Sinan yeşil koltuğa uzanmış düşünüyordu. Sağ elini evin boyası sökülen duvarlarında gezdirdi. Baktığı her yerde ölüm görmekten bıkmış yüreğini yalnızca boğazına dökülen soğuk bira ferahlatabiliyordu şimdi. Bir gün diye geçirdi içinden. Bir gün benim bu aciz varoluşumun da sonu gelecek. Sehpanın üzerinde biriken tozlara takıldı gözü. Bir toz zerresi olmayı dilerdi. Kaygısızca havada süzülen bir toz zerresi. Belki o zaman bu hayatta neyi yanlış yaptığını düşünmekten başka bir şey yapabilirdi. Nerede hata yaptığını düşünmekten başka bir şey. Birasından bir yudum daha aldı. Saate kısa bir bakış attı oturduğu yerden. İki dakika. İki dakika sonra bu dünyadaki on sekizinci senesini doldurmuş olacaktı. On sekiz koskoca sene. Sinan'a yüzyıllar gibi gelen on sekiz koskoca sene.
Saatin kadranları on ikinin üzerinde birbirlerine kavuşurken çalınan kapının sesiyle irkildi Sinan. Şaşkın adımlarla kapıya doğru yöneldi. Kapının koluna uzandı ve bir an için durdu. Bugün onun doğum günüydü. Bir dilek dilemek geldi içinden. Ailemi görmek istiyorum diye geçirdi yüreğinden. Kapıyı açtığımda bana artık yalnız olmadığımı söyleyecek, tüm yılları telafi edecek ailemi görmek istiyorum. Babasının yüzünü getirdi gözünün önüne, annesinin gülüşünü. Aklından bir yıldırım hızıyla geçirdiği düşüncelerin arasında kapının kolunu kavradı ve kapıyı açtı.
Karşısında kucağında bir pasta tutan Işık'ı ve diğerlerini bulduğunda yüreğindeki hayal kırıklığı şaşkınlıkla karışmıştı. Ne ummuştum ki diye düşündü. Olmayan ailemin doğum günümü hatırlayacağını mı?
- "İyi ki doğdun Sinan! İyi ki doğdun Sinan!"
Işık'ın ve Eda'nın sesinin ince tınıları Kerem ve Osman'ın notaları tutturmaktan aciz pes sesleriyle birleşince ortaya kulağa hem hoş gelen hem de rahatsız eden bir koro çıkmıştı.
- "Haydi üfle Sinan!"
Işık pastayı Sinan'a doğru uzatarak ekledi.
- "Bir dilek tutmayı da unutma."
- "Ne dileği kızım. Dilek milek bomboş işler. İnsanın kendini evrenin merkezine koymasından doğan sanrılardan biri işte."
Sinan'ın cevabı üzerine sözü Eda aldı.
- "Oğlum ayakta bekletme bizi, üfle şunu da girelim işte hadi."
Sinan umursamaz bir tavırla mumları üflerken, bir dilek tutmamıştı. Oysa o an Osman, Sinan'ın mumları üflemek için ileri uzattığı dudaklarının tadına bakabilmeyi her şeyden çok diliyordu.
Mumlar sönünce Eda ve Kerem küçük bir alkış tuttular. Osman yumuşak bir ses tonuyla konuştu.
- "Şimdi de, sıra hediyede."
- "Hediye mi?"
Sinan'ın anlam veremeyen bakışları arkadaşları üzerine gezinirken Osman'ın ellerini arkasında bağlamış olduğunu fark etti. Osman gözlerinin Sinan'ın gözlerinden ayırmadan ellerini ayırdı ve sağ elinde tuttuğu tasmayı ortaya çıkardı. Tasmayı hafifçe çekmesiyle Osman'ın arkasında yatmakta olan Yogi ayaklanarak Sinan'a doğru ilerlemeye başladı.
- "Yogi?"
Sinan'ın dudaklarından kontrolsüz bir kahkaha dökülürken Yogi'ye doğru yürüdü ve dizlerinin üzerine çökerek özlediği dostuna sarıldı. Gözlerinde biriken yaşları fark edince bakışlarının hayvanın yüzünden kaldırmadan konuştu. Sesinde neşe ve minnettarlık vardı.
- "Teşekkür ederim."
Ayakta durmakta olan Osman'ın dizlerinin üzerine çökerek boylarını eşitlediğini fark etti. Yaşların ıslattığı gözlerini yerden kaldırarak Osman'a baktı Sinan. Osman ise yüreğinde kopan fırtınaların yeşil gözlerinden görünmesini dileyerek konuştu.
- "Sinan, bana bir ailenin parçası bile olmayı beceremediğinden bahsetmiştin. Evet, belki seni doğuran ailen yanında değil ama ailemiz her zaman bizi doğuranlar olmak zorunda değil. Ailemiz bizi koruyan, destekleyen, yanımızda olanlardır. Bazen kendi ailemizi kendimiz inşa etmek zorunda kalırız."
Birden ayağa kalkarak herkesi göstermek istercesine kollarını açtı ve devam etti.
- "İşte sana her zaman bir parçası olacağın kocaman bir aile. Doğum günün kutlu olsun."
Birkaç saniye havada asılı kalan sessizliğin ardından Osman alaycı bir tonda ekledi.
- "Arkadaşlar bütün gece ben konuşamam sizin de bir şeyler eklemeniz lazım."
Bu cümle üzerine minik bir kahkaha atan Kerem konuştu.
- "Oğlum sen pratik, materyalist herifin tekisin. Sen böyle birden içlenince biz de ne yapacağımızı bilemiyoruz ki."
Sinan gülümseyerek Osman'a bakmaya devam ederken Işık Sinan'a yaklaşarak sağ elini kavradı.
- "Hadi içeri girelim artık. Hem köpeği nasıl geri aldığımızı merak etmiyor musun sen?"
***
2 Gün Önce
- "Şu nasıl?"
Eda, Kerem'e okulun bahçesindeki potanın altında oturmakta olan bir çocuğu işaret ederek soruyordu.
- "Olur, fark etmez. Maksat dövecek adam olsun."
Eda başıyla onayladıktan sonra konuştukları ağaçlıktan çıkıp gösterdiği çocuğa doğru ilerlemeye başladı. Çocuğun yanına vardığında elini omzuna atarak konuşmaya başladığını görebiliyordu Kerem. İçinde gerçekten yükselen öfkeyi dizginlemek istercesine yumruklarını sıktı. Biraz sonra çocuğun Eda'yı öpmek için bir denemede bulunduğunu görünce bağırarak koşmaya başladı.
- "Lan sen benim sevgilime!"
Okul bahçesinden bağrışmalar yükselirken Işık, müdür odasının yakınlarındaki panoyu düzenlemekteydi. Haykırışları duyunca hemen elindeki kağıtları panonun altındaki masaya bıraktı ve müdürün odasına koştu. Kapıyı hafifçe tıklattıktan sonra hışımla içeri dalıp sahte bir telaşla konuştu.
- "Hocam bahçede öğrenciler birbirlerine girdiler. İçlerinden biri de Kerem. Koşun!"
Masasında oturmakta olan Necdet, Işık'ın sözleriyle yerinden kalkarak merdivenlere yöneldi. Bir yandan da kendi kendine öfkeyle söyleniyordu.
- "Her gün kavga her gün kavga. Atıcam oğlum sizi bu okuldan. Yapacağım en son şey bu olsa da atıcam."
Necdet odadan çıkar çıkmaz Işık hemen içeri süzüldü ve kapıyı arkasından kapattı. Odadaki dolapları birer birer karıştırıp öğrenci bilgilerinin tutulduğu dosyayı aramaya koyuldu. Nihayet Sinan Artan dosyasını bulduğunda Necdet çoktan bahçeye inmiş, öğrencilere bağırıyordu. Işık hızla dosyayı açtı ve Sinan'ın velisi olarak gözüken babasının ev adresini, bulduğu bir kağıda not edip cebine attı. Kalbinin gümbür gümbür attığını fark edince sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Dosyayı tekrar yerine yerleştirip dolapta hiçbir şeyi dağıtmadığından emin oldu. Odaya son bir bakış attıktan tekrar kapıyı açıp sessizce koridora çıktı.
***
Günümüz
- "İşte evlerinin adresini böyle aldık."
Osman cümlesini tamamladıktan sonra ağzına bir fındık attı.
- "E bana sorsanız söylerdim."
Sinan'ın siteminden sonra Kerem söze girdi.
- "O zaman sürpriz bozulurdu be oğlum. Hem bahaneyle ben de birilerini yumruklamış oldum. Fena mı?"
- "Ee peki köpeği vermeye nasıl ikna ettiniz?"
Osman kendisini ilgiyle dinleyen Sinan'a yaramaz bir gülümseme atarak devam etti.
- "İşin asıl eğlenceli kısmı orası."
![](https://img.wattpad.com/cover/226395393-288-k227780.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farklı bir renk. / sinman.
Fanfic[sinman kategorisinde #1.] - 07.2020 [aşk101 kategorisinde #1.] - 06.2021 Işık ve Sinan'ın ruhları birbirlerine dolanırken, Osman kendi kalbinin çaresiz denizinde boğuluyordu. Kurtar beni Sinan diye geçirdi içinden. Beni kendinden kurtar. [aşk101, o...