"Kaç! Uyan! Kaçmalısın!"
Hatırladığım ilk sözlerin bu olması çok garip. Gözlerimi açtığımda hiç bir şey hatırlamamla beraber ilk gördüğüm gözlerindeki telaştı.
"N'oluyor ? Kimim ben ? Sen kimsin ?"
"Sakin ol, Nate. Ben Antonie. Keşke sana kendimi ve tabi seni tanıtabilecek vaktim olsaydı ama ne yazık ki vakit yok. Al bu çantayı, içinde yeterli erzak var"
Siyah, ipli bir çanta verdi. Gözlerini telaşla arkaya çevirdi. Oldukça gerçekti ama sanki orada değilmiş gibi hissediyordum. Gri saçlarını toplayıp topuz yapmıştı. Yeni kırışıklanmış yüzünde fazla uzun olmayan bıyığıyla birleşen keçi sakalı vardı. Gözlerini tekrar bana çevirdi.
"Gitmelisin. Kuzey Rıhtımı'na git, denizi soluna al ve falezleri izle. Bir ormana gireceksin falezlerin kıyısından devam et, en sonunda sağında bir patika bulacaksın. Oraya gir. Gitmen gereken yer orası."
Ayağı kalkıp doğruldum. Etrafıma bakındım. Fazla derin olmayan, loş ışıklı nir mağaradaydık. Duvarlara baktığımda kılıçlar, oklar, yaylar ve hançerler vardı.
"Ne kadar sürede varırım ?"
"Normal yürüyüşle bir dört gün; ancak ruhsal karmaşanı sayarsak beş gün diyebiliriz."
"Neresi orası? Neden oraya gitmeliyim?
"İhtiyacın olan bilgiyi çantada bulacaksın. Yeteneklerinin farkına varman da zaman alacak."
"Yetenek mi?"
"Acele etmen lazım."
Neden bilmiyorum ama hak verdim. Her ne kadar istemesem de çantayı elime aldım.
"Geldiğimi nasıl anlayacağım ? "
"Anlayacağından eminim." dedi düşünceli düşünceli.
"Cidden kimim ben? Nasıl geldim buraya ?"
İç çekti.
"Bak Nate, sana söz veriyorum öğreneceksin. Önemli olan nasıl öğreneceğin."
"Garip garip konuşman şart mı ?"
"Sana göre garip, bana göre değil." dedi gülerek.
"Çünkü benden bir şey saklıyorsun." telaşla arkasına baktı.
"Gitmelisin."
"Tekrar görüşebilecek miyiz ?"
"Umarım görüşmeyiz."
"Ne ? Neden ?" hadi bakalım, yarım saattir bana öğüt verip yardım eden insan, şimdi bana bir daha görüşmeyelim diyordu.
"Görüşme ihtimalimizde pek hoş olmayan şeyler var. O yüzden gitsen iyi olur."
Hiç bir şey söylemeden dışarı çıktım. Volkanik, siyah bir dağın eteğindeydik.
"Vakit ne?" dedim.
"Güneş doğalı yaklaşık 2 saat oldu. Neden?"
"O zaman Kuzey Rıhtımı bu tarafta." dedim elimle sağı göstererek.
"Oldukça iyi. Aynen tahmin ettiğim gibi. Sadece kendini hatırlamıyorsun. Kalan bilgilerin güvende. Bu sana avantaj sağlar. Yolun açık olsun."
Yine bir şey demeden çantayı sırtıma alıp kuzeye döndüm. Ufak bir tepey çıkıp aşağıya nasıl ineceğimi planlayınca karşıya baktım. Okyanus oradaydı. Kuzey Rıhtımı ufak da olsa seçiliyordu. Küçük bir köydeydi.
Ardından aşağı inmeye başladım. Dik kayalar ve ağır çanta daha şimdiden yormaya başlamıştı bile. Kafamdaki sorular beynimi kemiriyordu. Nereden geldim? Kimim ben? Antonie kim? Bahsettiği yetenek neydi? Neden o kadar telaşlıydı? Tüm bu sorulara rağmen bir şeyden emindim. Benden sakladıği bir sır vardı. Ama bu sır kesinlikle benimle ilgiliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: UYANIŞ
FantasiKaranlık. Geçmişim karanlıktan ibaret. Işık tutarsam ne göreceğim? Güzel bir mazi mi? Yoksa yine karanlığın kendisi mi?