27

4.1K 364 274
                                    

Fav karakterinizi sorardım ama bu kitapta da bu soru çok saçma flemflwöfşw

Sınır 63 vote 75 yorum

...

Jennie

Davaya 10 gün kala

"Gergin misin?"

Evet, fazlasıyla. 

Rosé ile haftalık buluşmalarımız bile bir şekilde beni rahatlatmaya yetmemişti. Benim için endişelenen arkadaşımsa, buluşmalarımızı daha sık yapmaya başlamıştı.

Haftalık terapi seansım çoğalmış gibiydi.

İşten yeni çıkmıştım ve Lalisa ile eve gider gitmez üstümü değiştirip Rosé ile buluşacağımız mekana gitmiştim.

Her şey yolundaydı ve bütün planlarımız hazırdı. Fakat Rosalie'yi son gördüğüm günden beri üzerimde olan gerginlik de son seviyedeydi.

Lalisa'nın üzerimdeki etkisi nasıl asla olumsuz olamıyorsa, Rosalie'nin de üzerimdeki etkisi asla olumlu olamıyordu.

Sanırım insanlar iyi şeylere çabuk alışır ve iyi hissettikleri an, kötü şeyden koşarak kaçacak gücü bulurlar. Normalde asla kaçamayacaklarını düşündükleri sorunlarından kaçabilmeleri için, sadece o kötü şeyin ilerisinde bir yaşam olduğunu bilmeleri gerekir. Öğrendiklerindeyse, bir daha asla arkalarına bakmak istemezler.

En azından ben böyle olmuştum.

Rosalie ile yıllarca aynı evde kalmak şu an kocaman bir aptallık ve bana şiddet uyguladığı her gece, koşarak kaçmam gereken anılar dışında bir şey değildi.

Mükemmel bir hayat geçirdiğim şu günlerde, kötü olan her şeyle oynadığım bu garip kovalamaca bitti sanmıştım. Ama o yine bir şekilde bir yerden çıkmıştı işte.

Bu minik ve karışık kaçış oyunundan olsa gerek, onu gördüğüm her an ve varlığını hissettiğim her saniyede, geceleri attığım acı dolu çığlıklar kulaklarımı istila ediyordu.

Varlığı içimde büyük bir sorun haline gelmeye başladı ve on gün geçmiş olmasına rağmen hala üç cümlelik konuşmamızın gerginliğini üzerimde taşıyorum.

Şu an bir rüyayı yaşıyor gibiyim ve o rüyayı kaybetme korkusu beynimin bir kısmını kemirmeye başladı bile.

Yine de içimden düşündüğüm her şeyi susturdum ve kendime, anlatsam da kafasının karışacağı yalanını söyleyip sadece başımı olumlu anlamda salladım ve menüyle ilgileniyor gibi yaparken mırıldandım. "Biraz..."

Ona bakmadığım için tepkisini kestirememiştim fakat yalan söylediğimi anladığı kesindi. En yakınım oydu ve ben o kadar da iyi bir yalancı değildim.

Ben hâlâ kararsız bir ifade takınmaya çalışarak menüye bakarken, o ikimiz adına da sipariş verip menüyü elimden aldı. "On gün sonra hiç bir sorun kalmayacak biliyorsun değil mi?"

Olumlu anlamda başımı salladığımda konuşmaya devam etti. "Şimdi on günü değil sonrasında ne yapmak istediğini söyle bana."

Boşanmada olacakları, davanın uzaması ihtimalini ve diğer kötü şeyleri o kadar çok düşünmüştük ki, eğer her şey iyi giderse ne yapacağımızı bilmiyorum. Ve Rosé bana bunu hatırlatmasa asla farkında olmayacaktım.

Bunun bilinci ile kaşlarım istemsiz çatıldığında kıkırdadı. "Jisoo'ya bir tatil ısmarlamakla başlayabilirsin."

Gülüşü ve bitmek tükenmek bilmeyen neşesi beni de güldürdüğünde, uzun süredir açmayı beklediğim konuya hafif bir giriş yapmayı denedim. "Bu işler... yani boşanma... bilmiyorum Rosie size çok fazla yansıdı ve yorulduğunuzu görüyorum."

Hafifçe gülümsedi ve masadaki elinin üstüne elimi koydu. Gözlerimin içine tüm samimiyeti ile bakarken, bakışlarından önemli olmadığını söylemek istediğini görebiliyordum.

Gülümsedim ve yemeğimizin devamında onu dinlemeye çalıştım.

Son on gündür yaptığım gibi. İçimdeki tuhaf gerginlik bitmiyor, boşta kaldığım her an sürekli bir şeyler düşünüyordum. Bu bir süre sonra rahatsız edici olmaya başladığında, asla boş kalmamayı denedim. Yemek yaparak, sürekli birileri ile konuşarak, alışveriş yaparak bir şekilde kafa dağıtmayı deniyordum.

Başaralı olmadığını söyleyemezdim, aklınız her zaman bir şeyle meşgulken farklı şeylere yönelmeniz zorlaşıyordu.

Rosé'nin muhabbetini bölen telefonumun ekranından birinin aradığını görmem olmuştu.

Gözlerimi mekanda gezdirdiğimde, biz dışında az kişinin kaldığını ve havanın kararmaya başladığını gördüm ve utançla Rosé'nin sözünü kestim. "Lalisa arıyor, merak etti sanırım."

Rosé anlayışla başını salladı ve ben telefonu kulağıma götürdüğümde kendi telefonuyla ilgilenmeye başladı.

"Alo?"

"Geç olmadı mı güzelim?" Nazik sesiyle söylemişti. 

Hattın diğer ucundan gelen kısık sesli bir müzik duyuluyor ve Lalisa'nın güzel ses tonu ile mükemmel bir uyum içerisinde kulağıma geliyordu. "Fark etmedim bile, şimdi kalkıyoruz."

Bir yandan çantasını karıştırırken bir yandan telefonunu arayan Rosé'ye göz ucuyla baktım. O hesabı öderken bende telefonumu omzumla destekleyerek eşyalarımı toplamaya başladım.

Bu sırada Lisa'nın nazik sesi tekrar hattın ucunda duyuldu. "Dikkatli olun."

Eşyalarımı toplarken, hattın gıcırtısının ardından gelen, kısık müzikle karışık sesini daha çok duyabilmek için kurabileceğim en kısa cümleyi düşündüm. Ama kusursuz sesine iltifat etmeden duramamıştım. "Sesini daha fazla duymak için ne yapmam gerek?"

Gülerek söylediğim cümleyle, bu sefer müzikle karışık gülüşünü duydum ve gülüşüm genişledi. Dudaklarımı ısırarak Rosé'ye döndüm ve onun da hazır olduğunu görmemle telefonu kapatmam gerektiğini anladım. "Çıkıyoruz."

Şefkatle söyledi. "Seni seviyorum."

Gülümsemekten ağrıyan elmacık kemiklerim ve şımarmış ses tonumla karşılık verdim. "Seni seviyorum."

Telefonu kapattıktan sonraa elime aldım ve gülümsememi silmeye çalışarak Rosé'ye döndüm. "Çıkıyor muyuz?"

Rosé bana bakarak kıkırdadı ve mekanın çıkışına ilerledi.

Güldüm ve bir kaç adım gerisinden onu takip ettim.

Topuklularının üzerinde, dünyanın en rahat ayakkabısıymış gibi kendinden emin yürüyen bir kaç adım önümdeki arkadaşım, başını hafifçe bana çevirerek sordu. "Saat kaç?"

Elimdeki telefonumun açma tuşuna baştım ve gördüğüm bildirimle kaşlarım çatıldı.

Olduğum yere çakıldığımda, Rosé arkasını döndü ve yanıma gelmeden, aramızdaki kısa mesafeden bana seslendi. "Jen?"

Zihnim, mekandaki seslerden arınıp kendi oluşturduğu derin sessizlikte, sadece düşündüklerimle baş başa kalmıştı ve Rosé'nin sesi yerimde sıçramama sebep oldu.

Başımı telefondan kaldırıp ona bakmadan önce mırıldandım. "Hı?"

Kaşları çatıldı ve arabaya yaslandı. "Saat?"

Hızlıca girdiğim transtan çıktım ve saati okudum. Fakat istemsizce kekelemiştim. "23.40."

Hızlıca yanına ilerlemeden önce son bir kez mesajın bildirimine baktım ve kısa bir cevap verdim.

Bilinmeyen numara:
Seni görmek istiyorum bebeğim
Konuşmak istiyorum

Jennie:
Ne zaman

...

umbrella || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin