyüşümüz sırasında uykuya dalmaya başladım yavaş yavaş. Halbuki az önce kavga etmiş, kavga sırasında kendiliğimizden barışmış ve şuan da onun omzunda uyuyarak eve gider olmuştum.

Bilincim, tüm dünya ile iletişimini kesmeden ve rüyalar alemine dalmadan önce son kez Rüzgar'ın sesini duymama izin vermişti.

"İyi geceler, güzelim. Seni seviyorum, hemde çok..."

____________________________________________

Öncelikle herkesin Ramazan Bayramı mübarek olsun! ♥️

Kısa ama öz bir bölüm oldu. Diğer bölüm daha uzun olacak inşallah.

Bölümü beğendiyseniz bol bol 💭 yapmayı ve 'a basmayı unutmayalım.

Seviliyorsunuz

RÜZGARYA | Yarı Texting    •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin