Anthony gece neredeyse hiç uyuyamamıştı. Yaptığı hata yüzünden kendini çok kötü hissediyordu. Alfa'nın çekiciliğine kapılmış ve kendini durduramayarak onu öpmüştü. Onu defalarca aramış, sayısız mesaj atmıştı ama hiç geri dönüt alamamıştı. Çok pişmandı ve kendini nasıl affettireceğini bilmiyordu.
Üstelik çekimler iptal olmuştu, hem de Alfa'nın rahatsızlandığı bahanesiyle. Ona ulaşmanın tek yolu evine gitmekti ama Alfa'nın nerede oturduğunu bilmiyordu. Eğer nerede oturduğunu bilen birisi varsa o da Sebastian'dı. Ama onu da aramaya korkuyordu. Eğer Alfa Anthony'nin yaptığını Seb'e anlattıysa her şey daha karmaşık bir hal alırdı. Yine de anlatıp anlatmadığını bilmiyordu. Öğrenmenin tek yolu vardı. Masanın üzerindeki telefonunu alıp Seb'i aradı. Uzun uzun çalışlar cevapsız kaldı. İşte şimdi daha çok tedirgin oldu. Endişeyle tekrar aradı. Yine uzun bir süre çaldıktan sonra telefon açıldı. Telefonun diğer tarafında 'Alo' diyen sesin uykulu mu, yoksa sinirli mi olduğunu anlayamadı. Yine de sesini ve cesaretini toplayarak normal bir şekilde konuşmaya çalıştı.
A.M.: Sabahın bu saatinde rahatsız ettiğim için kusura bakma Seb.
S.S.: Uyumuyordum zaten, bir şey mi vardı?
Anthony rahatlayarak nefesini verdi, eğer Seb öğrenmiş olsaydı bu kadar rahat konuşmazdı.
Diğer tarafta ise Seb sinirlerini bastırmaya ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi konuşmaya çalışıyordu.
A.M.: Alfa rahatsızlanmış ya, geçmiş olsuna gitmeyi düşünüyordum ama evinin adresini bilmiyorum. Kendisine ulaşamayınca aklıma sen geldin. Sen biliyorsundur diye...
S.S.: Hayır, üzgünüm bilmiyorum.
Yalan söylemişti. Alfa'nın adını ondan duyunca dişlerini sıktı. Telefonu kapattıktan sonra duvara fırlattı. Yetmedi. Ayağa kalkıp aynaya yumruk attı ama yine de tatmin olmamıştı. Elinin kanamasını umursamayıp vazoyu devirdi, komidinin üstündeki gece lambasını da yere fırlattıktan sonra durdu ve gözyaşlarını serbest bıraktı.
Anthony ise bir yandan Alfa'nın adresini bulamamasına üzülürken diğer yandan Seb'in olanları öğrenmediğini sanıp seviniyordu.
------------------------------------------------------------------------------------------
Gecenin yarısını ağlayarak, diğer yarısını uyuyamayarak geçirdiğim için gözlerim berbat haldeydi. Dün geceye göre daha sakindim ama kafamda hala cevaplayamadığım sorular vardı. Kucağımda kar beyazı kedimi severken düşüncelere dalmıştım ki telefonumun sesi beni kendime getirdi. Yine Anthony'nin aradığını düşünerek umursamadım ama sonra ısrarla çalışı beni harekete geçirdi. Uzanıp aldığımda yönetmenin aradığını görünce istemeye istemeye açtım.
J.R.: Nasıl oldun Alfa, daha iyi misin?
A.Ö.: Evet iyiyim, teşekkürler.
J.R.: Sesin hala buğulu geliyor, istersen yarın da dinlen. Çekimlerin acelesi yok.
Önce kabul etmeyi düşünürken sonra 'Nereye kadar kaçabilirim ki?' diye düşünerek kararımı değiştirdim ve yarın çekime gelebileceğimi söyledim. Önünde sonunda o çekime gidecek ve kaçtığım o insanla karşılaşacaktım. Ayrıca bir de Seb'le konuşmak istediğim bazı konular vardı. Onları da aradan çıkarmalıydım.
...
Çekim yerine gelmiş, motorumun üstünde oraya gidecek cesaretimin gelmesini bekliyordum. Ama gelen Chris Hemsworth oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STAN
أدب نسائيBiraz uzakta, karanlığın derinlerinde bir yerlerde onları izleyen Sebastian gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak arkasını döndü. Ancak tutamadığı gözyaşı yanağından süzülürken ona aşık olduğunu ilk defa kabullendi. Farkında olmadan bir sigara...