"Herkes niye bana bakıyor amına koyayım bok mu var?" Barın'ın serzenişine sessizce gülüp esnedim. "Çok uykum var hala ya." En azından konuyu değiştireyim diye düşünmüştüm.
"Herkes biliyor değil mi?" Başarısız konu değiştirme girişimimden sonra konuşmamak en iyisiydi sanırım. "Sana önceden söylemeliydik aslında ama." Gazel'in özür diler gibi çıkan ses tonuyla kafamı kollarımın üstüne koyup alttan alttan Barın'a baktım.
Sıkı bir küfür savurdu. Kafamı kaldırıp elimi omzuna götürdüm ve sıktım. "Yalnız değilsin en azından?" Omuz silkti. "Aldatan düşünsün. Yüzü kızarması gereken ben değilim." Haklı cümlesiyle gülümseyip gözlerimi önümdeki kitaba çevirdim.
Aslı ve Göktuğ sabahtan beri doğru düzgün konuşmamıştı bile ve bu çok garipti çünkü o ikisi birbirlerine takılmadan duramazlardı. "Sizin neyiniz var?" diye sordum ders çalışmaktan tamamen vazgeçerek. Bütte geçerdim artık.
Aslı bakışlarını bizden çektiğinde Göktuğ alayla güldü. "Korkağın tekisin." Aslı tam itiraz edecekken masaya çekilen 5. sandalyeyle hepimiz şaşırdık. Gelen Alper'di çünkü ve biz pek birlikte takılmazdık.
"Günaydın bebeğim." Alper'in kolunu Aslı'nın omzuna atıp kendine çekmesiyle iyice şaşırdık. Onlar ilişkilerini uluorta yaşamazdı. Doğru düzgün bir ilişkileri olduğu da söylenemezdi ya neyse.
"Siz..." diye mırıldandı Göktuğ yüzünde garip bir ifadeyle. Aslı sonunda kendine gelip Alper'in kolunu omzundan attı. "Ne yapıyorsun Alper?" Alper yerinde rahatça gerinip gülümsedi. "Sevgilimin omzuna kolumu atıyorum." Bir gerizekalıya anlatır gibi anlattığı şeyle Göktuğ sinirle soludu. "Bu konuyu konuşmuştuk."
Aslı'nın cılız çıkan sesinden cesaret alan Alper Aslı'nın dudağına bir öpücük kondurdu. Aynı anda Göktuğ ayağa fırladı ve Alper'i yakasından tutup ayağa kaldırdı. "Kız istemiyor anlamıyor musun lan?" Hepimiz ayağa fırladığımızda tüm kafeteryanın gözü bir anda bize çevrildi.
"Sanane lan? Sen kim oluyorsun?" Göktuğ alayla gülümseyip kulağına yaklaştı ve bir şeyler fısıldadı. Aslı aralarında durmuş onları uzaklaştırmaya çalışıyordu ama bir şeye faydası olduğu falan yoktu.
Alper duyduklarından memnun kalmamış olacak ki Aslı'ya döndü. "Ne diyor lan bu?" Aslı kaşlarını çatıp birkaç saniye Göktuğ'a baktı ve ardından Alper'e döndü. "Sana açıklama yapmak zorunda değilim."
Alper alayla bir kahkaha atıp sinirle yüzünü buruşturdu. "Harbi kaltakmışsın." Ağır ithamıyla hepimiz şaşkınlıkla dolarken Aslı ağlamaya başladı.
Aynı anda Göktuğ hızla Alper'in üstüne atıldı. "Ağzını sikerim lan senin!" Göktuğ Alper'e kafa atıp yere serince arka masamızda oturan Alper'in arkadaşları da Göktuğ'a yöneldiler ve bu kez de Göktuğ tek kalınca Barın bir tanesini kendine çevirip yüzüne yumruğu geçirdi.
Tüm bunlar olurken kafeterya iyice hareketlenmişti. Barın ve Göktuğ iyi idare ediyordu ama ikisinin de canı yanıyor olması benim canımı bin kat daha çok yakıyordu. Ama karışma hakkını kendimde göremiyordum.
Sonunda Aslı kendine geldi. "Yeter!" Aslı'nın bağırmasını kimse dinlemezken Alper yerden kalkıp tekrar kavgaya girdi.
Aslı bir boşluktan yararlanıp Göktuğ'un karşısına geçti. "Göktuğ lütfen." Bu sırada kafeteryaya giren dekanla herkes bir anda önüne döndü.
Göktuğ derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve Aslı'yı göğsüne çekti.
***
"Kendimi kandırılmış hissediyorum!" diye isyan ettim. Kavgadan sonra çok büyük bir olay olmamıştı neyse ki. Sınavlarımıza girip çıkmıştık tüm gün. "Ne zamandır birbirinizi seviyorsunuz siz?" Göktuğ'un koluna girmiş yürüyor olan Aslı gözlerini belertti. "Ne sevmesi?!"
"Dün beni öperken öyle demiyordun ama." Göktuğ'un haklı cümlesiyle kıpkırmızı kesilen Aslı'ya baktım şaşkınca. Bizim Aslı kızarıyor ha? Bugünleri de görmüştük şükür. "Bir öpücükle bu hale geldiyseniz." İmalı bir ses tonuyla konuşan Gazel gözleriyle de yakınlıklarını gösterdi. "Aşık olsanız ne olur bilemiyorum artık."Aslı Göktuğ'un kolundan çıkıp uzaklaşacakken Göktuğ bu kez kolunu omzuna attı ve tamamen kendine çekti.
Bu hallerine gülümseyip yan tarafımda dalgınca yürüyen Barın'a baktım. "Acıyor mu?" Elmacık kemiğindeki morluğu göstererek sorduğum soruyla bakışlarını bana çevirdi. "Hayır."
"Acıyor gibi ama." Halime gülüp saçlarımı karıştırdı. "Sen hep böyle anaç mısındır?" Dil çıkarıp gözlerimi devirdim. "Rahatsız olduysan sormam bir daha." Tripli tavrımla bir kahkaha atıp kolunu omzuma attı.
Dün markette de bir anda beni kendine çekmişti ve bu ani hareketlerine ne anlam verebiliyordum ne de alışabiliyordum. Vücudum aşırı tepkiler veriyordu. "Kafamı dağıtıyorsun ve bunu teselli vermeye çalışmadan yapıyorsun biliyor musun? Sanki bak bir sürü şey kaybettin ama harika bir şey kazandın der gibisin." Kafasını kafama yasladı. Sözlerinin ağırlığıyla donup kalırken bozuntuya vermeden yürümeye devam ettim.
Sokaklarda öyle boş boş dolanıyorduk. Sanki hiçbir gayemiz yoktu o an. Yanımda o vardı ve ben ileride bir gün yanımda o yokken yolda yürürsem kalbimde bu anların ağırlığını hep taşıyacaktım.