#3

1.2K 52 11
                                    

Koçovalı Ailesi, uzun yolculuğun ardından nihayet eve gelmişlerdi. Yol boyunca Irmak ve çocukların Karaca'ya iyi misin sorusu dışında başka bir şey konuşulmamıştı. Cavit burnundan soluyordu. Belli ki bir şeye sinirlenmiş, öfkesini kontrol etmekte zorlanıyordu. Bunu herkes fark etmişti elbette fakat kimse bir şey söylememişti. Nasıl olsa eninde sonunda sakinleşecekti.

Annesinin yardımıyla Karaca'yı odasına götürüp yatağa yatırdılar. Her ne kadar kendisinin iş bulması gerektiğini bilse de, mecbur doktorun dediklerini yapmalıydı ki çabuk iyileşsin. Üstelik birde böyle haldeyken annesinin onu hiçbir yere bırakmayacağı apaçık ortadaydı.

Kardeşleri daha fazla korkmasınlar diye yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi, hissettiği acı zorluyordu. Galiba birkaç gün evden dışarı çıkamazdı.

Fakat şu an bunu düşünmüyordu. Aklına takıldığı şey Cavit'in tavırlarıydı. Azer ile konuştuktan sonra susmuş beklemişti ama neyi bekliyordu? Bir şey mi yapacaktı? Aklında neler dönüp dolaşıyordu yine? Umursamamaya çalışsa da korkuyordu. Bu adamın sağı solu belli olmazdı. Her an bir şey yapabilirdi. Ki aklına gelen başına gelmişti de.

Cavit: kızım sen sağır mısın? Yoksa kör müsün? Sen karşıdan gelen arabayı nasıl fark edemezsin? Hadi onu geçtim, tanımadığın bilmediğin bir adamın arabasına nasıl binersin?!!

Sorduğu son soru ile sesinin yükselmesini fark etmemek mümkün değildi. Endişe içinde olan biri olarak kendini göstermeye çalışıyordu fakat asıl amacı belliydi.

Irmak: tamam Cavit, gitme kızın üzerine. Olmuş işte bir terslik, geçti gitti. Allah'tan iş ileriye gitmemiş de başımıza daha kötü şey gelmedi.

Cavit: ben konuşurken sen kapat çeneni. Evet Karaca, seni dinliyorum. Kimdi o adam? Ne istiyor senden?

Karaca: bir şey istediği yok, sadece yardım etti. Sen herkesi kendin gibi bilirsin herhalde fakat yanılıyorsun. Dünyadaki herkes senin gibi değil.

Cavit: ne diyorsun lan sen?! Nasılmışım ben?!! SÖYLESENE LAN, NASIL BİRİSİYİM BEN?!!!

Irmak: Cavit neyin kavgasını ediyorsun sen şimdi?! Rahat bırak kızı!

Cavit: sen karışma! Söylesene lan! Neyimi beğenmiyorsun sen benim?!!

Irmak: Cavit!

Karaca: her şeyini! Bu eve gelişini, gelir gelmez hüküm vermeye başladığını, hayatımızı darmadağın edişini!

Cavit: ne yapıyorum lan ben?! NE YAPIYORUM?!!!

Fahriye: anne...

Irmak: Cavit çocuklar korkuyor! Çık artık!

Cavit, sinirle evden çıkmıştı. Derdinin ne olduğu belli değildi ama bu tavırları Karaca'nın hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu. Azer'e yaptığı haksızlığı da düşününce daha bir sinir basıyordu. Lâkin şu an düşünmesi gereken başka bir derdi vardı, o da dinmek bilmeyen acısı. Bu kadar ciddi bir şey olabileceğini düşünmemişti. Dinlenmek için birazcık uyumaya karar verdi. Hem böylece o Cavit pisliği de gelmezdi aklına.

Gözlerini açtığında saatin epey geç olduğunu fark etti. Bu kadar uyumasının sebebi, doktorun verdiği ilaçtı büyük ihtimalle. Ayağının acısı azıcıkta olsa dinmişti ve rahatlıkla yürüyebilirdi. Dikkat ederek aşağı indi. Irmak, salonda oturmuş televizyon seyrediyordu, çocuklar ise ödevlerini yapıyorlardı. Karaca'nın geldiğini gören Irmak, ayaklanmıştı.

Irmak: kızım niye ayağa kalktın? Senin dinlenmen gerek. Ben getirirdim ne istiyorsan.

Karaca: geldi mi eve?

SEVMEK SADECE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin