8

6.4K 548 533
                                    

Medyadaki kadına bir şans verin, aşık olacaksınız

...

Jennie

Bir hafta, koskoca bir hafta geçmişti. Değişen hiç bir şey olmamıştı. Rosé beni sık sık aramıyor, konuştuğumuzda da kısa kesmeye özen gösteriyordu. Rosalie ise eskisinin tam tersiydi. 

O her şeyin eskisi gibi olacağına inanıyor gibiydi. Eskisi gibi? Bu komik bir terim çünkü hiç bir zaman, hiç bir şey iyi olmamıştı. Tanıştığımız zamana geri dönmek de biraz imkansız gibiydi, ikimiz de fazlası ile değişmiştik ve taraflardan birinin değişimi fazlası ile olumsuz olduğundan, eskiye dönmek çok zordu. 

Yine de umursamamaya çalıştım. Belki her şey iyi gibi yapardık, bana zarar vermezdi ve Rosé ile ilgili olan şikayetini geri çekerdi. 

Belki mutlu olmazdık ama en azından mutsuz da olmamış olurduk.

Yanımda beni kollayan tek kişi Rosé iken savunmasız hissetmiyordum. Onunla yaşayabilir, ondan bir şeyler isteyebilirdim. O bana zarar vermez, savunmasız hissetmemi sağlamaz, güvende olmamı sağlar. 

Ama hayatımdaki tek kişi Rosalie olduğunda bu iş çok zordu. Daima ona muhtaç hissetmemi sağlıyor, hissettirdiği korku ve güvensizliği iliklerime kadar yaşamama neden oluyordu. 

Korku ile yaklaşıyor, onun gün içinde yapmamı istediği şeyleri yapıyordum ve karşılığında bana sarılıp uyuyordu. Bedenimi saran kolları güvende hissetmemi sağlamıyordu, daha çok "bugün yemek yaptığına göre sana sarılabilirim" gibiydi her şey.

Sohbet etmiyorduk, onun yüzüne tahammülü olmayan ben için bu bir sorun değildi. Bazen garip sohbet konuları açmaya çalışıyor, benden aldığı kısa yanıtlarda sonunda vazgeçiyordu. Sohbet etmek istiyordum ama ne zaman kendim veya o konuşmaya başlasa, içimden ona öfke kusmak geliyordu. Her sabah aynaya baktığımda gördüğüm izlerin sorumlusu olduğunu, suratına bakarak haykırmak geliyordu içimden. 

Lalisa'yı aklımdan çıkaramamam ise utanç kaynağımdı. Acınasıydım. Tanımadığım bir kadın beni evine aldığı, sevgi sözcükleri söyledi diye -ki tam olarak sevgi sözcüğü sayılmazdı- ondan etkilenmiştim resmen. Kabul edilebilir gibi değildi.

Kokusunun asla aklımdan çıkmaması her gün, bana verdiği kremi sürme hissi uyandırıyordu. Ancak Rosalie'nin olduğu hiç bir ortamda o kremi çıkarmamıştım, çıkarmayacaktım. Ne olursa olsun, burası onun eviydi. O ve ben burada, harika olmasa da bir hayat sürüyorduk ve buraya başka bir kadının kremini getirmek çok zavallıca bir haraketti. Ona ihanet edemezdim, o koku burnumda kalacak ve yok olacaktı. 

Kötü bir evliliğimiz vardı, hiç bir zaman en iyisi olmamıştık zaten. Yine de ikimiz de birbirimize ihanet etmemiştik, edeceğimizi de sanmıyordum. 

O, aklından böyle bir şey geçtiğini belli eden hiç bir şey yapmamıştı ve son bir haftadır işte çok yoğun çalışıyordu, onu böyle şeylerle rahatsız  etmek istemiyordum.

Son bir haftadır olan tavırları çok samimiyetisiz olsa da, artık bir şekilde bir  şeyleri düzeltmeye çalıştığını anlamıştım ve bir adım atmak zorundaydım. Bu hayatı ve onu değiştirmek için hep çabalamış, değişme ihtimalimize heveslenmiştim. Fakat geç kalmıştı. Benden geriye hiç bir his kalmamıştı, sadece kafamda doğrularım vardı ve sürekli olan biteni gözden geçirip bir sonuca varmaya çabalıyordum. 

Ve normalde bana umut aşılayacak bu hali, sadece yorulmuş bedenime daha da gerginlik salıyordu. 

Kahvaltı masasında oturmuştuk, bir haftadır olduğu gibi o yemek yiyordu ve ben tabağımdakilerle oynuyordum. 

umbrella || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin