"Onlar bana ait efendim. "Sesimin titrememesine şaşırarak ani çıkışım ile bütün gözlerin bana döndüğünü farkettim. Birden karşılaştığım tepki ile kızaran yanaklarıma lanet okudum. Her seferinde böyle olması canımı sıkıyordu. Bu saçma an, çabucak bitsin diye bende masadaki kişilere bir göz attım. Fakat ilgimi çeken sadece bir çift göz vardı.
Bir saniye.
Sadece bir saniye binbir hissi yaşamam için yeterli bir süreydi. Ellerim buz kesmiş nefes almam zorlaşmıştı. Çoğu zaman korktuğumda gerçekleşen şeyler bu tanımadığım kadının bir bakışı ile oluvermişti. Değişik bakıyordu. Bayan Kim ve daha önceden gördüğüm fakat tanışmadığım çocukları tabloların sahibinin ben olduğumu söylemememin verdiği hayranlığı gözlerine yansıtırken, annem ve babam gelecekte klan yönetecek kişinin bunu yapmasını uygun bulmadıkları için bakışlarında biraz utanç vardı.
Fakat onun bakışı.
Hiçbir şeydi.
Boşluğa bakıyordu sanki. Çenesi kasılmış ve bu çene kemiğini öne çıkarmıştı. Ben ise öylece gözlerine bakıyordum. Kaşlarım kalkıktı çünkü şaşırmıştım. Ellerimin uyuşukluğu yavaş yavaş geçtiğinde donuk bakışlı kıza karşı kaşlarımı çattım. Ondan nefret ettiğimi düşünebilirdi ama o an pek de önemsemedim. Çünkü o bir kızdı ve kesinlikle bende öyleydim. Herhangi bir şey olmamıştı veya yapmamıştı ama kızmış hissediyordum. İsmini bile bilmediğim bu kızın kalbime yaptıkları görmezden gelinecek gibi değildi.
Hissettiklerim garipti. En azından öyle olmalıydı. Nefesimi küçüklüğümden beri savunma sistemim olarak görürdüm. Ne zaman içime kötü bir his doğsa veya aşırı mutlu olsam nefesim sanki bana haber vermek için kesilirdi ve göğsümde sanki bastırılıyormuş gibi bir his belirirdi. Ama o an kesilen nefesimin nedenini bağdaştıramıyordum.
Ondan etkilenmiş olamazdım değil mi? Güzel bir yüzü vardı. Saçları omuzlarından dökülmüştü ve üstünde ise "bu düzeni ben kurdum" diye bağıran siyah bir takım vardı.Çatılan kaşlarıma karşıt bir kaşını havaya kaldırmış yüzüne cevap bekler gibi bir ifade yerleştirmişti. Ama işe yaradığı tek şey onu gözümde daha seksi yaptığıydı. Yaklaşık on iki saniye süren bu bakışmamız annemin sesi ile kesildi. "Bayan Kim. Bu kızım Lalisa. İlerde klanımızın başına geçecek olan evladım. Klan işlerine ne kadar hakim olsa da yeteneğini gözardı edemezdik. "
Eğer karşımda böylesine önemli kişiler olmasa alaycıl bir şekilde gülerdim. Gözardı edemezdik?
Tanrı aşkına! Bunu elimden binbir zorlukla elde ettiğim fırçalarımı alıp sabahtan akşama kadar öğrenmem gerektiğini düşündüğü fazla etkileyici olmayan tarihimizi anlatan annem söylüyordu. Annemin sözleri üzerine Bayan Kim bana bakarak konuştu. "Güzel bir ismin var, Lalisa. Çocuklarımı tanıdığını umuyorum. Joohyun, Taehyung ve Jennie." Demek Jennie. Kim Jennie. İsmi aklıma bir şey getirmişti. Kırmızı. Sadece buydu.Dominant aurasını bin kilo öteden bile farkedebilirdiniz. O yüzden kırmızının onun rengi olduğuna emindim. Bana tebessümle bakan Joohyun ve Taehyung'a hafifçe karşılık verip bana ayrılan sandalyeye yerleştim. Oturmam ile anında konuyu değiştiren annem sayesinde ilgi üzerimden çekilmişti. Açıkçası bu durumdan rahatsız değildim. Hiçbir zaman öyle olmayı sevmemiştim. Annem ve Bayan Kim konuşmalarına devam ederken ben de Yerim'in uzanamadığını düşündüğüm biraz fazla kaçsa da her şeyi tabağına ekleyip bazılarını da tabağının konumuna yaklaştırıyordum. Bu durumun bana iki getirisi vardı.
Hem doyduğundan emin oluyordum hem de onu rezil ettiğimi düşündüğü bakışları beni fazlasıyla keyiflendiriyordu. Sinirli yüz ifadesi fazlasıyla sevimliydi. Her şey güzel giderken kulağıma gelen ses ile sinirlerim birden tekrar bozulmuştu. "Ona bir çok resminde ben yardım ettim efendim. Hatta resim ilhamlarını benden aldığını söyler. "
Ryujin.
