İşte başlıyoruzzz... Yorum ve vote'ları eksik etmeyiniz. İyi okumalar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Uzun bir yolculuktan sonra nihayet ulaşabilmiştim. Uçaktan inip yanımda getirdiğim sırt çantasını aldım. Amerika'da bir kaç gün kalacağım için sadece sırt çantası getirmiştim. Bir taksi çevirip gitmem gereken adresi verdim. Koltuğa oturup telefonumun kilit ekranındaki mavi gözlü adama baktım ve olacakları düşünmeye başladım.
...
Yaklaşık 45 dakika sonra gideceğim yere varmıştım. Heyecanla taksiye ücretini ödeyip indim. Hayranlıkla karşımda duran yere baktım. Kalbim iyice hızlanmıştı ve bacaklarım titriyordu. Kendimi zorlayarak etrafını sardıkları yere doğru ilerlemeye başladım. Güvenlik görevlisi olduğunu anladığım iri yarı adam önümde durdu ve gözlerimin içine sertçe bakmaya başladı. Üzerimdeki tişörtten ve başımdaki şapkadan olacak ki benim bir hayran olduğumu düşündü. Aslında öyleydim zaten ama bugün buraya farklı bir sebepten dolayı gelmiştim. Ne demem gerektiğini düşünürken benim yerime o konuşmaya başladı:
G.G.: Üzgünüm küçük hanım, buraya giremezsin.
Hemen beynimde bir İngilizce fırtınası yapıp konuşmaya başladım:
A.Ö.: Yönetmenle bir randevum var.
G.G.: Adın ne?
A.Ö.: Alfa Öz.
G.G.: Burada bekle.
Kafamı sallayıp gitmesini izledim ve bir an önce geri gelmesini bekledim. Hayatımdaki en uzun ve en heyecanlı bekleyiş olabilirdi. Aynı surat ifadesiyle geri döndüğünde olumsuz bir şey söyleyecek diye çok korktum.
G.G.: Üzerine ve çantana bakmalıyım.
Bir oh çekip kafamı salladım ama aslında halay çekmek istiyordum. Güvenlik görevlisi üzerimi ve çantamı ararken sabırsızlıkla bekliyordum. İşi bittiğindeyse karşımda arşa yükselir gibi ayağa kalktı. Gerçekten çok uzun ve sert görünüşlü bir adamdı.
G.G.: Beni takip et.
Dediğini yaparken kalp atışlarım hızlandı. Her adımımda ona daha çok yaklaştığımı hissediyordum. Bir yandan da onu hiç görememekten korkuyordum. Asıl film çekim alanına girdiğimde ise kendimi kaybedecek kadar oldum. Her yerde insanlar vardı. Aralarında tanıdık yüzler de vardı. Onlardan ilk gördüğüm Scarlett Johansson oldu. Sonra Robert Downey Jr., Mark Ruffalo, Samuel L. Jackson, Chris Hemsworth derken...
İşte oradaydı...
Gölgede bir sandalyede oturmuş dinleniyordu. Tanrım..! Senelerdir fotoğrafına bakıp tekrar tekrar hayranı olduğum adam oradaydı. Benden sadece 5-6 metre ileride... Yanında her zamanki gibi Anthony Mackie vardı, konuşuyorlardı. Elindeki şişeden bir yudum su içti, şişeyi yanına koydu ve saçlarını karıştırdı. O sırada o çelik mavisi gözleri bir an için beni buldu sandım ama kafasını hemen başka bir yere çevirince hayal kırıklığına uğradım. Şu anda gidip onun boynuna sarılmamamın tek nedeni önümde yürüyen iri yarı güvenlik görevlisiydi sanırım.
------------------------------------------------------------------------------------------
Yönetmen mola verince hepsi bir şemsiyenin altına çekilmiş dinleniyordu. Hava gerçekten çok sıcaktı. Herkes bezgin bir haldeydi. Çekime sabah 8'de başlamışlardı ve saat öğleden sonra 3 olmuştu bile. Sebastian'ın aklından geçen tek şey ise bir an önce otele dönüp klimanın karşısına geçmekti. Anthony konuşmaya başlayınca kafasını yavaşça ona çevirdi.
A.M.: Ne zamandan beri gazeteciler buraya girebilir oldu?
Sebastian Anthony'nin baktığı yere gözlerini kısarak baktı. O sırada Chris Evans arkalarından yaklaştı:
C.E.: Gazeteci mi? Bence daha çok izci gibi görünüyor.
S.S.: Bence o bir hayran. Tişörtüne ve şapkasına baksanıza.
A.M.: Hayranlar buraya giremez ki.
Güvenlik görevlisinin arkasında yürüyen kızı gittiği yere kadar izlediler. Kız yönetmenlerle tokalaşıp karşılarındaki sandalyeye oturunca Anthony ve Chris gülmeye başladı.
A.M: İş görüşmesi içinmiş.
S.S.: Ben hala onun bir hayran olduğunu düşünüyorum.
A.M.: Hayır, kesinlikle değil.
S.S.: Evet, öyle.
A.M.: Hayır, değil.
Sebastian ve Anthony her zamanki gibi gülerek inatlaşıyorlardı. Sonra Anthony'nin aklına bir fikir geldi.
A.M.: Hadi iddiaya girelim. Kaybeden bu gece bira ısmarlar.
S.S.: Tamamdır.
Sebastian bunu söyledikten sonra Chris yüksek sesle bir kahkaha attı.
C.E. : Kaybedeceksin dostum.
A.M.: Boşversene. Bu gece Seb'deniz.
Chris ve Anthony gülüştüler. Sebastian ise oturduğu sandalyeden kalkıp içi su şişeleri ve buz ile dolu olan termosa gitti. İçinden iki şişe su aldı. Dönüp gidecekken durakladı ve bir tane daha aldı. Chris ve Anthony'nin yanından geçip giderken Anthony arkasından seslendi.
A.M.: Where are you going Seb? (Nereye gidiyorsun Seb?)
S.S.: Learning. (Öğrenmeye.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STAN
ChickLitBiraz uzakta, karanlığın derinlerinde bir yerlerde onları izleyen Sebastian gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak arkasını döndü. Ancak tutamadığı gözyaşı yanağından süzülürken ona aşık olduğunu ilk defa kabullendi. Farkında olmadan bir sigara...