Bölüm 2

531 38 9
                                    

   Karşımda oturan kardeş yönetmenlerle olabildiğince sakin ve açık konuşmaya çalışıyordum. İkisiyle de tanıştığım için çok mutluydum ama beni asıl ilgilendiren kişiye arkamı dönmek zorunda kalmıştım. Seb'i göremiyordum ve dönüp bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Yapmamalıydım çünkü burada geçirdiğim 5 dakika her şeyi değiştirebilirdi. Çantamdan çıkardığım kalın dosyayı Russo kardeşlerin önüne koydum. Joseph Russo dosyayı önüne çekip kapağını açtı. Gördüğü başlık ikisini de şaşırttı.

J.R.: Alpha mı? Vay canına!

Güldüm. Hazırladığım senaryonun başlığı Alpha idi. Joseph senaryoyu okumaya başlayınca Anthony de bana sorular sormaya başladı.

A.R.: Sanırım sen gerçekten büyük bir Marvel hayranısın.

A.Ö.: Siz bir de evimi görün.

Bunu dedikten sonra ikisi de güldü. Gerçekten çok tatlı ve samimi insanlardı. Joseph senaryoyu okumaya devam etti ve bir kaç satır okuduktan sonra gözleri kocaman bir şekilde açılıp bana baktı.

J.R.: Vay canına! Görünmezlik Pelerini mi? Etkilendim.

Ah Tanrım, etkilendim mi dedi o? Anthony de şaşkınlıkla bakıp gülümsedi ve sonra soru sormaya devam etti.

A.R.: Söyle bakalım, MCU'da en çok kimi seviyorsun?

Adı dilime gelmeden önce gözleri gözümün önüne geldi ve sırıttım. Sonra adını söyleyiverdim.

A.Ö.: Sebastian Stan.

A.R.: Oo, havalı adam.

A.Ö.: Ah, evet. Onu çok seviyorum. Hatta... eğer insan yemek kötü bir şey olmasaydı onu yerdim.

Ah Tanrım, ben ne dedim öyle!? Ben dediğim şeyin mahcupluğuyla kızarırken Russo kardeşler yaptığım espriye kahkahalarla gülüyorlardı. Neyse ki şakadan anlayan insanlardı.

A.R.: Gerçekten bu kadar çok seviyor musun?

A.Ö.: Evet, kesinlikle.

Ben bu cevabı verdikten sonra ikisi de birbirine bakıp güldü.

A.R.: O zaman sakin kalmaya çalış.

A.Ö.: Anlamadım. Neden?

Suratlarındaki gizemli gülüşten bir şeyler çıkarıp anlamaya çalışıyordum ki o sırada yanımda bir gölge belirdi. Birisi yanımda dikiliyordu ve sonra önüme bir şişe su koydu. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Ve işte o an benim için dünya durdu. Rüya olmalıydı. O mavi gözler gözlerimi bulduğu an kalbimin ritminin değiştiğine ve nefes almayı unuttuğuma yemin edebilirdim. Ben şaşkınlıkla onu izlerken o elindeki diğer şişeleri yönetmenlere verdi ve sonra bana dönüp metal olmayan elini uzattı.

S.S.: Merhaba. Ben Sebastian.

Uzattığı eline uzaylıymış gibi bakıp ürkekçe ve inanamayarak elini sıktım. Bu gerçek olamazdı ama rüya da olmamalıydı. Ne kadar sesim titremeden karşılık vermeye çalışsam da yapamadım.

A.Ö.: M-mer-merhaba.

A.R: O seni tanıyor Seb.

J.R.: Seni çok seviyormuş.

A.R.: Hatta seni yemeyi düşündüğünü söyledi.

Ne! Hayır, hayır. Bunu söylemiş olamazlardı. Seb yüksek sesle kahkaha attı.

BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin