Amerika'ya gidip dönmemin üzerinden neredeyse 1 hafta geçmişti. Ama ne yönetmenler benimle iletişime geçmişti ne de Sebastian. Zaten pek de umudum yoktu. Hayatıma kaldığım yerden devam edecektim. Yine de benim için güzel bir hatıra olmuştu. Bu hatıranın benim için en önemli detayı ise Sebastian'dı. Sebastian da dahil olmak üzere hepsinden imza alabilmiştim. Ama imza almaktan fazlası olmuştu. İmzaları Seb'le beraber toplamıştık, akşam birlikte oturup sohbet etmiştik, ertesi gün ise beni havaalanına yine o bırakmıştı. O günden beri bunları aklımdan çıkaramıyordum.
Okuldan eve geçip kol çantamı fırlattım ve koşarak laboratuvara indim.
J.: Hoşgeldiniz efendim. Aceleniz varmış gibi görünüyor?
A.Ö.: Sonunda öğrendim, Jarvis.
J.: Neyi efendim?
A.Ö.: Zırhı nasıl uçuracağımı.
J.: Efendim, bundan emin misiniz?
A.Ö.: Merak etme Jarvis, en fazla 1,5-2 metre havalanmayı düşünüyorum. Tony Stark gibi başka gezegenleri ziyarete gitmeyi düşünmüyorum. Şimdi sen bana zırhı getir.
Aletlerimi koyduğum yüksek demir dolap büyük bir gürültüyle ortadan ikiye ayrılıp her bir yarısı başka tarafa giderken arkasından kırılmaz cam ve 14 haneli şifre ile korunan silindir hazne ileri doğru çıkmaya başladı. Şaheserime hayranlıkla baktım ve şifreyi girdim. Gerçekten bir Iron Man zırhı yapmıştım. Tek bir farkla: Üzerinde silah olmadan.
Zırhın göğsündeki metal parçayı yavaşça çekip çıkardım. Diğer masanın üzerindeki helyum ve hidrojen izotoplarının yanına gittim.
J.: Patron, sana söylemem gereken bir şey var.
A.Ö.: Evet?
J.: Aslında ben.. bunun nasıl yapılacağını başından beri biliyordum fakat size zarar gelir diye söylemedim.
A.Ö.: Ah, ciddi misin? Aylardır bunu yapabilmek için uğraşıyorum.
J.: Biliyorum efendim ama sizin iyiliğiniz içindi. Sizin de bildiğiniz gibi bu çok tehlikeli bir şey.
A.Ö.: Evet, evet. Biliyorum ama bil bakalım kimin umrunda. Neyse, bugün hiçbir şey keyfimi bozamaz.
Hazırladığım karışımı biraz ısıttıktan sonra küçültülmüş Tokamak reaktörünün üzerine yavaşça döktüm. Aklımdakileri sırayla ve dikkatle yapıyordum. Bitirdiğimde ise neredeyse 1 saat geçmişti ve denemek için sabırsızlanıyordum. Zırhı güvenli bir köşeye çekip reaktörü, zırhın göğsündeki yuvasına oturtup hafifçe çevirdim ve.. olmuştu. Gözlerinin ışıkları yanmaya başlamıştı. Tanrım, bunu başarmıştım!
J.: Tebrik ederim efendim, zırhı çalıştırmayı başardınız. Sistem kontrolünü başlatıyorum.
A.Ö.: Başlat. Bir an önce denemek istiyorum.
Jarvis programı yüklerken ben de ortalığı topluyordum.
J.: Yüklemenin bitmesine 5..4..3..2..1. Program başarıyla yüklendi.
Hemen zırhın içine girdim. Kontrolü devraldım ve uçuş pozisyonuna geçtim. Heyecandan bacaklarım titriyordu.
A.Ö.: Başlangıç için %5'lik bir itiş gücü istiyorum.
J.: Efendim ama çok fazla değil mi? Filmde...
A.Ö.: Jarvis, bu filmdeki kadar güçlü bir enerji çekirdeği değil. Sen dediğimi yap. Ha, bir de kayda almayı unutma.
Zırhtan değişik bir ses çıktı. Sonra yavaşça ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim. Uçabiliyordum ama sadece bir kaç santim yükselmiştim. Gücü %10'a çıkardım, sonra %20'ye, %30'a, %40 ve %50'de artık tavana ulaşmıştım. Dengemi sağlamaya çalışarak laboratuvarda oradan oraya uçuyordum. Bu mükemmel bir duyguydu. Kendimi Tony Stark gibi hissediyordum.
J.: Patron, telefonun çalıyor ve arayan...
A.Ö.: Kim arıyor Jarvis?
J.: ...Amerika'dan.
Duyduğum son şeyle donakaldım. Bana geri dönmüşlerdi ama ne için? Gücü kesip yere indim ve zırhtan çıktım.
A.Ö.: Jarvis zırhı kapat ve yerine koy. Teneke, zırha nazik davran!
Koşar adımlarla merdivenlerden çıktım. Çantamı karıştırıp telefonumu buldum. Arayan numara gerçekten Amerika'dan idi. Daha fazla bekletmeden telefonu açtım.
A.Ö.: Alo?
J.R.: Merhaba Alfa, ben Joseph Russo.
A.Ö.: Ah, merhaba Bay Russo.
Nasılsın faslını geçtikten sonra Bay Russo asıl konuya giriş yaptı.
J.R.: Biz Anthony ile senaryonu okuduk ve bazı yerlerinde ufak değişiklikler yaptık. Ama kesinlikle çok başarılı bir hikaye olmuş. Ayrıca.. biz bu karakteri oynaması için birkaç kişiyi denedik ve seçimimizi de yaptık. Biz.. seni seçtik.
Tamamen farklı bir cümle beklerken bunu duymak az kalsın kalbimi durduruyordu. Bir süre tepki veremedim. Duyduğum cümle tekrar tekrar kulaklarımda yankılandı.
J.R.: Alo? Alfa orada mısın?
A.Ö.: E-evet, evet. Ben sadece b-beklemiyordum ve çok şaşırdım.
J.R.: Senin gibi yetenekli bir oyuncu dururken başka birini alamazdık. Ayrıca dün sette tanıtımını yaptım. Herkes karakteri çok beğendi. Zaten buraya geldiğinde herkesi etkilemeyi başarmıştın. Kesinlikle çok güzel bir film olacak. Bir an önce çekimlere başlamak istiyorum.
A.Ö.: Peki ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz?
J.R.: 1 hafta içinde şimdi çektiğimiz bölüm bitecek. Ondan sonra hemen başlamak istiyorum. Hem bu 1 haftalık süreçte sen de toparlanıp gelirsin. Ne dersin?
A.Ö.: Çok iyi olur.
J.R.: O zaman yeni rolün için tebrik ederim Alfa. En kısa zamanda görüşmek üzere.
Telefonu kapattıktan sonra kendimi koltuğa bıraktım. Az önce inanılmaz bir şey olmuştu. Kabul edilmiştim. Üzerimdeki şaşkınlığı atmaya çalışırken telefonum tekrar çalmaya başladı. Ekrana baktığımda ise az önceki kadar şok oldum. Bu sefer Seb arıyordu. Sakince açıp konuşmaya başladım.
S.S.: Tebrik ederim Alfa. Kabul edilmene çok sevindim.
A.Ö.: Teşekkür ederim Seb.
S.S.: Ben sana demiştim boşuna veda ediyorsun diye.
A.Ö.: Ama hiç umudum yoktu.
S.S.: Sen çok başarılısın Alfa. Ayrıca seninle aynı filmde bulunacağım için mutluyum.
A.Ö.: Teşekkür ederim ama bu cümleyi benim sana söylemem gerekirdi.
Telefondan güldüğünü duydum. Ah, o gülüşü... Gözümün önünde canlanıyordu. Şu anda o gülüşü görmek için neler vermezdim ki? Ama neyse ki yakın bir zamanda görebilecektim zaten.
S.S.: Beni çekime çağırıyorlar, gitmem lazım.
A.Ö.: Peki, görüşürüz.
Telefonu kapattığımdan emin olup bir oh çektim. Ben az önce neler yaşamıştım ya? Kendi yazdığım senaryonun başrolünü oynayacaktım. Hem de MCU'da, en sevdiğim insanlarla birlikte.
Sebastian'la birlikte.
Şu anda kesinlikle dünyanın en mutlu insanıydım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazarın teknoloji manyağı olduğu doğrudur arkadaşlar :)
Eh, artık şuraya birkaç olay atmaya ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STAN
ChickLitBiraz uzakta, karanlığın derinlerinde bir yerlerde onları izleyen Sebastian gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak arkasını döndü. Ancak tutamadığı gözyaşı yanağından süzülürken ona aşık olduğunu ilk defa kabullendi. Farkında olmadan bir sigara...