"Alincim o elbise sana güzel olmadı ama." Üzerimdeki siyah elbiseye yeniden baktım. Boğaz kısmı göğüs kısmına kadar açıktı. Bel kısmı yine yanlardan biraz açıktı ve elbise diz kapağının bir buçuk karış filan üstünde bitiyordu. Ama üzerimde çok güzel duruyordu.
"Fırat çok güzel oldu."diye yeniden itiraz ettim.
"Güzelliğim. Bu elbise çok açık. Oraya kimlerin geldiğini bilmiyorsun. Daha önce gitmedin. Sen beni dinle. O kadar adam sana mı baksın?" Bir yerde o da haklıydı.
"Bunu dene bakalım."diyerek elindeki kırmızı elbiseyi uzattı. Yandan yırtmaçlı, balık kuyruklu bir elbiseydi. Kumaşı kadifedendi. Üst kısmı kapalıydı. Boğaz kısmında bir şerit vardı ve güzeldi. Üstümde daha da güzel duruyordu. Giyinip Fırat'ın karşısına çıktım. "İşte bu."diyip beni etrafında döndürdü. "Bencede güzel oldu."dedim ve elbiseyi alıp mağazadan çıktık.
"Bence siyah olsun."dedim ve elini siyah smokinlere attı. "Siyah kravat ve kırmızı kravat iğnesi kullanırsak mükemmel olacak." Dedim ve gülerek deneme kabinine gitti. "Wow!"dedim. Gerçekten yakışıklı olmuştu. Fırat'ın takım elbisesini de aldık ve mağazadan çıktık.
"Gel bakalım."diyip tuttuğu elimi bıraktı. Restoranın kapısını açtı. "Burası hayatında yediğin ve yiyeceğin en iyi köftelerin yapıldığı yer."diyip göz kırptı.
Sandalyemi çekti ve oturmamı sağladı. Garson menülerimizi getirdi. Allah'ım! Her şey çok pahalıydı.
"Ben diyorumki, ortaya serpme bir kahvaltı söyleyelim. İki porsiyon açsınlar." Daha ucuza geliyordu. "Olur."dedim.
Ama kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Nedenini sormayın. Bilmiyorum. "Ben bir lavaboya kadar gideyim. Hemen geliyorum."dedim ve çantamı alıp lavaboya doğru ilerledim. Bir sıcak basıyordu. Derin derin nefes aldım ve sakin oldum. Durduk yere neden bu kadar heyecan yapmıştım ki?
Sakin olarak Fırat'ın yanına doğru ilerledim. Siparişimiz gelmişti. Şu anda çayımı içersem rahatlayacaktım.
Fırat bir bardak çay doldurdu bana ve hızlı hızlı bir şeyler atıştırmaya başladı. "Ateşin mi var senin?"diye sordu.
"Kendimi hiç iyi hissetmiyorum."dedim. Elini alnıma koyup yeniden baktı. "Alin yanıyorsun."dedi. "Hadi kalk hastaneye gidiyoruz. Hadi!" Dedi ve hemen hesabı ödeyip beni de kaldırdı.
"Hastaneye filan gitmek istemiyorum." Diye itiraz ettim.
"Alincim. Güzelliğim. Benim şu anda senin sağlığını düşünmem gerekiyor. Biliyorsun değil mi?" Dedi arabanın kapısını benim için açarken. Emniyet kemerimi de taktı.
"Fırat ısrar etme lütfen. İstemiyorum. Yatıp uyumak istiyorum. Lütfen."dedim.
İki gündür hiç uyumamıştım. Ateşimin ya da başka bir şeyimin olması gayet normaldi.
"Seni böyle eve bırakmayacağımı da biliyorsun o zaman."dedi. Gözlerim çoktan kapanmıştı ve Fırat'ı duysam bile cevap vermeye mecalim yoktu. Bu gidişle Fırat'ın evinin yolunu da öğrenecektim ya, hadi hayırlısı.
Beni kucağına alıp arabadan indi. Kolları beni taşımaktan bir gün kopabilirdi. Bunu yazın bir kenara. Neyse aman. Beni taşımaktan kopsun, bir şey olmaz. İster istemez gülümsedim. Uyanık mıydım, değil miydim? Bilmiyorum. Her şey birbirine karışmıştı. Yavaşça kapıyı açtı ve beni yatağına yatırdı.
Gözlerimi bile açamaz durumdaydım. "Güzelliğim."dedi.
"Fırat gözlerimi açmaya bile mecalim yok. Çok kötüyüm." Elini yeniden alnıma koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle İşleri
Teen FictionYepyeni bir yaz öyküsü okumaya hazır mısınız? Birbirinden güzel insanlarla beraber olacağız. Bu kitabın dizisi çekilsin diye hep birlikte çıldıracağız.Hazır olun!! :)