Çok derinlerde bir sızı var bende.
Aşk anahtarı olmadan giremediğim derinlikler.
Zaman zaman acı ile yoklasa da beni hep iyiyim derim.
Ama sızısı o kadar hoş ki hiç bitmesin isterim.Vardım sevda kapısına sordum işin ehline.
Bendeki bu sızı nedir, sebebi nedir diye?
Dediler aşk yoludur bu yol, sen yolların en şereflisine girmişsin.
Kendini bu yolda gördün ya ne kendini ne de yolunu bilmezmişsin.Bu yol öyle bir yol ki devri yok, rehberi yok, sonu yok.
Bu yola yiğitçe giripte geri dönen yok.
Bu yol için nice canlar,nice hayatlar yok olup gitti.
Bu yolun sonunu toprağın en acı hamurunda bulan çok.Dedim bu yolun yordamı nedir?
Dediler tek bir şey;kendini bilmemektir!
Dedim kendini bilmezsen nasıl alacaksın yol?
Dediler aşk yoludur, kendini bulacaksın emin ol.Ben bu yola girmeyi hüner sanırdım.
Kendimi hep sende aradım.
Bilmem neyim, kimim ben?
Aydınlık ararken bu yolda karardım.Dediler bana ölümün hoş olduğu yoldur bu yol.
Aşkta kendini kaybettiğin,sevgilinin aynasında bulduğun yol.
Benliğinin, ruhunun başkasına ait olduğu yol.
Ölümün sarhoşluğudur bu yol.Yolun yolcusuyum varmaktır niyetim huzura.
Kabul eyleyin beni götürün yarin huzuruna.
Bendeki kalbin sahibi sensin ey sevgili bilirsin.
Bu aşk denilen yoldayım herkes böyle bilsin.Aşk dedikleri kendini kaybetmekmiş.
Yolu buldum deyip kendini yitirmekmiş.
Bu yolu bilirim diyen ne Leyla'yı ne de Mecnun'u bilmezmiş.
Aşk dergahına varmak istersen ey yolcu, yolu da yordamı da bu imiş.