Kapkaranlık bir gecede, dar sokaklarda hayatı sorgulayarak yürüyorum.
Her kaldırımda ayrı ayrı bir sonuca varıyorum.
Evlerin önünde duran çiçek saksılarının selamını alıyorum.
Kokularını umudumun kalmadığı içime çekiyorum.
Dar sokakta, soğuk havada, elim cebimde, düşüncelerim kafamın içinde yürüyorum.
Her evin penceresindeki ışık farklı gözüküyor.
Tıpkı dıştan herkesin insan göründüğü ama içlerinde farklı ışıkları taşıyan insanlar gibi.
Yürüyorum zamanı, mekânı, kendimi bilmeden.
Nereye gidiyorum, hedefim neresi bilmiyorum.
İçimde kalan son umut gemisiyle bir karaya varırım diye yürüyorum.
Ufukta hiç bir ışık yok.
Zaten son zamanlarda hayatımda ne ufuk ne de ışık hiç yok.
Varım bu dünyada biliyorum ama varlığımın farkında mıyım bilmiyorum.
Neyi arıyorum, kime yürüyorum?
Kendi kendime konuşmalarım da başladı artık.
Gerçi kimle konuşsam beni anlayacağı da yok ya.
Havanın ayazında, gecenin karanlığında içimde sanki biraz umut varmış gibi teslim oldum yollara.
Bir beklenti içinde olmadan ayaklarımın emrine uyup gidiyorum.
Bir yere varmak, kendimi anlatmak, içimde ne varsa dökmek istiyorum.
İşte dünyanın en güzel kokusu ve sesi.
Yolun sonunda beni karşılayan denize merhaba!
Son zamanlarda beni dinleyen her halimi bilen tek kişi.
Birgün beni de misafir edecek evinde.
Beni kendi evine saklayıp sonsuza kadar ağırlayacak biliyorum.
Merhaba dert ortağım ben geldim.