7. Bölüm: Zeynep

2.8K 96 10
                                    

Güneş bu sabaha daha güzel parlıyordu. İnsanlar daha güzeldi, deniz daha güzeldi, duygular daha dolu yaşanıyordu. Kısacası yaşam daha da güzelleşmişti.

Fırat yanımda güzel güzel uyuyordu. Parfüm kokusu burnumun dibindeyken kokusunu derin derin içime çektim.

Böyle bir şey dünyaya daha önce geldi mi bilmiyorum. Bu neyin hissi onu da bilmiyorum ama kalbinin hızlı hızlı çarpmasını duyabiliyorum.

Beni, onda duyabiliyorum... İşte bu, böyle bir his.

"Sana gün çoktan aymış ama ben yine de söyleyeyim, günaydın." Gülümsedim.

"Günaydın." Yavaş yavaş kalktı. "İşe gideceğiz değil mi?"

"Mecburen." diye cevaplayarak ayağa kalktım.

"Ben bir duşa gireyim. Sonra seni eve bırakayım. Ordan şir-" derken lafını böldüm.

"Sen burdan doğru işe, ben hastaneye gittikten sonra hemen şirkete geçiyorum. Dokuzda iş başı yapıyorsam sekiz buçukta orada olurum."

"İtiraz istemiyorum. Beraber hastaneye gidiyoruz. Beraber şirkete geçiyoruz."

Mecburi olarak başımı salladım ve Fırat banyoya girince dünki kıyafetlerimi üzerime geçirip odadan kahvaltı hazırlamak üzere çıktım.

Her sabah hazırladığınız kahvaltıyı farklı insanlara hazırlamak ne kadar güzeldi. Hızlıca kahvaltıyı hazırladım ve evin vitrinlerinde bakınmaya başladım. O kadar güzel fotoğraflar vardı ki içlerinde kaybolmak istedim. Hele bir tanesi... Fırat küçükken çikolata kavanozunun içine elini daldırmış ve eline yüzüne bulaştıra bulaştıra çikolata yiyordu.

Bir şeyin kırılma sesi geldi. "Ah!" Fırat?

Koşarak yanına gittim. "Fırat!" Bir yerdeki aynanın kırık parçalarına bakıyordum bir yandan Fırat'ın kanayan eline. Yavaş yavaş yanına gittim. Yatağına oturmuş elleriyle yüzünü kapatmıştı. Dizlerinin dibine çöktüm.

Ellerini tuttum ve ellerimin kan olmasını önemsemedim. Yüzünü açtım. "Fırat." dedim sessizce. "Ağlıyor musun sen?" Gözlerime bakmıyordu.

"Gözlerime bakar mısın?" diye sordum onun yaptığını yaparak. Gözlerime baktı. Yüzünü avuçlarımın içine alıp göz yaşlarını sildim. Alnımı alnına yasladım.

"Ben burdayım. Senin Güzelliğin senin yanında ve hiç gitmeyecek. Hep burada kalacak." Elimi kalbine koyup yeniden gözlerine baktım.

Dudaklarına yaklaştım ve küçük ama huzur verici bir öpücük bıraktım. Boynuma doğru eğildi. "Hiç gitme tamam mı?"

"Hiç gitmeyeceğim."

Ayağa kalktım ve alt çekmecesinden bir sargı bezi çıkartıp elini sardım.

"Zeynep kaza yapmış Alin. Çok içmiş. Sarhoşmuş. Arabasını deniz kenarında ki bariyerlere çarpıp mahvolmuş şekilde bulmuşlar. Kendi daha yokmuş. Bulamamışlar."

"Ne!?" Bu gerçek olamazdı.

"Gidiyoruz Fırat." Ayağa kalktı. Ellerimi yıkayıp hızlıca çantamı aldım ve evden çıktık.

Olay yerine giderken Gökçen'e bir mesaj çektim.

Ben: Dün ne oldu? Benden sonra.

Gökçen: Atakan kendine geldi. Seninle evli olmadığını, bizi filan tanıdı. Mehmet Amca'ya da Berkan söyledi. Adamcağız hızlıca geldi. Oğlunu aldı. Taburcu da ettiler zaten. Bizde yoldayız eve gidiyoruz. Sen ne yaptın?

Ben: Zeynep kaza yapmış. Arabasını bariyerlere çarpıp mahvolmuş şekilde bulmuşlar. Kendi daha yok. Oraya gidiyoruz.

Gökçen: Tamam bebeğim. Annene söylerim ben. Dikkat et kendine. Mutlaka haber ver.

Mahalle İşleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin