Günler hızla geçiyordu ama Astrid mutlu değildi. Hayatına renk katacak bir macera aramıştı ama kendi dünyasında zaten bolca olan bir ihanet senaryosuyla karşılaşmıştı. Tanrı olan biteni Astrid'in zihninden bir kitabı okur gibi belki de film izler gibi rahatlıkla görmüştü. Astrid, Loki'nin yüzünde gördüğü acıyı ve öfkeyi hatırlıyordu. Tanrının yüzü o günden beri gülmüyordu. Zaten pek güler yüzlü olduğu söylenemezdi ama gülmemesi için bir sebep daha çıkmıştı.
Yemek salonunda her akşam karşılaşıyorlardı, Astrid gözlerini Loki'ye her çevirdiğinde Tanrının da onu izlediğini görüyordu. Pek sevgi dolu bakışlar denemezdi buna, daha çok içini dehşetle dolduran soğuk bakışlardı bunlar. Astrid, Loki'den korkuyordu. Büyükbabasını rüyasında gördüğünden beri Tanrı ona mesafeli ve soğuk davranıyordu. Astrid içinde bir sızlama hissediyordu böyle zamanlarda. Loki ile anlaşabilmek istiyordu, Sana öğreteceğim demişti Tanrı. Ve Astrid öğrenmek istiyordu.
Ama o tuhaf rüyadan sonra Loki onunla konuşmamıştı bile. Şimdi Lady Sigyn ile omuz omuza oturuyorlardı. Tanrının bir eli kadının şifon eteğinden dışarı çıkmış bacağını okşuyordu. Astrid görebiliyordu bunu. Aralarının bu derece mükemmel olmasını beklememişti, en azından ihanete uğradığını öğrendikten sonra. Ama Tanrının başka düşünceleri vardı demek ki. Belki de alışıktı buna.
Astrid tabağındaki kuzu etini bıçağıyla daha ne kadar berbat edebileceğini düşündü. Bir parça koparıp isteksizce çiğnemeye çalıştı. Lokma ağzında gittikçe büyüyordu. Karşısındaki çift ise onun varlığını tamamen unutmuş gibi görünüyordu. Sigyn, Tanrının bacağındaki elini alarak eteğinin biraz daha altına doğru soktuğunda kuzu parçası Astrid'in boğazına kaçıyordu neredeyse. İzin isteyerek ayağa fırladı ve bir şey demelerine fırsat bırakmadan kapıyı arkasından çekti.
''Gidip kendinize bir oda bulun'' diye mırıldanıyordu çıkarken. Asgardlılar rahat davranma olayını biraz abartmış görünüyorlardı. Tabi söz konusu Tanrılar olunca söyleyecek bir şey kalmıyordu. Kapıyı tam kapatamamış olduğunu fark ederek geri döndü ama gördükleri karşısında yere çivilenmiş gibi kalakalmıştı. Kapı aralığına biraz daha yaklaşmaya cesaret edebildiğinde kalbi ağzında atmaya başlamıştı. Loki, Sigyn'i yemek masasının hemen üzerine oturtmuştu. Kadının sarı saçları dağılmış, üzerinden sıyrılmış olan elbisesinin örtemediği göğüslerine dökülmüştü. Tanrı, elbisenin eteğini kadının beline kadar sıyırmıştı. Sigyn gözleri kapalı bir şekilde oturuyordu. Elleri iki yanında masayı sıkıca kavramıştı. Astrid olacakları izlememesi gerektiğini biliyordu ama iş işten çoktan geçmişti. Tanrı üzerindeki tuniği sıyırarak yere attı. Pantolonunun bağcıklarını çözmeye başlamıştı ki Astrid dakikalardır tuttuğu nefesini bırakıverdi. Tanrı kapıya doğru hızlıca döndüğünde Astrid kenara anca kaçabilmişti. Hareket edemiyordu, sanki donup kalmıştı. Loki'nin kapıya gelip dışarıyı kontrol edeceğinden emindi ama kimse gelmiyordu. İçeriden gelen derin inlemeyi duyduğunda kimsenin gelmeyeceğini anlamıştı. Son bir cesaretle kapının aralığına tekrar yaklaştı. Onu böyle hiç düşünmemişti, şu an canlı bir heykele o kadar benziyordu ki... Astrid Tanrının çıplak baldırlarının kadının bacaklarının arasındaki hızlı hareketine büyülenmiş gibi bakakalmıştı. Birbirleriyle bir bütündüler ve gerçek bir çiftti onlar. Astrid titreyen parmaklarını kapıdan çekip odasına doğru sessiz adımlarla ilerledi. Odasına geldiğinde hiç bir şey yapmak istemiyordu bu yüzden üzerini değiştirip yatağına girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost & Damned / Kayıp ve Lanetli (Loki FanFiction)
FanficYağmurlar kara döndüğünde, Toprak buzdan örtüsünü örttüğünde, Gözlerinden süzülen yaşlar buzdan kristallere döndüğünde, Dokunuşumun şehveti ile titreyecek, Ve artık geri dönüşün olmadığını bileceksin...