"Ne düşünüyorsun?" diye sordum Barın'a, dün gece çıkardığım rezaletin gerçekliği yüzüme yeni yeni vururken.
Dün gece bu konu hakkında konuşmak istemediğimden Barın'ı susturmuştum ve yatıp uyumuştuk ama daha fazla kaçamayacağımın farkındaydım.
"Çok şaşırdım." diye mırıldandı Barın düşünceli bir sesle. "Seni ilk kez öyle gördüm... ve buna sebep olduğum için kendimden nefret ettim." Hemen karşı çıktım. "Durumun seninle bir ilgisi yoktu. Böyle düşünme." Kafasını iki yana salladı. "Senin gibi bir kadın nasıl oluyor da karşısındaki kişinin saçlarına yapışabiliyor? Sen bu kadar sinirli bir insan değilsin normalde."
Dudaklarımı içten kemirirken aklımdaki şeyi söylemek ve söylememek arasında kaldım. "Barın..." diye mırıldandım nihayet karar verdiğimde. Koltukta tamamen ona dönüp bağdaş kurdum. Bu hareketimle o da bana dönüp bir ayağını diğer bacağının altına koydu. "Benim uzun yıllardır..." duraksadım, söylemekte zorlanıyordum. "Öfke kontrol sorunum var." Kaşlarını çatıp şaşkınca bana baktı. "Yani aslında lise yıllarında daha fazlaydı ama terapilerle, ilaçlarla bir şekilde o yanım köreldi; ama tamamen bitmedi maalesef."
Yüzünde peydah olan şaşkın ifadesine baktım bir süre."Dün gördüğün de bu hastalığın bende bıraktığı izlerden biriydi aslında. Annem ve babam yoğun çalıştığı için fazlasıyla yalnız geçen bir çocukluğum oldu ve annemler bu durumu fark edene kadar epey ilerlemişti hastalığım. O yüzden tamamen bitmedi zaten."
Alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp düşünceli bir şekilde bana baktı bir süre. "Ne diyeceğimi bilemiyorum." Cevabına anlayışlı bir şekilde kafamı salladım. "Bak o ilaçlar beni uyuşturuyormuş gibi hissettirdiği için tedaviyi bıraktım, sanki zihnimi bulandırıyorlardı." Dolu gözlerimi kırpıştırdım. "Ama senin için sorunsa ilaç kullanmaya yeniden başlayabilirim. Aslında haklısın da..." Güldüm. "Yani bu büyük bir sorun."
"Gece..." sözümü kestiğinde kendimi susturmayı başarabildim. "sakin olur musun? Bu benim için neden sorun olsun?" Muzip bir şekilde bana baktı. "Aslında seninle kavga ederken bir anda saçlarıma yapışmanı çok isterim." Göz kırpıp ekledi. "Ben de dudaklarına yapışırım." Edepsiz cümlesiyle kızarırken omzuna bir tane geçirdim. "Ah!" diye inledi yalandan. "Belki de şu tedavi işini yeniden düşünmeliyiz. Fazlasıyla şiddete meyillisin çünkü." Beni rahatlatma çabasına gülümsedim.
"Seni seviyorum." dedim bir anda. Beni rahatlatmaya çalıştığının farkındaydım. "Ben de seni seviyorum."
"Tekrar söyle!" İsteğime gözlerini devirdi. "Dün akşam altı kere söylettin ya bebeğim." Sitemine aldırmadan kollarımı boynuna sarıp ona doğru yükseldim. "7 yıldır bekliyorum ve sadece altı kez söylemişsin bir daha söyle hadi!"
Gözlerini devirdiğini hissettim. "Seni seviyorum."
Birkaç dakika ona sarılıp öylece bekledikten sonra ayrıldım. "Ama bu ciddi bir konu." diye hatırlattım az önceki konuşmamızla ilgili. O da ciddi bir şekilde kafasını salladı. "Farkındayım sevgilim ama madem ilaç tedavisi istemiyorsun o zaman ilaç kullanmazsın olur biter." Rahatlamış bir şekilde nefesimi bıraktım. O ilaçlar gerçekten düzenli kullanıldığında kısmen işe yarayabiliyordu ama aynı zamanda insanı zombiye çeviriyordu.
"Ama bu konuyu biraz araştırmak istiyorum izin verirsen, ilaçsız bir tedavi yöntemi olup olmadığıyla ilgili." Düşünceli tavrına gülümseyip uzanıp yanağından öptüm. "Olur." diye mırıldandım kollarımı beline dolarken.