16| MUALLAK

14.8K 1.1K 236
                                    

"Penceremin perdesini
Havalandıran rüzgar
Denizleri köpük köpük
Dalgalandıran rüzgar
Gir içeri usul usul
Beni bu dertten kurtar
Gir içeri usul usul
Beni bu dertten kurtar."

Kulağımda yankılanan Leman Sam 'ın dinlendirici sesinin aksine sağ eliyle tuttuğu bıçağı ustalıkla kavrayıp tezgahta duran şarap bardağına uzanan Vedat , "Minik ironine hayran kaldım, cici kızım." dedi. Alayla gülümserken , "Kapa şu saçma şarkıyı !" diye ekledi. Yanaklarımı şişirip  parmak uçlarımın masayı döverken çıkardığı ritmik melodiye son verdim. Bugün Vedat'la beraber geçirdiğimiz on dokuzuncu gündü. Tahammülsüzlüğün zirvelerinde dolaşıyordum. Fakat her sabah beni öfkeli ses tonuyla uyandırmasına , kahvaltı hazırlamasına-ilk zamanlar pek başarılı değildi- , sesine , sessizliğine alışmıştım. Alışmak ! Koca bir kelime. Vedat'a alışmak çok koca bir hâl. Hatta olağanüstü hâl.

"İş arkadaşların önüne koyulan her haltı yerler mi ?"

Alayla gülümseyip teypten kaseti çıkardım.

"Bilmem. Yerler herhalde."

Kasedi  küçük bir arşivi içinde barındıran kapının sağındaki komidinin çekmecesine bıraktım.Ufak bir göz gezdirmenin ardından müzik dinleme eyleminden vazgeçip çekmeceyi kapattım.  Vedat mutfakta bizim çocuklar için leziz bir şölenden hallice mezeleri hazırlarken ufak bir dinlenme molası verebilirdim. Evet, yemek yapmakta becerili olmayan elleri meze hazırlamak da başarılıydı. Her özelliğini kullandığı gibi alkolikliğin getirisini de iyi kullanıyordu. Alkolik dediysem  bildiğiniz alkoliklerden değildi. Vedat zil zurna sarhoş olacak kadar içse de sarhoş olmamış gibi bir haleti ruhiyeye bürünür , müthiş zekasını konuşturmaya devam ederdi.  En azından benim gibi aptal değildi. Zekiydi.
Ben zeka yoksunu kırmızı başlıklı kızsam , Vedat onu midesine indirmek için bekleyen kurttu. Tamam benzetme işini birazcık abartmış olabilirim.

Çok az.

Ne anlatıyordum ? Ne anlatıyordum ? Hah!  Vedat'ın pek bir el becerisinin olduğunu söyleyemem. Fakat istikrarlı bir şekilde her sabah kahvaltı hazırlamasıyla beni şaşkınlık okyanuslarında sürüklediği aşikar. Neymiş efendim ? Aile  olmanın birinci yolu bir sofrayı paylaşmaktan geçiyormuş. Eğer onu affedeceksem her sabah  kahvaltı masasına karşılıklı oturmak zorundaymışız.

Güzel bir fikir.

Birbirimizi tanımamız getirdiği kurnaz bir akılın hünerli marifeti. İşin ilginç tarafı geldiği gecenin sabahında hazırladığı kahvaltıyla tavladı beni. O sabah iki güzel söz söylese , biraz daha zorlasa yelkenleri suya indirebilirdim. Fakat yapmadı. Sessizce kahvaltımızı ettik. Birbirimize hiç bakmadık. Hiç konuşmadık. Sonra da ben işe gittim.

Vedat'ta cehennemin dibine.

Ne bu şiddet bu celal dediğinizi duyar gibiyim. Fakat Vedat halkında unutmamanız gereken tek şey onu değiştiremeyeceğiniz. Affetmek için burada kalmış olması taviz vereceği , hayatını tümden değiştireceği anlamına gelmediğini biliyorum. Bundandır ki her sabah benimle birlikte çıkıp , akşam eve sarhoş gelmeye devam etti. Yeniden başlattığın pavyon hayatına merhaba Vedat.

Oturduğum koltuktan kalkarken alayla gülümsedim. Hayatımın Vedat ayağı bildiğim gibiydi. Bilmediğim şahit olduklarımla yetindiğim başka bir şey daha vardı. Tam karşımdaki evde yaşayanları kapasayan hayatımın diğer ucu...

GÖĞÜN KALP ATIŞLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin