Çıkmaza girdiği zaman fark ediyor insan aslında ne kadar yorulduğunu, ne kadar olmazlara vurulduğunu. Genç kız için de bu haddinden fazla geçerliydi. Yorgundu artık. Elinden düşüpte tutmaya mecali kalmadığı, kaleminden bile belliydi artık. Son anlarıydı, hatta dakikaları. Ölüyordu. Ardında bıraktığı adamı ve onun için yazmayı henüz tamamlayamadığı cümlelerini geride bırakıp gidiyordu sonsuzluğa. İnandığı aydınlık, ruhunu biraz da olsa mutluluğa boğuyordu. Gideceği yere dair güzel hayalleri vardı pek sevgili doktoru ile.
Ömer 'i, gözünün aydınlığı, hayatının en güzel mevsimi. Sevdiği Aczin değimiyle 'kalbinin zarif acısı'. Bugün onun için en güzel elbisesini giymişti. Hissediyordu gelecekti sanki. Açık bıraktığı saçlarına örttüğü ince tülbentini elinden geldiğince özenle örtmüştü başına. Kâğıda yazmaya çekindiği o cümleleri bugün eğer cesaretini kaybetmese ona söyleyecekti. Her nasip vaktine esirdi nasıl olsa. Belki onlar içinde nasip olan vakit bu an idi. Kim bilebilirdi ki?
Aysera şaşkınlıkla bakakaldı elinden düşen kaleme. Korkudan bir titreme aldı onu. Gözünden akan yaşlar kendisini kontrol etmesini engelliyordu. İlk önce bir hissizlik belirdi sanki vücudunda. Tüm yükü sol tarafına düşünce dengesini kaybedip düştü. Bekliyordu zaten başına gelecek şeyi. Ama bu kadar mutlu iken olması onu bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştı. "Ne bekliyordum ki?" Diye geçirdi içinden. "Hayat istediğim her şeyi elimden almıştı zaten."
Hep düşündüğü ve korktuğu durum ile karşı karşıya kalmıştı işte. Ölüyordu ve yapayalnızdı. Allah bilir kim gelip bulacaktı onu! Yavaş yavaş yok olduğunu hissediyordu. Misafir olduğu bu dünyadan hiç kimseye hesap soramadan çekip gidiyordu. En çokta bu üzüyordu onu. Bıçak kemiğe dayanmış, Azrail artık dizinin dibindeydi.
Dış kapıdan gelen seslere kulak verdiği zaman bir kargaşa yaşandığını fark etti Aysera. Ömer'in sesiydi sanki. Ama olamazdı. Çünkü bu hafta hep yoğundu günleri, ona gelecek vakti zor bulurdu. Sıcaklık hissetti teninde genç kız. Ama bu onu ürpertmedi. Çok mutluydu. Belki de istediği saadeti orada bulmanın mutluluğu dolmuştu içine.
"Ölüm" dedi, "ölüm, ebedi mutluluğum." Yüzündeki tebessüm ile usulca kapandı gözleri. Neredeyse tüm hayatını gözleri dolu dolu yaşarken öldüğü vakit mutlu ve hiç olmadığı kadar huzurluydu genç kız...ÖMER'DEN..
Uzun bir nöbetten sonra eve gitmek için bitkin şekilde arabaya doğru yürüyordum. Aklımda yine o vardı.
Hep olduğu gibi..
Bir kaç gündür onu görememiştim. Ona gitmek içimden gelse bile, gidemezdim şimdi. Onun için attığım her adım her zaman olduğu gibi bu defa da yarım kalacaktı. Ama şimdilik. Artık ona karşı yıllardır içimde biriktirdiğim her şeyi söyleyecektim. Sahi kaç ay, kaç yıl geçti onunla? Zihnim saniyesi saniyesine bilirken kalbim kuş gibi çırpınıyordu her anı hatırlayınca. Onunla geçen tüm zaman onsuz geçen tüm ömrüme İnşirah gibi yayılmıştı sanki. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı. Ama edecektim. Bugün sonu gelen her şey mutlu bir başlangıçla yön bulacaktı hayatımızda. Üstümdeki yorgunluk bir an da uçup gitmişti sanki. İşte onu düşünmek böyle bir şeydi. Her şey düzeliyor hiç dağılmamış gibi duruyordu. Onu tanıdığımdan beri hayatımda değişen şeyler aklımın alamayacağı her şeydi. Farkında olmadan bile bana müdahale edebiliyordu. Tarifsizdi, onun üzerimdeki tesiri ve de onun üzerindeki tesirim. Ama korkuyordum.
Çok korkuyordum beni istememesinden..
Yakın zamanda mektuplar yazdığını fark ettim. Nefsime yenik düşüp okumasaydım bir kaçını belki bu kadar korkmazdım ama okuduklarımın hepsi Seyyah'a karşı özlem dolu mektuplardı. Koskoca bunca yıl geçmişken bile hala onu seviyor olması çok acı vericiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEYYAH(mektuplar) DÜZENLENECEKTIR
Short StorySEYYAH DUZENLENECEKTIR :) Benim hikayem senden önce başlamış aslında ama ben hep acımı sana yormuşum meğer. Ölüyormuşum da, aşkından diye kandırmışım kendimi.