10. Bölüm: İçmeyeceğim!

1.8K 72 1
                                    

"Ya Fırat yeter! Ya hayır!" Kahkahalarımın arasında koşmaya devam ettim.

"Tamam. Tamam. Bende pes ediyorum!"diye bağırdı arkadan.

Yanına doğru yavaş yavaş yürüdüm. "Koşucu olduğunu söyleseydin fazla yorulmazdım be Güzelliğim." diyip elimi tuttu. Güldüm.

"Gel bakalım. Daha yapacağımız çok şey var."dedim ve tuttuğum elini bırakıp geçen gün yemeye çalışıp, yiyemedeğimiz kumpirciye girdik. Hava yağmurlu olduğu için kimse yoktu.

"Vedat Abi! Bize iki kumpir."dedim. Fırat benim mahalle kızı tavırlarıma alışkın değildi. Eh normaldi.

"Vedat Abi! Sen dört tane at. Yanında da bol biber olsun!" Ne!? Gerçekten bu ses Fırat'tan mı çıkmıştı? Vedat Abi tamam, diyerek kumpirleri hazırlamaya başladı. Vay anasını. Fırat'tan da tam mahalle kabadayısı olurmuş be. Ne diyorsun sen Alin!? Kendine gel.

Sandalyelerden birine oturup üzerimdeki yağmurluğu çıkardım. İçerde soba yakmışlardı. O yüzden hava gayet güzeldi. Vedat Abi kumpirlerimizi masaya bıraktı.

"Yanına da ayran getiriyorum Kupa Kızı. Damatla bir güzel için."dedi. Gülümseyerek başımı salladım.

"Niye Kupa Kızı diyorlar?"diye sordu Fırat merakla.

"Alin demeye alışkın değiller. Zengin ismi olunca da Kupa Kızı yakıştırması yapıyorlar. Küçükken mahalledeki tüm çocuklar bana Anıl diyordu. O yüzden Kupa Kızı daha güzel." Bir yandan da kumpirleri görmüyorduk.

Bir kahkaha attı. "Benim güzel Anıl'ım."diye dalga geçti.

"Ya Fırat. Ben bunu sana niye söyledim ki. Hay aklım!" Dedim sinirle.

"Tamam tamam. Söylemiyorum Kupa Kızı."dedi ciddiyetle. Güldüm. "Alış bunlara koçum."dedim gülerek.

Kumpirlerimizi güzelce yedik. Lavaboya gidiyormuş bahanesiyle hesabı da ödemek istedim ama Vedat Abi ödetmedi.

"Abi hesabı alabilir miyiz?" Diye sordu Fırat.

  "Bu sefer ki benden."diye cevapladı Vedat Abi.

"Kalkalım mı?" Diye sordum Fırat'a. Olur diye cevapladı ve dükkandan çıktık.

Elimi tuttu. Yağmur da dinmişti. Hava çok güzeldi. Hemen sahilin diğer ucundaki taşlık alana doğru yürümeye başladık.

"Bahsetsene biraz Alin. Neler yapmayı seversin? Hobilerim var mı? Korkuların neler? En sevdiğin şarkı ne?"diye sordu masumca. Sakin sakin anlatmaya başladım.

"Küçükken İstanbul'da yaşıyormuşuz. Ben... dört ya da beş yaşındayken İzmir'e gelmişiz. Babamın işi yüzünden. Ama aslen Rizeliyim. Aslında her yıl tatil için Rize'ye gider en az bir iki ay kalırdık. Güzel ve şirin bir yer. Seviyordum orda kalmayı. Ama dedem vefat ettikten sonra değişti her şey. Anneannem sıkıyor beni burası, rahat olamıyorum dedi. Dayım da Ankara'dan kendi evine yakın bir ev tuttu şimdi orada kalıyor. Biz de ara sıra gidiyoruz ama en fazla iki üç hafta kalabiliyoruz. Ya da annemle babam burda kalıyor dayımgille beraber bir ay kalmaya gidiyoruz. Üniversitemi İzmir'de okudum ama gezmeyi çok sevdiğim için aynı yıl bir sürü ülkeye gezmeye gittim. Bir sürü insan tanıdım ve resim çizmeye de o arada başladım. Başka ne vardı? En çok kaybedilmekten korkarım. En sevdiğim şarkı var mı diye sorarsan yok. Çünkü ben her şarkıyı severim. O an ruh halim neye bağlıysa onu dinlerim. Ben böyleyim. Peki sen nasılsın?"dedim tuttuğum elini bırakmadan.

"Hep İzmir'de yaşadım. Büyüyünce ailecek gittiğimiz tatil yerleri vardı sadece. Türkiye'nin doğu bölgesi hariç her yerini görmüş olabilirim. Üniversite bitince babamla gittiğimiz bazı yerler vardı iş için. Yurt dışında. Öyle birkaç yer daha gördüm. Geceleri fotoğraf çekmeyi seviyorum. Aslına bakarsan geceyi seviyorum. En çok sevmekten korkuyorum. Çünkü neyi sevdiysem hepsi gitti. Yağmur gitti, annem gitti, küçük bir kedim vardı Pati, o da gitti, balığım vardı Gece, o da gitti. O yüzden sevgimi göstermeden sevmeyi öğrendim. Ama seninle tanışınca öyle olmadı. Yıllar sonra ilk defa birini yeniden sevdim. Genelde yabancı şarkılar dinlemeyi severim ama Türk şarkıları da unutmamak lazım. O yüzden genelde ikisini de dinlemeyi severim. Bende böyleyim." dedi gülerek.

"Ben...uzun yıllar boyunca voleybol oynadım. Sende de var mı öyle şeyler?" Diye sordum.

"Biz lisedeyken ben takım kaptanıydım. Turan ile beraber okulun basketbol takımındaydık. Hatta her yıl maç düzenler onları yapardık. Ama sonra sadece ikimiz kaldık. Diğerleri başka şehirlere gitti. Kalanlar oldu ama iş güç. Büyüdük filan."

Bu sırada güneş açmıştı. Bizde taşlara oturduk.

"En çok nereye gitmeyi seviyorsun?"diye sordum.

"Doğayla ilgili olan her şeyi severim."dedi. "Sen?"

"Bende."dedim. Omzuna yaslanarak.

"Hiç bara gittin mi Güzelliğim?"diye sordu.

"Maalesef."diye cevapladım.

"O zaman bu akşam gitmiş olacaksın."dedi. Şaşırarak baktım.

"Nasıl yani?"dedim birden. "Turan mesaj atmış bize katılın diye." Başımı salladım. "Peki."dedim.

Bir kaç saat daha oturduktan sonra Fırat beni eve bıraktı. Bende önce güzelce dinlendim. Sonra kalkıp bir duş aldım ve akşam için hazırlanmaya başladım.
Kısa gece mavisi elbisemi giydim ve uzun gümüş kolyemi taktım. Makyajımı da yaptım. Saçlarımı tepeden topladım. Ben hazırdım. "Anne!"diye içeriye girdim.

"Efendim Alin?"dedi. "Nasıl olmuşum?"diye sordum.

"Ablamın erkek olduğunu zannediyordum." diye atladı Minay. "Hahaha. Aman ne komik."

"Güzel olmuşsun kızım ama geç kalma."dedi annem arkamdan ve bende evden çıktım.

Fırat arabasının kaputuna oturmuş beni bekliyordu. "Güzelliğim."dedi beni görünce. Elimden tutup hafif bir öpücük kondurdu ve benim için kapıyı açtı. Koltuğun üzerinde duran gülü aldım ve teşekkür ettim. Kapımı kapatıp hemen yanıma oturdu.

"Az önce bir tane abla seslendi ama Gülay mı ne? Kimin kocasısın diye sordu. Bende Alin'in sevgilisiyim dedim. Bir şey olur mu?" Bir kahkaha attım.

"Hayır önemli değil. Gülay Abla illa biriyle birini yakıştıracaktır. O yüzden olmuştur."dedim gülerek.

İkimizde sessizliğimizi koruduk yol boyunca. Zaten kısa mesafeydi. Yarım saat sonra barın önünde durduk. Vale benim kapımı açtı ve Fırat'ta anahtarını valeye bıraktı. Bende koluna girdim ve içeriye doğru yürümeye başladık. Şimdiden içerden gelen sigara kokusundan dolayı burnumun direği kırılmıştı. Önemsememeye çalışarak yürümeye devam ettim. Elif ve Turan dans pistinde biraz ileride köşedeki koltukta oturuyorlardı. Yanlarına doğru hızlı adımlarla ilerledik.

"Hoşgeldiniz."dedi Elif oturduğu yerden sıcak bir gülümsemeyle. "Hoşbulduk."dedim sakince. Turan ve Fırat içecek bir şeyler almak için yanımızdan kalktılar.

"Zeynep nasıl olmuş?"diye sordum. "İyiymiş. Bir iki aya evlenmeyi düşünüyormuş Atakan ile."diye cevapladı elindeki şarabı kafasına dikerken.

Biraz sonra Fırat ve Turan dört tane viskiyle yanımıza geldiler. Sakin sakin daha önce hiç içmediğim bu yeni içeceği içmeye başladım. İçimdeki sesin 'Sen mahalle kızısın, içmek senin neyine' dediğini duyar gibi olduğumda elimdeki viskiyi bıraktım ve bir bardak soğuk su içtim. Bu da beni kendime getirmeye yetti.

Turan, Elif'i dansa kaldırdı ve yanımızdan uzaklaştılar. Fırat'ın da telefonu çaldı ve o da bu kadar seste konuşamayacağı için dışarı çıktı.
Yani ben yine tek kalmıştım. Hep olduğu gibi.

Birazcıcık kısa bir bölüm oldu ama sizi bekletmek istemedim:)
Böyle devam etmemiz dileğiyle canlarım.
Hepinizi çok seviyorum ve bol bol öpüyorum ❤️😘.

Mahalle İşleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin