Vote sınırı +50 / Yorum sınırı +80
Son birkaç bölümümüz uwu krizi geçireceğiniz, sonra büyük kaos geliyor haberiniz ola.
*Çünkü benim gibi giyinip çıkmak yerine beline sardığı ve baldırlarının yarısında biten bir havluyla çıkmayı tercih etmişti.
Yaşadığım şokun etkisini üzerimden atmaya çalışırken zor da olsa gözlerimi çekmeyi başarmıştım. Bakışlarımı çekmemin üzerinden sırtımı ona çevirdim. Arkam dönük beklemeye başladığımda ne zaman dönmem gerektiğini kestirememiştim. Olduğum yerde öylece dururken Jimin omzuma hafifçe dokunmuş, bedenimi ona döndürmüştüm.
"Ah, giyinmişsin."
Elimi enseme atıp gözlerimi kaçırdım. Gözlerimi nereye sabitleyeceğimi kestirememişken paniklediğimi fark etmiştim. Neden bu kadar utanmıştım ki?
"Utandın mı sen?"
Yüzüne tatlı sinsi bir gülümseme yerleştirip ellerini bağdaş yaparak bakışlarını bende kilitledi.
"Yok, yok canım ne utanacağım. Yani sevgilimsin sonuçta. Hem ikimiz de erke- çok saçmalıyorum değil mi?"
Yüzündeki sinsi gülümsemeden ödün vermeden başını onaylar biçimde salladı. Bakışları beni delerken sertçe yutkunmuştum. Konuyu değiştirebileceğim bir şey arıyordum ancak etrafta gözüme çarpan bir şey yoktu. En sonunda gözüme ilişen fön makinesiyle konuyu değiştirmeyi başarabildim.
"Sen saçlarını kurutmayacak mısın?"
Bağdaş yaptığı ellerini çözüp sanki az önceki durumumdan keyif almıyormuş gibi dudaklarını büzdü.
"Hayır, genelde kurutmam zaten."
Kaşlarım hafiften çatılırken böylesine bir soğuğun ortasında söylediği şeyin ne denli mantıksız olduğunu düşündüm. Hasta olmasını istemiyordum.
"Olmaz! Kar tatili yapıyoruz ve bu soğukta üşütmeni istemiyorum. Gel buraya."
Cevap vermesini beklemeden kolundan tuttuğum bedeni kendime doğru çekerken ağırlığımı üstüne verip arkasındaki fön makinesini aldım ve yatağın üstüne bırakıp tekrar Jimin'e döndüm. Kollarımı yavaşça bedenine sarıp oluşturacağım ortamın ilk adımını attım. Karşılık vererek geri sarılmasının ardından yatağa oturmak adına hafifçe geri çekildim. Tebessümüm büyürken yüzündeki belirsizlikle ne yapacağımı kestirmeye çalışıyordu. Beklemediği bir anda kavradığım eliyle bedenini kendime çektiğimde aramızda santimler kalmıştı. Şaşkınlık ve heyecanla gözleri büyürken parmaklarımla yanağını kavradım. Burun uçlarımız birbirine değdiğinde kesik nefesi yüzüme çarpmıştı. Beklediğim üzere onu öpeceğimi sandığı için gözlerini kapatmıştı. Bir müddet hareketsiz kalıp eşsiz yüz hatlarını inceledim, ardından ellerim arasındaki başını dizlerim üstüne yerleştirdim. Gözlerini açarken ayaklarını yatağın diğer tarafına uzatmış, şaşkın ve anlamsız bakışlarını benle buluşturmuştu. Bense yüzümdeki masum gülümseme ile sevgiyle bakıyordum önüme serilmiş olan cennete. Parmaklarımı hafifçe ıslak saçlarında gezdiriyordum. Bana karşı olan anlamsız bakışları devam edince kısa bir an duraksamıştım.
"Gözlerin her şeyi anlatıyor sevgilim. Ben seni anlayabiliyorum, emin olabilirsin."
Yüzünde bir tebessüm oluşsa bile ifadesizliğini geride bırakmamış ve önüne dönüp gözlerini tekrardan kapatmıştı. Kucağımda minik bir melek yatıyordu adeta. Ellerim saç uçlarında usulca gezinirken arkama dönüp yatağa bıraktığım fön makinesini aldım. Kısık ayarda çalıştırmaya başladığım makineyi ıslak saçlarına tutup tek elimle saçlarında gezinirken sıcak kuru havanın saçlarıyla buluşmasını sağladım. Tahminimce böyle bir şeye ihtiyacı vardı, bakışları bana bunu söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tacet Caritate | Jikook
Fanfiction"Sen benim kütüphanemsin." Yeni kütüphane görevlisi konuşma engelli Park Jimin'in ve kütüphanenin daimi okuru edebiyat öğretmeni Jeon Jungkook'un eşi benzeri görülmeyen aşk hikayesi. Jimin'in küçükken yaşadığı bir travma sonucu dili tutulmuştur, psi...