Herkese iyi okumalar dilerim. 💜~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
0544****: Ben gerçeğim güzelim...
0544****: Seni hiç bir zaman bırakmadım ve asla bırakmayacağım...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Daha çok ağlamaya başladım. Gözyaşı pınarlarım kurusa da ağlama isteği geçmiyordu.
Sonuçta acılarımız ve üzüntülerimiz de gözyaşı dökerlerdi..
Cümle bile kuramayacak kadar darma dağınıktım. Ne kimseyle konuşasım ne de bir şey yapasım vardı. Sanırım ruhum çoktan istifasını vermişti.
Hayat insana neler yaşatıyordu işte. Bazen güzel bir çiçekmişçesine sana bakıyor, sarıp sarmalıyor, suyunu veriyordu. Bazen ise zehirli bir çiçekmişçesine ezip geçiyordu.
Kimseye güvenmemek gerektiğini her defasında anlatıyordu. Ama biz insanlar onu dinlememeyi seçiyorduk. Halbuki her düşenin kulağına fısıldıyordu.
Kimseye güvenme! Şu an bu haldesin çünkü güvenmeyi sen seçtin.
Haklıydı. Saftım. Zayıftım. Güvenmeyi seçmiştim çünkü yara almamıştım. Ama artık aldığım bu yaralarla daha kuvvetli hissediyordum. Kıyamet kopsa umrumda olmazdı.
Ben zaten yanmıştım.
Boş bakışlarla yataktan kalktım ve havada asılı duran bardağı elime aldım. Bu bardak bile eski haline dönmüştü ama ben dönebileceğimi düşünmüyordum.
Yavaş adımlarla, ayaklarımı sürükleye sürükleye banyoya doğru yürümeye başladım. Buse'nin beni takip etmesine aldırmadan içeriye girdim ve kapıyı kilitledim. Lavaboya gittim ve soğuk suyu yüzüme çarptım. Soğuk suyun verdiği o serinlik hissinin keyfini çıkarmaya çalıştım. Ama hiç bir şey eskiden aldığım hazzın yerini tutmuyordu. Aynaya baktığımda gördüğüm kişinin de ben olduğuna inanmak güçtü. Su damlaları yanaklarımdan çeneme doğru süzülüyordu. Gözyaşlarımın yerini su damlalarının almış olması garipti. Sanırım bu yüz yaşlarla ıslanmak zorundaydı. Kaderimi kabullenmiş olmama gülümsedim. Bu durumda gülümsemekte garipti. Zaten garip olmayan ne vardı ki?
Gözlerim ve burnum kızarık, saçlarım ise darmadağınıktı. Boynumdaki kolye ışıl ışıl parlıyordu. Kolyenin aynadaki görüntüsü bile mükemmeldi. Bilmezdim ki bu ay parçasının böyle şeyler yapabileceğini. Benim olan şeyleri baskılayabileceğine kim inanırdı ki.?Alt tarafı bir kolyeydi. Halbuki ne hevesle takmıştım bunca yıl.
Kolyeyi elime aldım, çıkardım ve lavaboya koydum. Beş saniye bile geçmemişti ki Buse kapıyı yumruklamaya ve bağırmaya başladı.
-Hira! Hemen o kolyeyi tak! Yerimizi belli edeceksin!
Buse'nin dediklerini umursamadım ve aynada kendime bakmayı sürdürdüm. Kim bulursa bulsun artık. Umrumda bile değildi.
-Hira! Kendine gel! Böyle bencillik yapamazsın! Bunca yıl boşuna mı uğraştım ben?!
Buse'nin gözümde değeri kalmamıştı. Sözünü dinlemeyi de umursamıyordum. Dost kazığı dedikleri şeyi bana çok güzel anlatmıştı.
-Kapıyı açacağım bak! Biraz yanlız kal istedim ama böyle aptallık yapacağını düşünmemiştim. Hemen tak o kolyeyi!
Israrla kolyeyi takmamı söylüyordu. Haklı olduğuna karar verip kolyeyi elime aldım ve taktığımda üzerimde bir ağırlık hissettim. Artık farkında olduğum için kolyenin gücünü hissedebiliyordum. Değişik bir hissiyatı vardı. Örümcek ağına sarılmanın hissini bilsem ona benzetebilirdim. O hissi de öğrenmeyeceğimin garantisi yoktu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beklenmedik
خيال (فانتازيا)0544****: Balıkların sevgisini bilir misin? Birbirlerine dokunamazlar ama sevgilerini hep yüreklerinde hissederler. Bende bunca zaman sana dokunamadım çünkü hep yüreğimdeydin. 0544****:Geceler çığlığımı duymadı. Mavi gözlerim deniz gözlerini aradı a...