𝒯𝑒𝒶𝓇𝓈

501 44 50
                                    




Diğer bölüm final, iyi okumalar. Sizi seviyorum. 💚












Suyu kapatıp duşa kabinden çıktığımda önce üzerime havluyu sarmış, ardından ıslak saçlarımada aynı şekilde havluyu sardıktan sonra banyodan çıkmıştım. Banyodan çıkıp kapıyı arkamdan kapatıp önüme döndüğümde gördüğüm ilk şey yatağın üzerinde oturan Amy'nin bedeniydi.
Sabah Harry'nin işleri olduğu için erkenden ayrılmıştık ve bende kendi otel odama gelmiştim. Kısa bir duş aldıktan sonra bizimkilerle kahvaltı yapmak için sözleşmiştik ama şuan karşımda Amy'yi görmeyi beklemediğimden ona kaşlarım çatılı bir şekilde önce bakmış, ardından gülümsemiştim. " Amy, beni aşağıda beklersiniz sanıyordum. " dediğimde kıyafetlerimi almak için valizime ilerlemiştim. Amy bana cevap vermediğinde kafamı çevirip ona bakmıştım. Fakat yüzündeki ifade ve renginin bembeyaz oluşu beni telaşlandırırken hızla önüme dönmüş ve yanına gitmiştim.

" Amy, iyi misin? " Diye konuştuğumda önünde dizlerim üzerine çökmüş ve ellerimle dizlerini tutmuştum. Ben yüzüne bakıyorken, o başı eğik bir şekilde öylece konuşmadan durmaya devam ediyordu. Yutkundum, anında içime yayılan korkuda neyin nesiydi böyle? " A-amy-" diye fısıldadım bu sefer, sanki bir an da vücudumdaki tüm güç çekilmişti ve konuşamayacak duruma gelmiştim. " Bir şey mi oldu? " Konuşmama devam ettiğimde Amy kafasını kaldırıp gözlerimin içerisine baktı ve, " Harry- " dedi, konuşmasının devamını getiremediğinde ve Harry'nin adını söylemesiyle kaşlarımı çattım ve yutkundum.
" H-harry? " dedim soru sorarcasına, sonra Amy'nin dudaklarının arasından duyduklarımla sanki, dünyam yerle bir olmuştu.

" Harry sanırım gidiyor Noel, az önce arkadaşları ile konuşurken gördüm onu ve konuştuklarını dinledim. Hatta, iyiki de dinlemişim. Yarın gideceğini söylüyordu, hatta bugün barda son sahnesine çıkacakmış. "

Yanaklarımı ıslatan bir kaç ılık damlayla birlikte kendime geldiğimde dalgın bakışlarımı Amy'ye çevirdim ve gözlerinin içerisine bunun bir yalan olduğunu söylemesini istercesine baktım. Ama çaresizce başını iki yana sallayan Amy, bunun bir yalan olmadığını söyledi bana. Nasıl ayağa fırladığımı bilmiyordum, hızla giyinmiş ve saçlarımın ıslaklığını bile umursamadan odadan çıkmış ve koşarak otelden ayrılmıştım. Arkamdan Amy'nin sesini duysamda durmamış sadece ona koşmuştum. Koşarken hıçkırarak ağlıyordum, etraftaki insanların bana olan bakışlarını umursamayacak kadar mahvolmuş bir haldeyken saçlarımdan damlayan ıslak damlalar üzerimi ıslatıyorlardı. Ama umrumda değildi, nasıl göründüğüm ve ne halde olduğum.

Sonra karşıma çıktı. Az ötemde, sahilin bitişiğinde arabasına yaslanmış ve arkadaşları ile kahkahalar atarak sohbet eden onu gördüm. Adımlarım durdu, nefes nefese onun ben olmadan, beni umursamadan nasılda mutlu olduğunu izledi gözlerim bir süre.
Çok olmadı, beni hissetmiş olacak ki bakışları beni yakaladı ve beni gördüğünde yüzündeki gülüşü yavaşça soldu. Aynı an da arkadaşları da Harry'nin bakışlarını takip edip bana bakmaya başladıklarında benim gözlerim yalnızca ondaydı.
Bakışları üzerimde bir süre gezindi ve bakışları değişti, bitmiş olan beni gördüğünde. Ardından bana doğru yürümeye başladı, bana doğru gelmeden önce arkadaşlarına bir şeyler söylemişti ve onlar arabaya binerek uzaklaşmışlardı. Sonra o yanıma geldi, karşımda durduğunda ağlamam şiddetlendi. Göğsümde hissettiğim o, beni boğan his yeniden oradaydı ve dahada büyümüştü. Bir boşluktu sanki, evet hissettiğim bir boşluktan farksızdı. Çok canım yanıyordu, çok.

En sonunda, " Gerçekten, gidiyor musun? " dedim ona. Yüreğimde soğuk rüzgarlar esiyordu, sıcak hissetmiyordum artık. Üşüyordum, buz gibi soğuktu sanki. Ve o hiç umrunda değilmişcesine, biraz daha canımı yakarak, " Evet. " dedi.
Kaşlarını çattı, " Neden bu haldesin? " diye sorduğunda, gerçekten mi demek istedim ona.
Neden mi bu haldeydim? O beni daha dakikalar önce paramparça ettiği için bu haldeydim. Gidecekti, peki bana neden söylememişti?
" Neden bana söylemedin? " dedim, ona biraz daha yaklaştım ve hıçkırdım. Nefret ediyordum onun karşısında bu kadar zayıf olmaktan, nefret ediyordum onun benim en zayıf noktam oluşundan, ve nefret ediyordum ağlamaktan. " Neden bana söylemedin, Harry?! " diye bağırdım bu sefer, etraftaki insanlar umrumda değildi. Onun da değildi, çünkü etrafına değil bana bakmaya devam etmişti. Gözlerime...

En sonunda konuştuğunda, sözlerinin beni bu kadar yaralayacağını tahmin edemeyeceğim şeyler söylemişti. " Neden bu kadar abarttığını anlamıyorum Noel, kendine gel. Dünyanın sonu falan değil, sadece gidiyorum. Evime. Buradaki işim bitti. " Söyledikleriyle dizlerimin gücü çekildiğinde sendelemiştim ki Harry refleksle elimden tutmuş ve yüzündeki endişeli ifadeyle yüzüme bakmıştı. " Noel, iyi misin?! " diye telaşla konuştuğunda ben söylediği şeyi es geçerek, " Ya biz? " dedim. " Ya bize ne olacak? " Söylediklerimle kaşları çatıldı, ama hemen ardından eski haline döndüğünde, " Biz mi? " dedi. Güldü, " Noel, güzel günler geçirdik. Ben buradayken seninde burada olman büyük şanstı, hatıralarımıza güzel anılar bıraktık. Seni asla unutmayacağım tamam mı? Benimle vakit geçirdiğin için teşekkür ederim. "


Hıçkırdım, onu göremeyeceğim kadar bulanıklaştı görüşüm ve tuttuğu elimi elinden çekerek geriye doğru bir kaç adım adımlayarak uzaklaştım ondan.
Elleri iki yanına düşmüş, yüzündeki dümdüz ifade ile izliyordu beni. " Aşkın beni çok yüksekte hissettiriyordu, ama aynı zamanda da aşkının beni bu kadar yere çalacağını bilemezdim. " dediğimde elim boynumdaki kolyeye gitti, bana doğum günümde hediye ettiği, o gece verdiği ucunda 'gül' asılı olan kolyeye. Hızla avuçlarım arasındaki kolyeyi çekip koparttığımda, kolyeyi hızla ona fırlattım ve kolye yanağına çarpıp yere düştü.
Bununla birlikte gözlerini yumdu ve bir kaç saniye öylece durdu. Tam o sırada, gözlerim onun parmağındaki gül detaylı yüzüğe kaydı. Başımı iki yana salladım, yalan mıydı her şey?


" Senden nefret ediyorum. " dedim, gözlerini açtığı ve bana yeniden baktığı ilk an da. " Senden çok nefret ediyorum. " Güldü, öyle bir gülüştü ki bu, hangi duyguyla olduğunu bile anlamadım. Duygusuzdu sanki, hiçbir şey belli değildi. Belirsizdi, silikti o. " Hayır, etmiyorsun. " dediği an da sinirlendim, yüreğim öfkeyle doldu ve deliye döndüğümü hissettim. Nasıl, nasıl bu kadar rahat olabilirdi? Ama biliyordum, görmüştü. Gözlerimden görmüştü kendisinin zayıf noktam olduğunu, görüyordu gözleri ona ne kadar aşık olduğumu. Bağırdım yüzüne karşı, " Hayır, nefret ediyorum senden. Senden çok nefret ediyorum! " diye bağırdığımda biraz daha ondan bir şey duymak istemediğimden arkamı dönüp koşmaya başladım. Ama o bunu bilircesine, arkamdan bağırdı.


" Hayır etmiyorsun, sen benden nefret edemezsin. "




















                                 Harry Styles

                                 Harry Styles

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Goodbye || harrystyles. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin