Motoru park etmiş, Seb'in karavanının önüne gelmiştim. Henüz gelmemiş olabileceğini düşünürken kapısını çalmak için elimi kaldırdığımda arkamdan gelen sesle irkildim.
S.S.: Günaydın, beni mi arıyordun?
Arkamı dönünce Seb'in uykulu gözleriyle karşılaştım, çok tatlı görünüyordu.
A.Ö.: Günaydın Seb. Iı.. evet. Şey için.. tişörtünü getirdim de.
Uzattığım paketi alıp teşekkür etti. Daha sonra o da elindekini uzatıp konuştu.
S.S.: Ben de seninkini getirdim. Aslında yıkatıp getirecektim ama.. şey diye düşündüm, belki.. kardeşinin kokusunu saklıyorsundur diye. Onu bozmak istemedim.
Uzattığı paketi yavaşça aldım, içinden tişörtü çıkarıp burnuma götürdüm. Derin derin kokladım, evet hala onun gibi kokuyordu. Tişörtü burnumdan çekip gözlerimi açtığımda gözlerim dolmuştu.
S.S.: Alfa, iyi misin? Yanlış bir şey söylediysem özü...
Seb'in boynuna atlamamla cümlesi yarım kaldı. Gözyaşlarımı akmaması için sıkı sıkıya tutarken ağzımdan fısıltı gibi bir ses çıktı.
A.Ö.: Teşekkür ederim Seb.
Onun da ellerini belimde hissedince yaptığım şeyin farkına vardım. Az önce Sebastian'a mı sarılmıştım ben? Ah, hadi ama, bunu yapmış olamazdım. Şaşkınlık içinde geri çekildim.
S.S.: İyi misin?
A.Ö.: E-evet. Şey.. ben gitsem iyi olur.
Seb'e gülümseyip bacaklarım titreyerek oradan uzaklaşırken arkamdan baktığını hissediyordum.
...
Kazasız ve stressiz bir gün geçiriyorduk. Herkes normal haline dönmüştü, kimsenin dünkü halinden eser yoktu. Hatta Seb, Anthony ile olabildiğince normal konuşmaya çalışıyordu. Bu gözümden kaçmamıştı.
Binanın gölgesinde ayakta durmuş; Robert, Mark ve Chris Evans'ın rollerini izliyordum. Chris bir türlü yapamıyordu. Ya elindeki kalkanı düşürüyor ya da ciddi kalamayıp gülmeye başlıyordu. Onun bu halleri de hepimizi güldürmeye yetiyordu.
Yine Chris'in gaflarına hep birlikte gülerken benden az ileride, çaprazımda duran Seb dönüp arkasına baktı. Bakışlarımız kesişince ikimiz de hafifçe güldük. Bu bugün birbirimize gönderdiğimiz kaçıncı tebessümdü, kim bilir? O önüne dönüp izlemeye devam ederken ben hala ona bakıyordum ki yanımda hissettiğim hareketlilik bunu bozdu. Soluma döndüğümde Elizabeth'in güzel yüzüyle karşılaştım.
E.O.: Sana işim düştü, benimle gel.
Sessizce ve gülerek söylediği cümleden sonra arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Refleks olarak tekrar Seb'in olduğu yere döndüğümde Seb'i bizi izlerken buldum ama bu kez hızlıca önüme dönüp Elizabeth'i takip etmeye başladım. Herkesten uzak bir yere gelince gülerek konuşmaya başladı.
E.O.: Chris'ten intikam alacağım, bana yardım eder misin?
A.Ö.: Ne intikamı Beth?
E.O.: Beni kaç defadır korkutuyor. Sıra bende artık.
A.Ö.: Yardım ederim ama umarım bundan sonra da bana bulaşmaz.
E.O.: Merak etme, senin yaptığın belli olmayacak.
A.Ö.: Peki ne yapıyoruz o zaman?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMÜR | SEBASTİAN STAN
ChickLitBiraz uzakta, karanlığın derinlerinde bir yerlerde onları izleyen Sebastian gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak arkasını döndü. Ancak tutamadığı gözyaşı yanağından süzülürken ona aşık olduğunu ilk defa kabullendi. Farkında olmadan bir sigara...