Hayat ilerledikçe insan başına gelecek her şeyde ayrı bir şükür arıyor Seyyah. En azından ben o günlerden sonra çok daha şükür etmeye başladım. İnsan parmağı kıpırdıyor diye şükür eder mi? Ben etmeye başladım ışte. Halbuki ne kadar garip aslında. Olması gereken bu degil mi? Her halimize şükretmek(?).
Bu dört duvar arasında hayat bir şekilde geçiyordu benim için. Bir doktorum var. Bahsetmiştim bir mektup önce. İki de olabilir emin değilim. Sana ondan bahsetmek istiyorum. Hey bekle bir dakika kapı çaldı...
"Doktorun anlatımı ile"
"Hayat herkes için zordur. Fakat bazı insanlar için o zorluk kat kat artmış olabiliyor. Bunu mesleğime dayanarak söylüyorum belki ama şahsi hayatımda yaşadığım şeyler tıpkı bir dizi gibiydi. Eğer dışardan hayatımı izliyor olsaydım elimde çekirdek eksik olmazdı. Eğer bu hayatı izleyecek biri de olsaydı yanımda tabii ki o olsun isterdim. Çünkü o, yazdıklarıyla bile tanıyacağın biri değil. O cok muhteşem, çok farklı biri. Biliyorum buraya kadar soluksuz ve bensiz okudun ama ben onun hayatının bir çok anında onun yanındaydım. Çektiği her acıya ben şahidim. Şimdi bu mektupları yarım bırakıp çekip gidemezsin."
Başı eğik gözleri dolmuştu, onun değimi ile Seyyah'ın. Eminim bu anı görse yazdığı her harf için ayrı bir pişmanlık yaşardı benim güzel kızım. Başını kaldırıp çaresizce yüzüme baktı Seyyah.
"Gidemiyorum ki zaten."
Elinden kayıp yere düşen mektubu alıp sesli bir sekilde okumaya devam etti. O okudukça benim içim gitti ...
Kapımın çaldığına dair bir detayı sana neden verdiğimi inan ki bilmiyorum. Galiba fazla odaklandım. Her neyse. Gelen doktorcuğumdu. İyi insan lafın üstüne geldi. O seni tanıyor. Yani benim anlattığım kadarıyla. İyiliğini bilemem senin. Çünkü sadece bendeki resmini biliyorum. O yüzden senden güzel olmasın kendisi çok güzeldir. Kalbi de tıpkı onun gibi. Bazen seni onda görüyorum. Sonra saçmaladığımı fark edip başka şeyler düşünüyorum.
Yıllar boyunca usanmadan, yorulmadan yanımda duran tek ve daimi dostum, sırdaşım.
Eminim şuan burada olup bu satırları yazdığımı görse omuzuma vurup şöyle der; "keşke seninle başka şartlar altında tanışsaydık. O zaman başka bir şeyin olurdum.""Keske seninle başka şartlar altında tanışsaydık. O zaman başka bir şeyin olurdum."
Cümleyi tekrar ettiğimi fark edince Seyyah'a baktım. Elinde kağıtla öylece durmuş bana bakıyordu.
"Onu seviyordun değil mi?"
Usulca başımı salladım. O artık gitmişti. Evim onsuz çiçeksiz bahçe gibiydi. Kokusuz, çiçeksiz bir bahçe...
Kaldığı yerden okumaya devam edince bende okuduğu cümlelerle onu hayal etmeye başladım.Sonra da muzipçe güler başımı öperdi. Sende onun gibi masumca sever miydin beni acaba? Ne bileyim bazen düşünüyorum ışte. Onunla bir sevgili, bir eş gibi yaptığım şeyleri seninle yapmayı ne çok isterdim bir bilsen. Onunla iken de çok mutluydum ama seninle daha farklı olabilirdi.
Şuan neredesin acaba? Tam bu mektubu -belki okuyorsundur- okurken. Ben ölüyümdür muhtemelen..
Doktorcuğum kumral yanık tenli bir adamdı. Onu ilk gördüğüm zaman tatilden yeni dönmüş sanmıştım. Tabii aylarca yüz yüze gelince onun böyle bir tene sahip olduğunu fark ettim. Hastanede kaldığın zaman odaklanacak çok az şeyin oluyor. Yanlış anlama onu incelediğim için bilmiyorum bunları. Tamam neyse konu onun teni değildi. Neden bunları anlatıyorum. Sana buraya yazacağım şeyleri silmemek için kendime söz verdiğim için silemiyorum da. Sen okumadan geç burayı tamam mı?
Senin gibi çok güzel bakan masmavi gözleri var. Biraz sinirli oluyor bazen ama bana bakınca o kadar tatlı oluyor ki sana anlatamam. O gözündeki alev gidiyorda su serpiliyor içine sanki. Çok koruyucu. Şimdiye kadar hiç bir yanlışını görmedim. Sen sinirli dediğime bakma ama, dünya iyisidir o. Sadece bazı günler çileden çıkartıyorlar o da haklı olarak sinirleniyor.
Bir aralar sevdiği bir kız vardı. Ayrılmışlar. İlk başlarda, ben henüz bu kadar kötü değil iken konuşuyorduk. Şimdi çok anlatmaz bana eskileri. Üzülüyor sanırım. Ya benim halime ya da onun özlediği için.
"Neden anlatmıyordun artık?
"Çünkü benden önceki tüm hikayeler seninleydi. Bunu bile bile seni ona anlatamazdım. Zaten kalbi senindi bırakta merhameti bana kalsın."
"Ama beni senin kardeşin olarak bilmiyordu ki?"
"Seni yine sevecekti. Sırf benden bir parçasın diye seni yine sevecekti."
Bağırmamla elindeki mektubu buruşturup sinirle yere atıp çekip gitti. Her zaman bencil herifin teki olmuştu. Yine öyle davranmıştı. Bencilce. Yere attığı mektubu merakla elime alıp okumaya devam ettim.
Bazen beni sevdiğini düşünüyorum. Derin bir sevgiyle ama. Bir çiçeği sever gibi, bir nergisi koklar gibi, yağmurda ıslanmayı sever gibi yada sırf sen sevmiyorsun diye güneşten vazgeçecek gibi. Biliyor musun, doktorcuğum yağmuru sırf senin için sevdiğimi biliyor. Ve ben seviyorum diye bazen çıkıp benimle yağmurda ıslanıyor. Halbuki ıslanmaktan nefret eder. Düşünüyorum, düşünüyorum ama aklım almıyor Seyyah. İnsan yanındayken bile uzaktan sevmeye nasıl cesaret ediyor?
Gözümden akan bir kaç damla yaş mektubun üstüne düşmüş mürekkebi dağıtmıştı. Elim boynumdaki kolyesine gidince uzun uzun onu izlermiş gibi baktım.
"Keske burada olsaydında ben seni yanımdayken bile uzaktan sevmeye devam etseydim."
.
.
.
Uzun soluklu bir bölüm oldu. İnşallah yazdığıma değmiştir.5620
04:12
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEYYAH(mektuplar) DÜZENLENECEKTIR
NouvellesSEYYAH DUZENLENECEKTIR :) Benim hikayem senden önce başlamış aslında ama ben hep acımı sana yormuşum meğer. Ölüyormuşum da, aşkından diye kandırmışım kendimi.