Kendisi benden iki yaş küçük kuzenimdi. Teyzem önceden vefat ettiği için bizimle beraber kalıyordu. Aslında onu eskiden severdim çünkü bilirsiniz, çocukluğum onunla geçmişti. Fakat davranışları o kadar saçmaydı ki sesini duymak bile beni sinirlendiriyordu. Her zaman ilgi odağı olmak ister, beni kıskanır ve insanlar arasında aşağılamaktan çekinmezdi. Şimdi de konunun benimle ilgili olmasından rahatsız olmuş ve saçma sapan bir şey uyduruvermişti. Ben çatalımı istemsizce sıkarken birden Bayan Kim'in sesi duyuldu. "Aslında Lalisa'dan bir çalışma isteyecektim ama eğer ilhamını senden alıyorsa sana da ihtiyacımız olacak."
Ryujin yüzüne memnun bir ifade takarken bende Bayan Kim'in sorar gibi olan bakışlarına kafa salladım. Ne kadar sinirlensem de hayır diyemezdim. Neler hissettiğimi anlayan Yerim, bana kendisinin halledeceğini söyleyen güven verici bakışlarını atıyordu. Halletmekten kastı büyük ihtimal ona fiziksel olarak zarar verici şeylerdi ama yine de sevinmiştim.
Bulduğu çözümler bile bundan ileriye gidemiyordu. Kesinlikle ilgilenilmesi gereken sevimli bir çocuktu. Konu az da olsa dağıldıktan sonra ilgilenmediğimi belli edercesine yemeğimle oynamaya başlamıştım. Fakat o sırada üzerimde oyalanan bakışları hissettim. Kafamı kaldırmam ile göz göze geldiğim kişi beni şaşırtmıştı.
Kim Taehyung.
Esmer bir teni teni vardı. Kesinlikle çekiciydi. Burnunda varlığını fazlasıyla belli eden beni onu sevimli göstermeyi başaramamıştı. Göz kapaklarındaki farklılık bile kusursuz gözüküyordu. Yüzünde etkileyici olduğunu düşündüğü bir ifade vardı. Açıkçası öyleydi de fakat yanında oturan ablası, onu bile söndürüyordu. Aklımdan geçirdiğimi anlarcasına kafasını kaldırdı ve bakışlarını bize yönlerdirdi.
Taehyung ile sürdürdüğümüz garip bakışmayı farkettikten sonra yüzünün kasıldığı gözüme çarpıyordu. Ona bakmasam da görüş açımda olduğu için belli oluyordu. Yaklaşık iki saniye süren bu gereksiz tepkisi, onu ilgilendirmediğini hatırlarcasına tekrar kendi işine döndükten sonra sonlanmıştı. Bizim Taehyung ile gereğinden fazla süren bakışmamız ise Joohyun'un sesi ile bölündü.
"Yerim-ah, eğer sakıncası yoksa bana biraz etrafı gezdirir misin?"
Yerim kendisine sorulan soru ile şaşırmış sonra sorun olup olmadığını öğrenmek istercesine bana bakmıştı. Sorun olmadığını gülümseyip belli ettiğimde ise ikisi de aynı anda kalkıp yavaşça saraydan çıktılar. Açıkçası şaşırmıştım fakat sevinmeme engel olamamıştım. İlk çocuk olduğum için genelde bütün uğraş benim üzerimdeydi ve onun biraz geri planda kalması kesinlikle kaçınılmazdı. Ama bunu sadece ben önemsiyor olmalıydım ki karşıladığımız diğer klan mensuplarının benim ile bile yok denecek kadar kurduğu az iletişim Yerim ile hiç kurulmuyordu.
Canım sıkılsa da bu durum beni sevindirmişti. Hem bu sayede arkadaş olabilirlerdi. Salondan hızlıca ayrılmaları ile et dolu tabağımla bakışmaya başladığımda Taehyung'un sesi kafamı kaldırmamı sağladı. "Ben de buranın toprağının verimli olduğunu duymuştum, Bayan Manoban. Eğer sizin için de sorun yoksa bana çiçeklerinizi yetiştirdiğiniz bahçenizi gösterir misiniz?"
Duyduğum teklif beni şaşırtsa da fazla tepki vermemiştim. Şaşırtıcıydı. Yaşlarımızın yakın olduğunu sanıyordum fakat yine de kullandığı resmi dil gerçekten de etkileyiciydi. Daha fazla bu sıkıcı sohbete katlanmayacağım için sevinirken Jennie'nin ellerini farketmiştim. Sanki bir şey olmuş da hıncını çataldan çıkarırcasına sıkıyordu.
Bu yüzden belirginleşen kemikleri dikkatimi dağıtsa da kendimi toparlayıp Taehyung'a bir tebessüm bahşettim. Kabul ettiğimi anlayınca ikimiz de aynı anda ayaklanıp adımlarımız kapıya yöneltirken bir sandalye sesi kulağımıza ilişti. Bu ses arkamı dönmemi sağlarken daha önce sesini hiç duymadığım Jennie, dudaklarını araladı.
"Toprakların iris çiçeği için uygun olduğunu sanıyorum." Sesi baskınlığı kanıtlar bir şekildeydi.
Sertti.
Ölümü fısıldasa da yaşamam için yeterliydi.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cafunè | jenlisa
FanfictionLalisa Manoban, Murć Klanı'nın başı olan Bayan Park'ın kızıydı. Hayatı sadece ölümü pahasına olsa koruyacağı kız kardeşi Yerim ve küçüklüğünden beri başına geçmek için eğitim aldığı klanından ibaretti. Öyle de kalacaktı. Tabii hayatına habersiz gi...