Sırt üstü uçurumdan aşağı düşüyordum. Bir şeyler yapmalıyım. Bir şekilde kurtulmalıyım. Böyle bitemez. Bitmemeli. Diye düşünürken bir anda her yer simsiyah oldu.
Ölmüş müydüm? Ama düşünebiliyordum. Ölü biri düşünemez heralde. Ne olmuştu bana? Bir anda ne kadar aptalca bir şey yaptığımı düşündüm. Alt tarafı bir silahtı. Ölmeye değer miydi? Gerçi öldüğüm bile kesin değildi. Tüm bunları düşünürken tanıdık bir ses konuştu.
"Daha kaç kere başını belaya sokacaksın sen?"
Bir anda kendimi her şeyin başladığı yerde, aynı mağarada buldum. Yanımda yine Antonie vardı. Dışarıda aynı volkanik dağ yükseliyordu. Bir anda betim benzim attı.
"Yok artık! Şaka mı bu? Şimdi bana bütün bu yaşadıklarımın bir rüya olduğunu, aslında hiç bir şey yaşamadığımı, asıl maceramın şimdi başladığını söylersen şu volkanın tepesine çıkar, lavlara atlarım."
Bana şaşkınlık, bilgece, küçümseyici ve onlara benzer garip bir ifadeyle baktı.
"Elbette ufacık bir yanık bile almadan çıkardın. Az önce ne yaptın?"
Bu sefer iyice sinirim bozuldu.
"Hiç ya, pek bir şey değil. Sadece uçurumdan atladım. Böyleyim ben. Canım sıkılınca uçurumdan atlarım. Manyağım ya."
"Bırak dalga geçmeyi. Ondan bahsetmiyorum. Nasıl hayatta kaldın? Düştüğün yerde sivri kayalıklar vardı. Bir anda ateşe dönüşüp yok oldun. Sonra birden burada belirdin."
"Ne? Bir dakika. Öyle mi oldu?"
"Nasıl yaptın?"
"Hayır, asıl soru şu: neden soru sorması gereken kişi ben iken sen soru soruyorsun? Mesela en basidi: Neredeyim ben?"
"Tıpkı o yaratığın gözlerine baktığında kendini bulduğun yerdesin. Tek fark kendi imkanlarınla geçmen. Ben de bunu soruyorum sana. Nasıl yapabildin?"
"Nereden bileyim ben? Heralde nasıl yaptığımı bilsem, yine yapar geri dönerdim. Her neyse daha sorularım bitmedi. O notlar da ne öyle?"
"Öncelikle sakin ol. Se-"
"Sakin mi olayım? Önce senin şu notlarına denk geldim. Sıcaklıkları kontrol edebileceğimi öğrendim. Sonra bunu arkadaşlarımla paylaşacakken birden Serox çıkıverdi. Bi de şu yaylı kız var. Sonra o kızın yayını kurtarcam diye uçurumdan düştüm ve kurtuldum ayrıca sen bunu ateşlere ayrışarak yaptığımı söylüyorsun. Sakin olayım öyle mi?"
"NATE!" bir anda sus pus kesildim. Sonra tekrar sakin tavırla konuşmaya başladı. "Her şeyi açıklayacağım. Sakin ol."
Hala şaşkın şaşkın ona baktığımı görünce devam etti.
"O notları çok önce yazmıştım. Şimdi sözümü kesmeden baştan sona dinle."
"Tamam."
"Güzel. Notlarda okuduğun gibi ben de sıcaklığı hissediyordum. Hala da hissediyorum. Ama ondan önce üç tane arkadaşım vardı. Hep onlarla beraber gezerdik. En sonunda savaş çıktı. Serox tüm ailemizi yok etti. Biz de kaçtık. Ormanda yaşamaya başladık. Sonra sizin de orada bulunduğunuz yeri bulduk. Kulübeleri de biz yaptık hatta. Beraber çok iyi anlaşıyorduk. Sıcaklığı hissettiğimi o zaman fark etmiştim. Ama onlardan saklamıştım. Bunu neden yaptım bilmiyorum. Her neyse. Bir gün sanki herkes kötü gününde uyanmış gibi oldu. Herkeste bir asabiyet vardı. O gün aramızda büyük bir tartışma çıkmıştı. O gün birbirimizden ayrıldık. Ben de gidip uzaktaki bir köyde yaşamaya başladım. Orada öğrendim kehaneti. Çok anlamsız ve karmaşık geldiği için fazla kafa yormamıştım. Sonrasında sıcaklık meselesinde iyice ilerlediğimi fark ettim. Artık çevremde her maddenin sıcaklığını, başka maddelerle sıcaklık alışverişini hissetmeye başladım. O zaman kafama tak etti kontrol edip edemeyeceğim. O günden sonra boyuna ona kafa yordum ve en sonunda başardım. Bir kağıt parçasını hiç ateş kullanmadan tutuşturmuştum. O günden sonra gerisi çorap söküğü gibi geldi. Kafamı bu duruma o kadar yormuştum ki kehanet tamamen aklımdan çıkmıştı. Sonra Serox o köye de saldırdı." Tam konuşacaktım ki eliyle susturdu. "Sadece dinle. Serox oraya da saldırınca tekrar kulübelerin olduğu yere kaçtım. Oraya geldiğimde hatırladım çok eski bir efsaneyi. Ateşi, suyu, havayı ve toprağı kontrol eden savaşçıların kötülüğü kovduğu bir efsaneydi bu. Ve bu efsaneye göre ne zaman başarısız olacaklar, o zaman kıyamet günü olacaktı. Bu efsane aklıma gelince telaşa kapıldım. Sadece ben vardım. Sadece ateş. Tek başıma savaşmalıydım. Sonra o notları yazdım. Aslında ilk başta yazma sebebim daha rahat hazırlanabilmemdi. Sonra eğer ben varsam, yani ateşi kontrol eden biri varsa efsane gerçekti. Gerçekten öyle savaşçılar olmuştu. O zaman başarılı olursam benden sonra da olacaktı. Sonra defterin devamına okuduğun yazıları da yazdım. Böylece başarılı olursam sen bu defteri bulup nasıl ateşi kontrol edeceğini anlayacaktın. Her neyse. Notları tamamladıktan sonra sana verdiğim çantayı hazırladım. Ardından onları kimsenin bulamayacağı ama benim bildiğim bir yere koydum. Sonra Serox'la yüzleşmeye gittim. Hiç söz etmeden tüm nefretiyle saldırdı bana. Saatlerce dövüştük. En sonunda onun üstüne atlayıp uçurumdan aşağı ittim onunla birlikte ben de düştüm. O da ben de yenilmiştik. Ama görevimi tamamlamıştım. Bununla birlikte tam olarak ölmemiştim. Hala içimde bulunan ateş gücü beni bu dünyada tuttu. Başka bir enerji keşfetmek için. Yani seni. Tam 548 sene sonra hissettim senin enerjini. 6 sene boyunca aradım ama birden yok oldun. 10 yıl sonra çok hafif bir enerji olarak tekrar gözüktün ve 1 yıl sonra yani 2 ay önce seni buldum. Gerisini biliyorsun zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: UYANIŞ
FantasyKaranlık. Geçmişim karanlıktan ibaret. Işık tutarsam ne göreceğim? Güzel bir mazi mi? Yoksa yine karanlığın kendisi mi?