Final - "cause there's no end, the circle that we're in."

676 48 23
                                    

Sinan, farkında olmadan ayaklarıyla zeminde ritim tuttuğunu fark ettiğinde kendini durdurdu. Issız yalıda Osman'la beraber oturuyor, Işık'la sözleştikleri saatin gelmesini bekliyordu. Bugün öğlen saatlerinde Kemal'in odasından çıkarken Işık yanına gelip onunla konuşmak istediğini söylemişti. Sinan tam olarak neyin değiştiğini anlamasa da, bu akşam saat yedide yalıda buluşmak konusunda anlaşmışlardı. Belirledikleri saatin gelmesine yalnızca birkaç dakika kalmıştı.

Okuldan eve geldiklerinden beri Osman'la pek konuşmamışlardı. Okulda olanlardan sonra düşünecek çok şeyleri vardı. İkisi de zihinlerinin derinliklerinde kaybolmuştu. Yanyana duran bedenleri arasında soğuk bir şey vardı şimdi. Sinsi, havadaki sessizlikte gizlenen bir şey. Sinan'ın düşünceleri Osman'ın cansız sesiyle bölündü.

 - "Sinan."

- "Hı."

- "Bitirdin mi tabağındakini?"

- "Evet."

Sinan'ın yalının gri duvarındaki bir çatlağa dalıp gitmiş olan bakışları, sol tarafındaki çocuğa dönmüştü. Osman, bir eliyle sehpanın üzerindeki iki mavi tabağı alırken boşta kalan eliyle de bardakları alıp mutfağa yöneldi. Adımları binanın yaşlanmış parke zemininde gıcırdarken, Sinan bir başka adım sesi daha duydu. Biri yalının ön kapısına yaklaşıyordu. Bir an sonra, kapı çaldı. Sinan birkaç günde hırpalanmaktan zayıf düşmüş bedenini zorlukla koltuktan kaldırarak kapıya doğru adımladı.

- "Hoşgeldin Işık."

Sesinde cılız bir neşe saklıydı. Hala içten içe bir yanının Işık'a dönmek istediğini biliyordu. Kızı karşısında görmek, bir an için cansız düşüncelerini renklendirmişti. Işık'ın gözleri yerdeydi, gerginlikten tırnaklarını avuçlarına batırıyordu. Sinan, çaresizce kızın kaçamak bakışlarını yakalamaya çabaladı. Gülümsemeye çalışarak devam etti.

- "İçeri gelsene."

Kız sonunda bakışlarını zorlukla yerden kaldırmıştı. İçeri girmek için bir hamle yapmak üzereydi ki, Sinan'ın omzunun üzerinden arkasında durmakta olan Osman'ı gördü. Adımları donup kaldı. Bakışları, istemsizce Osman'da takılı kalmıştı. Osman, kızın gözlerindeki nefretin tenini yaktığını hissediyordu. Osman'ın suçlu olmadığını biliyordu Işık, ondan nefret etmemesi gerektiğini de. Ama ediyordu işte. Elinde değildi. Sinan'ı ondan uzaklaştırdığı için nefret ediyordu ondan. Yaşadığı hayal kırıklığı, öfke ve keder birbirine karışmıştı. Bakışları tekrar Sinan'a döndü.

- "Yok, gerek yok."

Derin bir nefes aldı. Avuçlarını gevşetti.

- "Bak Sinan. Bunu ikinci kez söyleyebilir miyim bilmiyorum, o yüzden lütfen iyi dinle. En başta çok kötü hissettim. Yaşadığımız onca şey, bana söylediklerin... Hepsinin yalan olduğunu düşündüm. Benimle oynadığını zannettim."

Duraksadı.

- "Ama sonra Eda'yla konuştum. Anlamama yardım etti. Yaşadıkların, benimle veya aramızdakilerle ilgili değil. Kendinle ilgili. Kimse sana yolunu bulmayı öğretmemiş ki, kaybolmuşsun o yüzden. O yüzden sana son bir şans vermek istedim."

Söyleyeceklerinden emin olmaya çalışıyor gibiydi.

- "Ben seni hala seviyorum Sinan. Yolunu kaybetmiş olabilirsin."

Bakışlarını Osman'a çevirdi.

- "Bir hata yapmış olabilirsin."

Bakışları tekrar kapının önünde durmakta olan çocuğa dönerken sesi ister istemez yumuşamıştı.

farklı bir renk. / sinman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin