"Özledin mi anneyi sen! Özledin mi kızım?" Barın Ceku'yla hasret giderme çabama gülümsedi. "Fotoğrafını gösterince miyavlayıp kafasını telefona sürtüyordu. Barın'ın söylediği şeyle bir an gözlerimden kalp fışkıracak sandım. "Cidden mi? Fotoğrafımı mı gösterdin?"
Önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkti. "Döndüğünde seni unutmuş olursa üzülürsün diye düşündüm." Dudaklarımı büzerek 'yaaaa' tarzında bir ses çıkarıp Ceku'yu sağ tarafıma aldım ve sol kolumu havaya kaldırıp Barın'ı çağırdım. "Çok sarılmak istiyorum sana! Gel hadi." Halime gülüp üşenmeden yerinden kalktı ve beni biraz itip yanıma uzandı.
"Seni çok seviyorum." diye mırıldandım gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yaslarken. Ceku da aramızda kalmıştı. Bir kolunu boynuma sarıp beni tamamen kendine çekti.
***
"Ee, ne yaptın bir hafta bensiz?" Sorduğum soruyla Ceku'yu yavaşça yatağına bırakıp bana döndü. "Annemlerle vakit geçirdim, ev aradım, buldum falan..." Son söylediğiyle dudaklarımı büzüp iki dizimin üstünde hemen yanına oturdum.
"Gidecek misin?" Kafasını sallayıp burnumu sıktı. "Eşyalarımın yarısı hala eski evimde, onları bir an önce almam gerekiyor." Kucağına yan bir şekilde oturup kollarımı boynuna sardım ve şirin bir şekilde gülümsedim. "Gitmesen mi?" Halime gülüp dudaklarımdan kısaca öptü ve geri çekildi.
"Kavga ettiğimizde pılımı pırtımı toplayıp annemin evine dönemeyeceğimi düşünürsek..." Ofladım. "Sürekli kavga edecek değiliz ya."
"Birlikte yaşamak için henüz erken." İkna olmayacağını anladığımda omuzlarımı yenilgiyle düşürdüm. "Çok uzağa taşınma bari." Düşünüyormuş gibi gözlerini kıstı. "Biraz uzak olduğu doğru ama öyle bir manzarası var ki... hayran kalacaksın."
İyice umutsuzluğa kapılıp kucağından kalktığımda o da kalktı. "Hadi gel eve bakmaya gidelim." Tavırlı bir şekilde omuzlarımı silktim. Bu halime kahkaha atıp beni kendine çekti ve bir kez öpüp geri çekildi. Tam kollarımı boynuna dolayıp öpmeye devam edecektim ki itirazlarımı dinlemeden elimden tuttu ve beni kapıya yöneltti. "Üstümü değiştirseydim bari!"
İtirazlarımı dinlemeden dresuardaki anahtarı alıp ikimizi de dışarı attığında ofladım.
Gitmesini istemiyordum.
Beni öylece bırakıp aradaki taş yoldan ilerleyerek karşıdaki evin kapısına yürüdü. "Gelmiyor musun?" Şaşkınlığıma gülüp tekrar yanıma geldi ve elimden tutarak beni yönlendirdi. "Nasıl?" diye mırıldandım kendi kendime konuşur gibi.
"Düşündüm ki birlikte yaşamak için erken..." Anahtarı deliğe sokup kapıyı açtı. "Ama ayrı yaşamak için de çok geç. Çünkü bir kez tattık nasıl bir şey olduğunu." Anlıyormuş gibi kafamı salladım. Anlamıyordum.
"Senden biraz uzak ama harika bir manzarası var." dedi yüzümü iki avcunun arasına alarak. "Öyle mi?" diye mırıldandım hala şaşkın bir şekilde, evin manzarasının ne kadar güzel olduğunu bilmiyormuş gibi. "Evet." dedi alnını alnıma yaslayıp. "Bu evin manzarası sensin."
Bir anda söylediklerini idrak ettiğimde şaşkınca geri çekilip yüzüne baktım. "Ben mi?" Gülüp kolunu omzuma attı ve beni evin içine yöneltti. "Evet, sen. Bir evin sahip olabileceği en güzel manzara." Elimi kalbimin üstüne koyup biraz yavaşlatmaya çalıştım. "Devam edersen düşüp bayılırım şuraya görürsün." Tepkime kahkaha attı.
"Bu evin hiçbir şeyi yok ama daha." Düşünceli bir şekilde kafasını sallayıp beni onayladı. "Bir tadilattan geçecek zaten. Site yönetiminden izin alıp tadilata başlarım önce." Birden bana döndü. "Tabii bu sırada sen de dekorasyonuyla ilgilenirsin." Şaşkınca kendimi gösterdim. "Ben mi?" Bugün ne çok şaşırıyordum öyle!
"Evet, sen." Omuz silkip odanın içinde ilerledi. "Sonuçta şimdilik ayrı yaşıyoruz, ileride illa ki birlikte yaşayacağız." Birden bana dönüp göz kırpmasıyla bayılacak gibi oldum. Allah'ım bu çocuk neler diyor?
"Hem ben çok anlamam böyle işlerden." Hala evin içine bakıp konuşurken arkasından ona yaklaşıp beline sarıldım. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım dudaklarımı tişörtünün üstünden sırtına bastırdıktan sonra.
Kollarımın arasında bana dönüp sarıldı, kulağıma eğildi.
"Teşekkür ederim benden vazgeçmediğin için."