KAYBETME KORKUSU

34 7 2
                                    

1 HAFTA SONRA...

(Arasın anlatımından ) 

Uludağ tatilinden bu zamana kadar tam 1 hafta geçmişti. O gece ki o olaydan sonra, o garsonun getirdiği şarap ve not olayından sonra, Masal sessizleşti. O gece partimiz, o an bitti. Ertesi gün İstanbul'a döndük. Uludağ'a giderken ki o neşe, İstanbul'a giderken maalesef yoktu. Ben şaşkın, Masal ise çok üzgün ve çok sessizdi. Tüm yolculuk boyunca, cam kenarından sadece dışarıya baktı. Deniz ve Bartu da bu konu hakkında hiç yorum yapmadı. Masal, benimle de hiç konuşmamıştı İstanbul'a gidene kadar. Çünkü o notta yazılanları okudu, ve okuduğu andan itibaren ne bana bir soru sordu, ne de bir şeyler söyledi. İstanbul'a geleli ise 1 hafta olmuştu ve biz hiç Masal ile görüşmedik. Ben arıyordum açıyordu telefonlarımı ama, hep soğuk davranıyordu. Konuşuyorduk ama havadan sudan. Ben konu açmak istesem de, Masal devamını getirmiyordu. Hala çok üzgündü. Eski aşk konuşmalarımız maalesef yoktu. Bende üstüne gitmiyordum. Denizden ya da Bartu dan haber alıyordum. Bu notlardan sorumlu tutuyordu sanırım beni. Ya da beni suçluyordu belki de. Ben de bir açıklama yapamadım. Çünkü yapabileceğim hiçbir açıklamam yoktu. Ne diyebilirdim ki? Nasıl anlatabilirdim ona bunları? Notları yazan, onun evine hediye gönderen kişiyi tanıdığımı nasıl söyleyebilirdim? Bunları anlatırsam onu kaybedebilirim. Masalı kaybetmeyi göze alamam ki. Onu zor buldum, o benim hayatımın anlamı. Onu kaybedemem. Üstelik ikinci kez...

Düşünceler içinden sıyrılarak oturduğumdan koltuktan kalktım. Pencere kenarında ki çekmecenin içinden, ince eski fotoğraf albümünü çıkardım. Tekrar koltuğa geri dönüp oturdum. Albümün sayfalarını çevirmeye başladım. Fotoğraflara bakmaya başladım. Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi. Ne güzeldi o günler. Ne kadar masummuşuz, ne kadar mutluymuşuz meğer. Yine öyle olabilir miydik? O zamanlar da ki gibi mutlu olabilir miydik? Gözlerimi kapattım ve o kötü günü düşlemeye başladım.

5 YIL ÖNCE..

'' Aras, yapmalısın, gitmelisin. Yapabileceğin tek şey bu''

Diye omzuma dokundu Tarık amcanın eli.

Kafamı yerden kaldırdım ve gözleri hüzün dolu Tarık amcaya baktım. Onun gözlerinde ki hüznün aynısı, hatta belki de daha fazlası günlerdir benim gözlerimdeydi. Günlerdir acı çekiyordum. Onu görmek, onun yanında olmak istiyordum. Ama olmuyordu. Buna izin vermiyorlardı. Üstelik gitmemi istiyorlardı.

'' Nasıl yaparım bunu? Benden bunu istemeyin ne olur '' diye yalvarırcasına baktım Tarık amcaya.

'' Onun iyiliği için bunu yapmalısın. Yapmalıyız Aras ''

Günlerdir aynı sözleri duyuyordum. Herkes benim gitmemi istiyordu. Onun iyiliği için gitmeliymişim. Peki ben? Ne yapacağım? Dayanamam ki onsuzluğa. Nefes alamam. Yaşayamam.

Daha fazla bu sözlere dayanamayıp, ağlamaya ve bağırmaya başladım. Yanımda ki duvara yumruklarımla vurmaya başladım. Ellerim kanasın, yara olsun istercesine vuruyordum duvara. Hayır canım acımıyordu, kalbim de ki acının yanında, bu bir hiçti.

'' Hayır, gidemem, gidemem.... ''

'' Yapma oğlum, lütfen, yapma böyle ''

Tarık amca beni duvarın önünden çekip, evlerinin bahçesinde ki banka oturttu. Bana bu zamana kadar hep oğlum demişti. Çünkü beni oğlu olarak görmüştü bu zamana kadar. Kendi çocuklarından hiç ayırmamıştı. Bir yabancı olarak görmüyorlardı beni. Oturduğum bankta, gözlerimi kapattım bir an için. Onunla, akşamları bu bankta oturup, sohbet edişimiz geldi gözümün önüne. Yıldızları izlerken, hayaller kuruşumuz. Onu öpüşüm..

'' Belki bize şu an kızıyorsun. Ama mecburuz. Bizde senin kadar perişanız. O olay, hepimizi mahvetti. Özellikle de onu.. ''

Tarık amcanın sesi ile gözlerimi açtım ve düşümden uyandım. Gerçek dünyaya.

SEN HEP AKLIMDASINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin