yirmi,

389 41 5
                                    

"Bence bugün en efsane gündü." Çağıl'ın yorgun fakat keyifli sesi kulaklarımı doldurdu, ardından başını omzumda hissettim. "Barış'la resmen flörtleştik."

Gülümsedim. "Senin adına çok sevindim."

Mutlu bie iç çekti. "Senin de sevgilin olsun artık, bir sap sen kalacaksın."

"Biliyor musun, hiç umrumda değil." Diye mırıldandım sakin bir sesle. "Sırf sevgilim olsun diye çabalamaktansa tek başıma takılmayı yeğlerim."

"Öf!" Bıkkın bir ses çıkartıp başını kaldırdı ve ayağa kalkıp şortunun arkasını silkeledi. "Vallahi bazen bunaltıyorsun insanı."

Omuz silkip sevimsizce gülümsedim. "Beğenmiyorsan gidebilirsin."

Gözlerini devirdi. "Gidiyorum zaten." Bakışlarıyla arkamdaki ateşi gösterdi. "Biraz Barış'ın yanında oturacağım, sen de gel, fazla durma bu karanlıkta."

Elimle tamam işareti yapıp gülümsedim. "Gelirim birazdan." Bana öpücük atıp yanımdan uzaklaştığında derin bir nefes alıp kulaklıklarımı taktım ve listemden bir şarkı açıp denizi izlemeye başladım.

Bugün Arda'nın yazdığı şeyler kafamı karıştırmıştı. Doğruluğundan emin değildim fakat sorguladığımda gerçekten mantıklı geliyordu.

Acaba kim olduğumu bulsa ne olurdu? Arkadaş olur muyduk? Belki de hiçbir şey değişmezdi.

Hiçbir şeyin değişmemesi hoşuma gitmezdi. Biraz da olsa onu etkilemiş olmak isterdim. Kim istemezdi ki?

"Yanın dolu mu?" Arda'nın çekingen bir şekilde arkamdan seslendiğinde yavaşça döndüm ve kafamı kaldırıp ona baktım.

"Görünürde boş."

Gülümsedi. "Çok yalnız duruyordun, geleyim dedim."

"Yalnızlığı algılama şekline göre değişir tabii." Derken yanıma oturdu ve ceketinin cebindeki paketi çıkartıp içinden bir dal aldı. Bana da uzattığında reddetmedim. "Teşekkürler." Cevap olarak omuz silkip önce kendi sigarasını, sonra benimkini yaktı.

"Dövmen güzelmiş," diye mırıldandı. Baktığı yere, bileğimdeki minik kelebek dövmesine baktım.

"Evet, hayatta hiçbir şeyi bir günden fazla dert etmemem gerektiğini hatırlatır bana." Diye mırıldandım.

"Bunu düşünerek yaptırdıysan sanırım tam tersini yaşamışsın." Dedi ve sigarasını dudaklarına götürüp dumanı içine çekti. "Neden bu kadar soğuksun?"

"Değilim." Dedim kesin bir ifadeyle. "Sadece seni sevmiyorum."

"Beni tanımıyorsun bile."

"Tanıyorum!" Aniden dudağımı ısırıp kendimi susturmaya çalışsam da laf ağzımdan çıkmıştı. Hemen düzeltmeye çalıştım. "Kendini hemen açığa çıkaran bir yapın var, gözlemlemek yetiyor."

"Gözlemlemeyi seviyorsun yani?" Ses tonundaki sorgulayıcı tavırı sezebiliyordum fakat kendimi açığa çıkarmayacaktım.

"Herkes kadar," desim omuz silkerek. "Ayrıca eski arkadaşımızı bizden çalan kişiyi gözlemlemesem olmazdı."

Kaşlarını kaldırdı. "Ben Umay'ı sizden çalmadım."

"Sen öyle diyorsun."

Israr etti. "Benim hiçbir payım yok bu işte, onu asla kısıtlamadım, seçim yapmasını da istemedim. Ne yaptıysa kendi isteği doğrultusunda yaptı."

"Biliyor musun, sevgili olmanız iyi oldu." Diye mırıldandım. "Başka türlü Umay'ın bu denli aptal olduğunu göremeyecektim."

"Aptal mı?"

"Ne dediysem boşver, bugün biraz garip bir gün." Dedim derin bir nefes vererek.

"Neden ki?" Merakla gözleri açılırken çenemin düştüğünü anlayıp hızla ona döndüm ve kaşlarımı çattım.

"Sen hala gitmedin mi ya?"

Gözlerini devirip ayaklandı. "Ben de ne zaman kovacaksın diye bekliyordum." Güldü. "Ama olsun, bugün en çok konuşma rekorunu kırdık."

Gözlerimi devirdim. "Hala buradasın."

"Gidiyorum ben," alay dolu sesini işittim. "İstenmediğim yerde kalacak değilim!"

"Keşke daha öncesinde buna göre hareket etseydin." Sırıtıp arkamı döndüğümde sırtını bana dönmüş, kamp alanına doğru yürüdüğünü gördüm. Cümlemi bitirdiğimde orta parmağını kaldırdı. Gülüp önüme dönerken bir an için ne durumda olduğumu fark ettim ve yüzümdeki ifadeyi hemen sildim.

Çok kaptırmaya başlamıştım.

Selfish[yarı texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin