Yılmaz: abi pardon da sen gerizekalı mısın?
Azer, olan biteni anlattıktan sonra kardeşinin tepkisini bekliyordu. Yılmaz, duyduklarıyla şaşkınlıktan dilini yutmuş gibiydi. Bir süre sustu. İşittiklerini idrak etmeye çalıştıkça daha da şaşırıyor, söyleyecek başka hiçbir şey kalmamış gibi susuyordu. Beş dakika geçti. Azer'in artık sabrı taşmaya başlayınca Yılmaz nihayet ağzını açmıştı fakat söylediği ilk şey Azer'in beklediği şey olmadığı yüzünden gülmüştü.
Azer: (gülerek) oradan gerizekalı gibi gözükmüş olabilirim evet. Ama olum ne yapayım? O an düşünemedim. Öyle yaptım aniden.
Yılmaz: iyi halt ettin!
Azer: doğru konuş lan abinle! Beni azarlayacağına bir çıkış yolu söyle de yapalım.
Yılmaz: valla bilemiyorum abi. Yani ilk defa böyle şeyle karşılaşıyorum, pardon. Ayrıca seni azarlamakla gayet haklıyım.
Azer: ne yapacağız olum?
Yılmaz: valla gideceksin kızın evine, diz çöküp özür dileyeceksin. Başka çaresi yok.
Azer: ha yok artık! İstersen Boğaziçi Köprüsü'ne de büyük harflerle yazdırayayım özür dilerim diye?!
Yılmaz: valla fena olmaz.
Azer: yürü git lan! Doğru bir şey söyleyeceksen söyle. Söylemiyorsan dolanma peşimde.
Yılmaz: ya benden bir çıkış yolu istedin, al sana yol. Abi ciddiyim! Gidip kızdan özür dilemelisin!
Azer: ya ben dilerim de, kız kayboldu olum. İş yerinde yok, arkadaşlarına evin adresini sordum bilmiyorlar.
Yılmaz, göz devirdi.
Yılmaz: abi sen gerçekten de kafayı sıyırmışsın ya. Kızın iş dosyasına baksana.
Azer: ne iş dosyası lan?
Yılmaz: ya işe girmek için hepsi kendileri hakkında küçük bilgi olarak bir dosya yaptırmıyorlar mı? Hepsi arşivde saklı. Kısacası hepsi senin bilgisayarında abiciğim.
Azer: olum niye bunu daha önceden söylemiyorsun?!
Yılmaz'ın omuzuna teşekkür edercesine vurup sevinerek arabasına doğru koştu. Kapıyı açıp içeri bindiğinde kısa süreliğine kendine küfür etti. Neden daha önceden aklına gelmemişti ki? Gaza basıp şirkete sürdü. Onun bu hallerini Yılmaz kahkaha atarak izliyordu.
Yılmaz: (gülerek) senin bana anlatamadığın bir şey daha var da, neyse artık.
O sırada Karaca evdeydi. Bugün işe gidecekti fakat sonra arkadaşı onu arayıp Azer Bey'in kafeye geldiğini söyleyince gitmedi. Melike ile anlaşmışlardı. Her ne olursa olsun Azer onları bulamayacaktı. Böylece onu cezalandırmış olacaklardı. Annesine yardım ederken bir andan da konuşuyorlardı. Irmak fark etmişti kızının kendisine geldiğini; yüzü gülüyor, daha neşeli, daha huzurlu gibi hissediyordu kendisini. O olaydan sonraki haliyle şimdiki hali tamamen birbirine karşılaştıracak kadar farklıydılar. Melike'yi de çok sevmişti Irmak. Onu da ikinci kızı olarak kabul etmişti.
Irmak: ee ne yaptınız bugün? İşe gitmemişsiniz.
Karaca: evet, öyle oldu. Bugün izin günüydü de, bizde evimizde vakit geçirelim istedik.
Irmak: kızım ben hiç Melike'nin annesini ya da babasını görmemiştim. Neredeler onlar? Merak ettim doğrusu.
Karaca: bilmem. Kaç kere sordum cevap vermiyor. Sürekli konuyu değiştiriyor, başka yerlere sürüklüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK SADECE
RandomSevmek sadece bizim gibilere mi günah Söyleyemediğim ufak tefek bir itiraf Böyle masum bir aşkı itiraz edemiyorsan Sende de var en az benim kadar yalan dolan.