Mia'ya döndüm.
"Bir sorun mu var?"
"Açıkçası evet. Aslında benim bir problemim. Seninle paylaşmak istedim."
"Neymiş o?"
"Senin şu uçurumdan düşüşünden sonra kendimi hep kötü hissettim. Sırf Serox o silahı alamasın diye hayatını tehlikeye attın. Sadece sen değil. Veronica oldukça cesur bir şekilde Serox'a yayıyla saldırdı. Veronica vurulduğunda Ed ona yardım etti. Ama ben ne Serox'a saldırdım ne Veronica'ya yardım ettim ne de seni kurtardım. Kendimi çok faydasız hissediyorum." Yanakları kıpkırmızı oldu. Gülümsemeden edemedim.
"Öncelikle bir silah için neredeyse ölüyordum ve bu çok aptalca. İkincisi ise sen bana benim hain olduğumu düşünürken bana inanmayı seçtin. Bunu da unutmamak gerekir."
"Bunun yardımla ne alakası var?"
"Güven, en büyük fedakarlıktır."
"Bundan emin misin?"
"Kesinlikle. Şöyle düşün bana güvenmeyi seçtiğinde ya yanılıyor olsaydın neler olurdu?"
"Hepimiz ölürdük."
"Ama sen bu ihtimale karşılık bana güvendin. Sence bu fedakarlık değil de ne?"
"Bilemiyorum ben...-"
"Çünkü her açıdan değerlendirmiyorsun. Bir de şu açıdan bak. Ya sen bana güvenmeyip beni oracıkta öldürseydin?"
Sustu. Minnetle gözlerimin içine baktı. Turkuaz gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Siyah saçları güneşten açılmaya başlamıştı. Artık koyu kahverengiydi ve uçları artık daha da açıktı.
Yaklaşık yarım saat boyunca sessizce oturduk. Dalgınlıktan olacak Ed'in sesini duyunca sıçradım.
"Şu orman çok korkutucu ama seviyorum ya." dedi gülerek. Sırtında bir geyik vardı.
"Yuh!" dedim. Bunun üzerine Mia kahkahayı bastı.
Neredeyse bir hafta boyunca ava çıkma ihtiyacı hissetmedik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK: UYANIŞ
FantasyKaranlık. Geçmişim karanlıktan ibaret. Işık tutarsam ne göreceğim? Güzel bir mazi mi? Yoksa yine karanlığın kendisi mi?