Bölüm 11

305 34 2
                                    

   Nereye ve nasıl sürdüğümü bilmeden son sürat ilerliyordum. Az önce yaşadıklarımı beynimden silmeye çalışıyordum ama mümkün değildi. Böyle bir şeyi nasıl olmamış gibi yapabilirdim ki? Ben aramızdaki ilişkinin arkadaşça olduğunu düşünürken o... Tanrım! Düşündükçe kötü oluyordum. Gözlerim iyice dolmuştu ve bulanık görmeye başlamıştım. Biraz sakinleşmek için sahile sürdüm. Bulduğum ilk bankın yanında durup motordan indim ve kaskımı çıkarıp oturdum.

Düşüncelerim beni rahat bırakmıyordu. Bundan sonra ne olacaktı peki? Hiçbir şey olmamış gibi yapamazdım. Üstelik çekimler vardı. İşte en kötüsü de buydu. Yarın gidip kaldığımız yerden devam mı edecektik? O yapsa bile ben yapamazdım. Hışımla telefonumu çıkardım. Ancak o zaman Anthony'den gelen aramaları ve mesajları gördüm. Hiçbirine bakmadan rehbere girdim ve saate aldırmadan Joe Russo'yu aradım.

A.Ö.: Bu saatte aradığım için kusura bakmayın Bay Russo.

J.R.: Önemli değil Alfa. Sesin pek iyi gelmiyor. Bir sıkıntı yoktur umarım?

'Çok büyük bir sıkıntı var hem de' diye geçirdim içimden.

A.Ö.: Şey.. ben biraz rahatsızlandım galiba, kendimi pek iyi hissetmiyorum. Birkaç gün için sizden izin isteyecektim.

J.R.: Ah, öyle mi? Hiç sıkıntı değil, sen iyileşene kadar çekimleri iptal ederiz. Benim yapabileceğim başka bir şey var mı?

A.Ö.: Teşekkür ederim Bay Russo. Biraz dinlenmek iyi gelecektir.

Telefonu kapattıktan sonra bildirim panelinden Anthony'nin gönderdiği mesajlara göz attım. Mesajların yarısı 'özür dilerim'den oluşuyordu. O sırada Joe Russo 'MCU Avengers' grubuna açıklamalı bir şekilde yarın ki çekimlerin iptal olduğunu yazan bir mesaj gönderdi. Mesajda benim rahatsızlandığım da yazıyordu. Keşke bunu yazmasaydı diye düşündüm. Anthony yönetmenin gruba gönderdiği mesajı görmüş olmalıydı ki tekrar mesaj attı.

A.M.: Seni bu duruma düşürdüğüm için kendimi çok kötü hissediyorum, özür dilerim.

En azından hatasının farkında diye düşünürken bir mesaj daha geldi.

A.M.: İyi misin?

İşte bu sinirlerimi daha çok bozmuştu. Bir de soruyor muydu? 'Sayende bok gibiyim' yazmamak için telefonumu kapatıp cebime attım. Dirseklerimi dizlerime yerleştip ellerimle yüzümü kapattım ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Bir süre sessizce ve kıpırdamadan ağladım ama bir türlü rahatlayamıyordum. Derin bir nefes verdiğim sırada solumdan gelen seslere kulak kesildim.

"Denizden mavi bir deniz kızı mı çıkmış, yoksa gökten mavi bir peri mi inmiş?"

Kulaklarımı iğrenç kahkaha sesleri doldururken bir bu eksikti diye düşündüm.

"Hayır, gözlerim de mavi değil ki mavi göreyim."

Ve tekrar bir kahkaha sesi.

Duyduklarıma aldırmadan banktan kalkıp sağımda duran motora doğru ilerledim. Kaskımı elime almıştım ki birisi kolumdan tuttu.

"Güzelim o motor senin için biraz fazla sert değil mi?"

Kolumu tutan kişiye dönerken hızımı alamayıp yumruk yaptığım elimi suratına geçirdim.

A.Ö.: Umarım bu senin için yeterince sert olmuştur.

Kaskımı takarken durakladım ve bunun biraz olsun iyi hissettirdiğini fark ettim. Aynı yumruğu Anthony'ye atsaydım eminim daha çok rahatlardım ama elimde şimdilik bunlar vardı. Yumruk attığım yerdeki adama ve onu kaldırmaya çalışan iki arkadaşına döndüm.

BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin