7.Bölüm: RUH ÖKÜZÜM

52 7 5
                                    

Seninle konuşunca dünyayı sessize alıyorum...

Aylarca fırtınaya maruz kalmış gece, sonunda yıldızına kavuştu. Geceler çok kısa, oysa ne uzun olmasını isterdim. Güneşin doğması için yalvaran ben, artık geceye kucak açıyorum. Madem hayatımıza güneş doğmuyor biz de geceyle başa çıkarız.

Sabah olmuştu. Ben, Zeyno ve Lara karavanda uyumuştuk. Dara, Eren ve Bora da kurduğumuz şirin çadırlarda uyumuşlardı. Gözlerimi açtığımda dünün yorgunluğunu hâlâ üzerimde hissediyordum. Elimi yatağımın başucundaki telefonuma uzattım. Elime telefonumu aldığımda
'11 yeni mesaj' yazısını görünce şok oldum.

KİMDEN: RUH ÖKÜZÜM
"Günaydın prenses."
"Uyanmadınız mı hâlâ?"
"Kendi ellerimle kahvaltı hazırlıyorum şimdi sana."
"Midem kazınmaya başladı."
"Biraz daha geç gelirseniz artık böyle yakışıklı bir sevgilin olmayacak bil istedim."
"Çünkü Bora'nın midesine inebilirim :)"
"Kızım evde kalmayı göze alıyor musun?"
"Bak bak hâlâ cevap yok!"
"Güzellik uykusuna yattıysan söyle de bilelim."
"İhtiyacın yok da tekrar bil istedim :)"
"Bie bilsen SENİNLE KONUŞUNCA DÜNYAYI SESSİZE ALIYORUM..."

Gülme krizine girerek okuduğum mesajlara hemen yanıt verdim.

KİME: RUH ÖKÜZÜM
"Şapşal şey :)" Ah! Ne kadar da aptalım be! Çocuk o kadar şey yazıyor, ona yazdığım tek şey "Şopşol şoy:)"
"Kızım ne gülüyorsun ya!"
"Ne! Ne olmuş Bora'ya?" diye bağırdı Lara.
Ben kıkırdamaya başladığım sırada Zeyno sinirle söylenmeye başladı. "Bir manyak da burada. Millet deliye hasret, ben akıllıya. Kaçıksınız kızım, kaçık, kafadan gidik." dedikten sonra başını yastığa sert bir şekilde koydu.

Başımı tekrar telefonuma gömdüm ve bir mesaj daha;

KİMDEN: RUH ÖKÜZÜM
"Uyandıysanız gelebilir misiniz artık? Yemin ederim çok özledim."
Evet mesajlarını dişlerinizi kapamadan, otuz iki diş dışarıda okuduğunuz biri varsa AŞIKSINIZ! Benim gibi...

Bir mesaj da benden.

KİME: RUH ÖKÜZÜM
"Geliyoruz :)"

Başımı kızlara çevirdim hâlâ yatakta görünce "Hadi kızlar herkes uyanmış, bizi bekliyorlarmış. Ve kurt gibi acıkmışlar.

"Bok yesinler!" diyen Zeyno'ya ters ters baktım ve ardından dayanamayıp büyük bir kahkaha attım.

"Ne bakıyorsun kızım gözlerimden uyku akıyor. Öldüm be!" sinirlenmişti benim manyak kızım. Haklı mıydı? Bilmiyorum.

Yataktan çıkıp üzerime rahat edebileceğim eşofmanlarımı giydim. Artık dışarı çıkabilirdik.
Dışarı adım attığım an havanın ayazından içime bir titreme girdi.
Bu havada karavanla dışarı çıkmak da ne bieyim yani.

"Ooo Matmazel bu ne güzellik." diyen Bora'ya gözlerimi devirdim. Lara'ya iltifat etmekten başka bir işi yoktu, gülmeden edemiyorum artık.

"Senin bu güzelliğin benim başımı döndürüyor." Dara'nın da Bora'dan farkı yok dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız. Adımımı ona doğru attığımda ellerini yüzümde gezdirip alnıma güzel bir öpücük kondurdu. "Benimsin, saçların benim, gözlerin benim, ellerin benim." derin derin gözlerime baktı. "İzin vermem şu çift gözlerden başka gözlere değsin gözlerin." Ellerimi sımsıkı tutarak "İzin vermem bu ellere dokunsun biri."
Ve yine tüm güzel anlarımızı bozan o ses "Yeter, cidden yeter. Bu ne aşk abi sanırsın Leyla ile Mecnun. Tabi Mecnun Leyla için dağları deldi, Dara Ada için hiçbir şey yapmadı." onlar kendi aralarında gülüşürken Dara'yla aynı anda,
"O Ferhat ile Şirin'di canım!"
"O Ferhat ile Şirin'di canım!"
Bu sefer de Bora hariç hepimiz gülüyorduk.
"Ne fark ediyor oğlum, sonuçta ikisi de aşkının savaşçısı değil mi hihhh!" burun kıvırıp Lara'yla beraber kahvaltı masasına oturdular.

"Hadi gençler herkes kahvaltıya." dedi Eren. Sanırım her şeyi o hazırlamıştı.
"Şu iki tembel yan gelip yatarken hepsini ben hazırladım. Bilginize..."

"Ellerine sağlık o zaman." dedim kıkırdayarak.

Zeyno' da tuhaf bir şeyler vardı, mutsuzdu. Ne sorunu vardı ki?

Hemen kahvaltıya oturduk. Gerçekten sofra kusursuzdu. Dara'ya tabak hazırlarken elimi tam bala uzattım ki "Gerek yok benim balım zaten yanımda." deyip yanağıma ansızın bir öpücük kondurdu. Ben kıpkırmızı olmuşken o sırıtıyordu. Bize baktıklarını fark edince ona kızgın bir bakış attım. "Küçük hanım sinirlendi, herkes önüne baksın." Hiç utanmıyor muydu ya? Kafayı yemek üzereydim.
Tam tabağını önüne bıraktım ki kanımı donduran kuzguni, gürültülü bir ses kulaklarımı doldurdu. Evet bu bir silah sesiydi. Lara'nın çığlığı tüm ormanda yankılandı. Ne oluyordu böyle? Dara korumak için üzerime doğru eğildi.
O iyi miydi?

Şu an tek düşündüğüm şey bu diyebilirim.
"İyi misin?" dediğinde içim rahatlamıştı. O iyiydi. Herkes iyiydi.

"İyiyim." diyebildim titreyen sesimle, anca bunu diyebilirdim zaten.

"Neydi ki bu?" Bora ve Eren de endişeli görünüyordu.

"Bence gidelim, kızlar yanımızda güvenli olmayabilir. Hem araştırırız merak etmeyin." dediğinde Eren'i onaylar bir şekilde başımı salladım.
Üst üste ateş edilen silah beni fena halde ürkütmüştü.

"Belki de bir avcıdır." diye atıldı Bora. İlk defa mantıklı konuşmuştu sanırım doğru söylüyordu.

İçimdeki korku beni nereye kadar götürebilirdi, hep böyle mi olacak bilmiyorum.
Hayatım bir mum gibi hâlâ ışığım var ama giderek yok oluyorum.

Yağmur giderek şiddetini arttırıyordu ve biz hâlâ yoldaydık. Gidiyoruz... Gidiyoruz yol bitmiyor.
Herkesin üzerindeki gerginlik ortamın havasını fena kaçırmıştı. Abartmışızdır belki. Ama haklıyız çünkü üst üste sıkılan kurşunlar sanki bize gözdağı vermek içindi.

Neyse ki artık şehire ulaştık. Şu koskoca İstanbul, benim şehrim, artık senin içinde kaybolmuyorum.

"Kızları eve bırakıyoruz, sonra eve geçiyoruz. Yorgunluktan ben felç." dedikten sonra gülmeye başladı. Kucağımda duran elimi tutup nâif bir öpücük bıraktı.

"Senden ayrılmak o kadar zor ki güzelim." dedi derin bir iç çekerek.

"Benim için de çok zor Ruh Öküzüm." dedim. Sonra dediğim şeyden pişmanlık duyarak elimle ağzımı kapattım. Hep böyle mi olacaktım. Romantik değildim işte!

"Hehh öküz olan sensin." deyip arkasını döndü ve bağırarak "Beyler, milyarlarca kadın arasında bir odun varmış o da bana denk geldi." dedi yüzünü ekşiterek.

İstanbul o kadar büyükk ki her bir semti, her bir caddesi, her bir sokağı abartmak gerekirse Türkiye'nin dörtte biri.

Evin önüne geldiğimizde Dara kulağıma fısıltıyla "Seni seviyorum." dedikten sonra uzaklaştı. O gülümsemesi artık hayat dolu.

"Ben de seni seviyorum." deyip yanağına küçük bir öpücük bıraktım.

Kızlarla araçtan inip evin kapısına doğru ilerledik.

Şu an şu yorgunlukla eve gidip şiir yazmak istiyorum. Size hiç bahsetmediğim bir şiir defterim var. Hem artık gecenin karanlığı da oldu. Kokulu mumlarımı yakıp loş ışıklı bir ortamda, fon müzik eşliğinde şiir yazmak.
Çoktandır yazamıyorum bunun bana çok iyi geleceğine eminim. Bugün çok kötü bir olay yaşadık acilen etkisinden çıkmam lazım. Evim, ne de özlemişim sanki yıllardır uzaktaymışım gibi.

Anahtarlıklarımı çantamdan çıkarıp kapının yuvasına takıp çevirdim. Evin içine adım atar atmaz korkuyla irkildim. Ne olmuştu buraya böyle burası bizim evimiz miydi?
Tüm eşyalarımız yere atılmış, parçalanmış, bir paçavra gibi savrulmuş. Neyin nesi bu?

Bu olaylar hepsi kamera şakası falan mı?

Bir yandan telefonuma gelen mesaj bildirimleri, bir yandan Lara'nın bağırışları, bir yandan Zeyno'nun telaşlanışı.VE BENİM SESSİZLİĞİM...

İYİ OKUMALARRRRR^^

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR GECE 2 HECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin