- "Bi' anlık cesaret Eda. İhtiyacım olan tek şey bir anlık cesaret. Sonrasını düşünmek istemiyorum."
Osman ve Eda, bankı sahildeki çay bahçelerinden birinin tentesinin altına çekmiş oturmaktaydı. Giderek hızlanan yağmur üstlerindeki tenteye çarptıkça, birbirlerini duymalarını zorlaştıran bir gürültü oluşturuyordu. Osman sesinin gür çıkmasına dikkat ederek devam etti.
- "Bu yükü tek başıma taşıyamıyorum artık. Hep mantığımı dinleyen adam oldum ben. Hayatım boyunca, doğduğum yere saplanıp kalmamak için aklımla hareket ettim. Hep doğuştan büyük adamdım ben. Hep büyük şeyler planladım, büyük hayaller kurdum."
Ayaklarının biraz ötesinde biriken yağmur sularından yansıyan görüntüsüne takıldı gözü.
- "Büyük şeyler için de kendimden feragat ettim. Ama artık büyük şeyleri düşünmek istemiyorum. Ben artık yoruldum. Mantıklı olmaktan, kendimden büyük planların altında ezilmekten yoruldum. Etrafımdaki herkesin, her şeyi başarabileceğime inanmasından; insanların beni yıkılmaz, sarsılmaz sanmasından yoruldum."
Birasından bir yudum aldı.
- "Ben artık küçük şeyleri düşünmek istiyorum. Bir kez olsun geleceği, daha ilerisini düşünmeden canımın istediği gibi davranmak istiyorum. Yaptığım bir şeyin beni küçük adam mı, büyük adam mı yapacağını değerlendirmeden hareket etmek istiyorum. Mantığımı değil, kalbimi dinlemek istiyorum."
Eda duraksadı. Uzun zamandır ilk defa, aklından geçenler söyleyip söylememekten emin değildi. Bir süre sessiz bir şekilde yağmuru dinlendiler. Nihayet, Eda konuştu.
- "Söyle o zaman oğlum."
- "Ne?"
- "Söyle gitsin. Sonrasını düşünmek istemiyorum demedin mi? Düşünme o zaman."
Osman duyduklarından emin olmak istercesine kıza döndü.
- "Anlamadım."
- "Söyle gitsin diyorum işte. Bir anlık cesaret demedin mi? Al sana o an. Sikerler, ne olacaksa olsun."
Alkolün de etkisiyle her şey çok daha basit görünüyordu şimdi.
- "Sinan patavatsızın teki olabilir ama sevdiklerine değer veriyor. Sen de biliyorsun bunu. Hem, kaç kere geliyoruz ki bu dünyaya oğlum? Siz değil misiniz, bana bi' ton tavsiye veren? Hayat sana ait, kendin için bir şeyler yap, ailene çizimlerini göster diyen? Ben de sana söylüyorum."
Duraksadı.
- "Hayat bi' tane işte. Sen bi' tanesin. Git söyle. Ne olabilir ki en kötü?"
Bedenini Osman'a çevirerek devam etti.
- "Hayatta hep yürüdüğün o rahat tuğla yolu terk edip ormana dalmanın çok zor olduğunu biliyorum. Ayağına değecek taşlardan, üzerine sıçrayacak çamurlardan, canını yakacak dikenlerden korkuyor insan."
Osman da Eda'ya dönmüştü.
- "Ama emin ol yıllar sonra geriye baktığında, ne çamurları, ne dikenleri ne de taşları hatırlıyor insan. Tek aklında kalan yol boyunca karşına çıkan çiçekler oluyor."
Gülümsedi Osman.
- "Söyle diyorsun yani öyle mi?"
- "Evet. Tam da şuan. Git ve söyle."
Boştaki elini önce çocuğun alnına koydu.
- "Burayı dinleme bu defa."
Ardından elini Osman'ın göğsüne doğru kaydırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farklı bir renk. / sinman.
Fanfiction[sinman kategorisinde #1.] - 07.2020 [aşk101 kategorisinde #1.] - 06.2021 Işık ve Sinan'ın ruhları birbirlerine dolanırken, Osman kendi kalbinin çaresiz denizinde boğuluyordu. Kurtar beni Sinan diye geçirdi içinden. Beni kendinden kurtar. [aşk101, o...