#11

958 33 1
                                    

Karaca: kardeşlerim nerede?

Cavit: hangi kardeşler?

Karaca: benimle oyun oynama! Fahriye ile Emre nerede?! Ne yaptın onlara?!!!

Cavit: ne yapmışım canım? Sizde bir şey olur olmaz hemen gelir benden soruyorsunuz. Nereden bileyim ben?

Karaca: eğer onlara en ufak bir şey olursa...

Cavit, demir parmaklıkların ardından birkaç adım öne attı. Kırk dakikadır Karaca burada gözü yaşlı ve sinirleri bozuk bir şekilde durup bu adamdan hesap soruyordu. Emindi onun yaptığından ama elinde kanıtı yoktu.

Cavit: eğer o kadar çok seviyorsan kardeşlerini neden koruyamadın o zaman?

Karaca: sen var oldukça bizim başımızdan bela eksik olmayacak! Allah çabucak canını alır inşallah!

Cavit: bana boş boş konuşacağına git o koca başlıya sor. Belki o biliyordur.

Karaca: kimden bahsettiğini anlamıyorum. Ne diyorsun?

Cavit: o gün kapımıza gelen zibidiyi diyorum. Ne oldu? Pek konuşmuyorsunuz galiba. Yoksa o it sürüsü canını fazla mı yaktı?

Karaca: boş boş konuşma! Nereye götürdün kardeşlerimi?!! Bir şey yaptın mı, dokundun mu onlara?!!!!

Cavit'in güldüğünü gördükçe daha da sinirleniyordu. Biliyordu cevap vermeyeceğini ama çaresizlikten ne yapacağını şaşırdı artık. Evde durmadan evladım diyerek ağlayan annesinin acı gözyaşlarına katlanamıyordu. Hiçbir şey istediği gibi gitmiyordu. Her şey çoktan kontrolden çıkmış ve kendisini kaybetmişti. Sanırsın geri dönüşü yok. Pamir, içeri girip Karaca'nın siyah parmaklıkları kırarak bağırdığı görünce yanına koşup sakinleştirmeye çalıştı. Cavit ise ne olduğunu anlamayarak bakıyordu.

Cavit: sen kimsin lan?

Pamir, ona öfke dolu bakışlarını gönderdi. Karaca'yı alarak dışarı çıkmıştı. Bu işin böyle gitmeyeceği belliydi. Bir plan kurmalıydılar. Aramalara kendilerinin de çıkmaları gerekiyordu ama nereye gideceklerdi ki? Koskoca İstanbul'da nerede arayacaklardı onları?

Karaca: Allah'ım ne yapacağım ben? Bana bir yol göster. Bir çıkış yolu bulayım lütfen...

Melike: kimse de aramadı. Genelde kim kaçırıyorsa karşılığında bir şey istemek için telefonla arama yapıyor. Şimdiye kadar soran olmadı. Acaba çocuklar sadece kaybolmuş olabilirler mi?

Karaca: iyi de nereye gidebilirler ki? Şehri doğru dürüst tanımıyorlar bile.

Pamir: İstanbul'da bir akrabanız filan var mı?

Melike: nasıl?

Pamir: ya biliyorum biraz saçma olacak ama o gün gördüklerinden sonra korkup kaçmış olabilirler mi? Ne bileyim... Belki Fahriye söylemiş, Emre de kardeşini haklı bulup otobüse binmişler. Olamaz mı?

Karaca: aslında olabilir. Fahriye'yi bilmem ama Emre bunu yapabilir. Bir keresinde kendi başına gezmeye çıktı. Otobüse bindi, marketleri dolaştı. Sonra da kendi başına çıkıp eve geldi.

Melike: eğer öyleyse ne yapacağız? Çıkıp şehri mi dolanacağız?

Pamir, Karaca'nın önünde diz çöktü. Elini dizinin üzerine koyup gözlerinin içine baktı.

Pamir: düşün. Nereye gidebilirler? Tahminen nereyi en iyi şekilde biliyorlar ki oraya gitsinler?

Karaca, bir noktaya bakarak beyninin içinde kardeşleriyle geçirdiği bin bir tane anları hatırlamaya başladı. Anılar kafasında film şeridi gibi geçip gidiyordu. Birden durdu. Aklına gelen geçmişteki günlerden birinde konsantre oldu.

Flashback.

Emre: abla biliyor musun, bugün Osman bana yeni eğlence merkezini gösterdi.

Karaca: (gülümseyerek) hmm öyle mi? Neredeymiş o eğlence merkezi?

Emre: tam olarak bilmiyorum ama yolu aklımda tuttum. İstersen seni de bir gün oraya götürebilirim.

Karaca: olur, gideriz.

Birkaç gün sonra Fahriye'nin ağır ısrarıyla oraya gitmişlerdi. Evlerinden pekte uzaktaydı. Karaca şaşırmıştı Emre'nin tek başına buraya kadar gelmesine.

Karaca: Emre sen buraya daha önce yalnız geldin mi?

Emre: yok, gelmedim.

Karaca: o zaman gelmeyeceğine söz ver. Evimizden çok uzaktayız. Buraya eğer tekrar gelmek isterseniz bana söyleyin, ben getireyim sizi tamam mı? Yalnız başınıza hareket etmeyin. Anlaştık mı?

İkisi de kafalarını sallamışlardı.

Flashback Son.

Karaca: hatırladım! Hatırladım!

Melike: neyi?

Karaca: Emre bana bir kere arkadaşının onu eğlence merkezine götürdüğünü söylemişti. Adresini aklında tutmuştu ve oraya götürmüştü bizi. Ben daha o gün söyledim onlara yalnız başlarına gitmesinler diye ama muhtemelen gitmişlerdir. Oraya bakmamız lazım.

Melike, sevinerek Karaca'ya sarılmıştı. Polislere de haber vererek oraya gitmek için hazırlık yapmaya başladılar. Ekipler hazırlanırken dışarı çıktılar. Karşılarında bir araba durduğunda şaşırmışlardı. Bu araba Karaca'ya fazlasıyla tanıdık geliyordu. Bu yüzden içinden kimin çıkacağını iyi biliyordu.

Azer: yardım lazım mı?

Üçü de garip bakışlarla bakıyorlardı Azer'e. Onları süzdükten sonra kafasını Karaca'ya çevirdi. O da aynı şekilde bakıyordu ona. İlk defa görmüş gibiydi.

Azer: ben olan biteni öğrendim. Bir yardımım dokunur diye düşündüm. Karaca? İyi misin?

Pamir: siz tanışıyor musunuz?

Melike: (sinirlice) tanışmaz olaydık.

Azer: bakın... ee... o gün yaşananlar...

Karaca: senin yardımına ihtiyacımız yok. Teşekkürler.

Polis: ekipler hazır. Karaca Hanım isterseniz biz gelene kadar siz burada bekleyin. Tehlikeli olabilir.

Karaca: hayır, bende geleceğim. Kardeşlerimi sağsalim görmeden durmayacağım.

Polis: arabada yer kalmadı. Taksi de olmaz bu saatte. İsterseniz...

Azer: benim araba ile gidelim. Hem bende belki bir işe yaramış olurum.

Melike: (kısık sesle) sen ne zaman bir işe yaradın ki şimdi olasın...

Polis: tamam, gidiyoruz o zaman.

Karaca ile Melike, Azer'in arabasının arka koltuğuna geçerken Pamir'de arkalarından yürüdü. Onun da binmek istediğini gören Azer, eliyle durdurdu.

Azer: sen nereye?

Pamir: sizinle. Bende geleceğim.

Azer: sen kimsin ki bizimle geleceksin?

Karaca: Azer! Rahat bırak milleti. Pamir gel.

Azer'in kolunu sertçe çekerek kızların arkasından arabaya binmişti. Hepsi beraber polis ekiplerinin arkasından gittiler. Arabada arada sırada arkayı gösteren aynadan Karaca'ya bakmaktan alıkoyamıyordu kendisini. Ama Karaca hiç onu umursamıyordu bile. Kafası allak bullaktı. İçinden bir an önce kardeşlerini bulmasını diledi.

Geldiklerinde herkes arabadan inmişti. Polisler güvenlikle konuşurken, Azer, Pamir, Karaca ve Melike etrafı aramaya başladılar. Polis ekipleri her delik deşiğe bakarken Karaca nedense yukarı çıkmak gerektiğini düşünüyordu. O esnada Yılmaz'da gelmişti. İşin içinde Melike'nin de olduğunu öğrenir öğrenmez evden nasıl çıktığını bile bilmiyordu. Azer, Pamir ve Karaca ile Yılmaz'da Melike ile birlikte her yere bakıyorlardı. En sonunda mekanı kapatıp aramalara sakin bir şekilde koyuldular. Ama nereye baksalar yoktular. Aramalar dakikalarca sürdü. Mekan büyüktü ve her yere bakmaları icab ediyordu. Son bir kapı kalmıştı polislerin açmadığı. Onu da açtıklarında...

SEVMEK SADECE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin