Hamle yapmasını beklemeden kanatlarımı çırpıp öne atıldım. Kılıçlarım neredeyse tamamen kor olmuştu.
Dibinde inip anında saldırmaya başladım. Çok iyi bir başlangıç yaptığımı düşünüyordum ki inanılmaz bir güçle karşıladı ve geri sendeledim.
O sırada Mia'nın çığlığını işittim. Gözlerimi bir anlığına kapatıp onun gözlerini düşündüm.
Tekrar saldırıya geçtim. Bu sefer daha temkinliydim. Sırayla dairesel hareketlerle saldırdım. Ben hızlıydım. Ama o çok güçlüydü. Hamlelerimi zorlanmadan karşılıyor, üstelik beni de fena sendeletiyordu.
Bir kez daha kendimi Veronica'ya karşı borçlu hissettim. Kanatlar inanılmaz işe yarıyor, dengemi sağlamamı ve kolayca kaçabilmemi sağlıyordu.
Yapmam gereken bir şekilde yerdeki parlak cisme ulaşmaktı. Ama Serox'un arkasında kalıyordu. Bir şekilde arkasına geçebilmeliydim.
Ancak kaybediyordum. Serox iyice sıkıştırmıştı. Sendelemeye başlamıştım. Tam yenilceğimi anlamıştım ki bir şey hatırladım.
Daha önce yaptığım ama bir daha yapamayacağımı düşündüğüm bir şey.
Serox kazanmaya acayip yakındı. Beni öldürmeyecekti. Bana ihtiyacı vardı. Ama yaralayabilir, hatta sakat bile bırakabilirdi. Fikrimi kanıtlarcasında omzuma doğru bir hamle yaptı.
Bir anda zaman yavaşladı.
Mia'nın çığlığı. Ed'in "Hayır!" diye bağırışı. Hepsi bir anda yavaşladı. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Daha önce yapmıştım.
Ölüme çok yakınken.
Yavaşça kendimi alevlere bıraktım. Her yerimi alevler sardı. Eğer önceki gibi olacaksa o an Antonie'nin dediğine göre "yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi"ye geçecektim. Bu olmamalıydı. Eğer alevi düşüncemle yönetiyorsam. Hala yapabilirdim.
Alevleri ileri yönlendirdim ve Serox'un arkasına geçtim. Amacıma ulaşmıştım. Tekrar eski halime dönerken yerdeki parlak gümüş çubuğu aldım. Ayağa kalktığım gibi yay gerermişçesine bir hareket yaptım.
İşte olmuştu. Veronica'nın yayı sadece ona değil bana da itaat ediyordu. Çünkü güç sadece Veronica'da değildi. Aynı güçten silahta da vardı. Böylece elimde yoğun hava kütlesi halinde bir kiriş hissediyordum. Ok ise hafif parlak şekilde seçiliyordu. Serox şok geçirmişti.
"NE? Bu imkansız! Bunu yapabilmen imkansız. Hayır! Hayır! Kaybettin, Nate! Kazanamadın!"
İnanılmaz derecede sakindim. Serox'un arkasında şaşkınlıkla bakan Mia'yı gördüm. Gözlerinin içine baktım. Sonra ne yapması gerektiğini bildiğini umarak Serox'a döndüm.
"Hayır, Serox. Yayı serbest bıraktığım anda kaybedeceksin. Her şey bitti."
O sırada Mia'nın Ed'in kulağına bir şey fısıldadığını fark ettim. Tabi Serox hala durumun şokunda bağırıp çağırıyordu ki zaman kazanmaya çalıştığını fark ettim.
Ed'e baktım. Göz göze geldik. Başımı salladım ve kirişi bıraktım. Hemen ardından da alevlere ayrıştım. Okun yarattığı rüzgarın etkisiyle Serox'a doğru fırladım.
Her şey yavaş yavaş gerçekleşiyordu sanki. Mia buzdan mızrağını, Ed ise toprakta ne kadar sivri kaya varsa onları fırlattı.
Dört güç aynı yerde. Olması gerektiği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: UYANIŞ
FantasíaKaranlık. Geçmişim karanlıktan ibaret. Işık tutarsam ne göreceğim? Güzel bir mazi mi? Yoksa yine karanlığın kendisi mi?