17. Bölüm

2K 129 48
                                    

Odin, Loki Astrid ile ilgilenmeye başladığında ortadan kaybolmuştu. Bunu Loki kapıdan içeri dalmadan önce de yapabilirdi ama asıl istediği buydu zaten. Tanrı'nın onu görmesini istemişti. Sevdiği kadının hemen üzerindeyken...

Loki'nin kıza aşık olduğunu evlilik töreninin gerçekleştiği dakikalarda anlamıştı Odin. Astrid'e bakışları farklıydı Tanrı'nın. Loki, herkes biliyor ki çekingen biri olmamıştı hiç bir zaman. Dahası özgüveni biraz fazla olduğundan, zaman zaman kendini beğenmişlik derecesinde megaloman ve arsız davranabiliyordu. Odin, Loki'nin ruh hastası olduğunu iddia edecek her türlü kanıtı sunabileceğinden emindi. Ama bu bile kadınların ona olan ilgisinde en ufak bir azalmaya yol açmıyordu. Sigyn, baş tanrıdan yüzlerce yaş küçüktü. Odin bir zamanlar bu genç kızı arzulamış ama kızın ilgisini hiç bir şekilde çekememişti. Sarışın tanrıça adeta bir melek kadar güzeldi ve Odin genç kızın önce Loki'nin karısı olmasını izlemiş ardından bir karga kılığına bürünerek, geceyi geçirecekleri odanın taştan büyük camına konmuş ve Sigyn'nin bekaretini Tanrı'ya verişini seyretmişti. 

Loki'den nefret etmek için her türlü sebebi olduğuna inanıyordu Odin. Asgard'da kendine karşı gördüğü en büyük rakip oydu. İyice yaşlandığının farkındaydı. Ölümsüz olmadığını da biliyordu. Frigg'in artık tahtı oğulları Thor'a bırakmasını söyleyen sıkıcı söylevlerinden de hiç haz etmiyordu. Yaşadığım müddetçe bu tahtta oturmaya devam edeceğim. Thor aptal ve toydu onun gözünde. Konu yönetmeye geldiğinde gereksiz yere öfkelenip asıl önemli noktaları kaçırıyordu. Odin biliyordu ki öldükten sonra da oğlunun tahtta hiç şansı olmayacaktı. Loki zekiydi ve bu tahtı Thor'dan çok daha fazla hak ediyordu. Acımasız ve zalimdi. Ama yönetenler zayıf ve merhametli olmamalıydı baş Tanrının gözünde. Öldüğüm gün bu koltukta oturan o olacak...

Bunu düşünmek Odin'in moralini bozuyordu ama kaçınılmaz olanın bu olduğunu da biliyordu. Günü geldiğinde Thor taht için elbette savaşırdı. Ama zeka hiç bir kılıcın hatta Mjolnir'in bile alt edemeyeceği kadar üstündü. Loki'nin hapsedilmesi gerekiyordu. Ama bu öyle hemen düşünülüp gerçekleştirilecek kadar kolay değildi. Odin bir kere yenilgiye uğramıştı. Bu sefer daha sinsi ve daha sağlam bir plana ihtiyacı vardı. Neyse ki bir planı vardı.  Hatta bu planı yapmak tam üç bin yılını almış bile olabilirdi. 

***

Loki, Astrid'in örtünün altından dışarı çıkmış bacağını, kızı uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça battaniyenin altına ittirdi.  Astrid bir saate yakındır uyuyordu. Uykuya dalmadan dakikalar önce Tanrı'nın elini sıkı sıkı kavramış ve gitmesinden korkar gibi koluna sarılmıştı. Loki kolunun uyuşukluğunu hissetmiyordu bile. Kızın yastığın üzerine dağılmış kızılımsı kahverengi gür saçlarına dokundu. Şu an ne kadar da huzur dolu görünüyor diye geçirdi aklından. Daha evliliklerinin ilk gecesinde Astrid'in başına gelenler yüzünden çok sinirliydi. Odin'in ona sahip olmak istemesindeki amacı anlamıyordu. Odin'in kadınlar konusundaki zaafını bilse de başka bir adamın eşine bu şekilde davranma lüksü yoktu. Asgard kanunları sertti. Baş Tanrı olmak bile bunu değiştiremezdi. Loki bu işin altından çıkacak olan bit yeniğini merak ediyordu. Odin zeki bir adam değildi. Hiç bir zaman da olmamıştı. Ama bu sefer Loki ondan çekiniyordu. Astrid ile karşılaşmasına sebebiyet verenin Odin olması ayrıca rahatsızlık veriyordu.

Kız derin bir iç geçirerek başını Loki'nin olduğu tarafa doğru döndürdü. Tanrı yüzünde ne olduğu anlaşılmayan bir ifadeyle bakıyordu kıza. Astrid uyumaya devam ediyordu. Solukları düzenliydi. Bir elini uzatıp kızın yumuşak ve yarı aralık duran dudaklarına dokundu. Astrid herhangi bir şey hissetmemiş olacak ki bir tepki vermemişti. Yastığının boş olan kısmına başını koyarak kızın yanına uzandı. Astrid uyandığında konuşmaları gerekecekti. Onu koruması gerekiyordu ve burada kalmaları ikisi açısından da sakıncalıydı.

Lost & Damned / Kayıp ve Lanetli (Loki FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin