Birkaç gün sonraKağıdı katlayıp zarfın içerisine yüzüğün eşliğinde koydum. Bakışlarım kısa bir anlığına odanın içerisinde gezindi. Derin bir nefes alırken yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Oturduğum sandalyeden kalktım. Yatağın üzerine koyduğum çantamın içerisine zarfı yerleştirdim. Çantayı koluma astım. Masanın sağ tarafında duran yerdeki valizi kavradım. Odadan çıktım. Sevda'nın odasının önüne geldiğimde iki tok vuruşla kapıyı çaldım.
"Sevda." dedim. " Hazırlanmadın mı ?"
Odadan "Hazırım. " diye heyecanlı bir ses yükseldi. Ardından patır kütür sesler eşliğinde kapı açıldı.
"Hadi gidelim." dedi Sevda. Güldüm. Gülümsemem onun yüzüne bulaştı. O önde ben arkada ellerimizde ki bavullarla aşağıya indik. İner inmez de kapıda bekleyen Murat ve Gülriz'le göz göze geldik. Çok geçmeden yanında duran Erkan Bey ve Rüveyda Hanım bizi fark etti. Fark eder etmez de Rüveyda Hanım iki gözü iki çeşme ağlamaya başladı. Sevda da dayanamadı. Elindeki bavulu bıraktı. Gitti. Annesine sarıldı. Ardından babasına... Bu böyle uzayıp giderken onları tebessümle izledim. Sonra beklenmedik bir şey oldu. Rüveyda Hanım beni kollarının arasına aldı. Ben de ona sarıldım. Sarılırken de , "Aman Rüveyda Hanım bir daha görüşemeyecekmişiz gibi ağlamayın lütfen." dedim.
Rüveyda Hanım kollarını çekti. Bakış açıma buğulanmış gözleri kazındı.
"Hiç içime sinmiyor bu durum. Böyle yangından mal kaçırır gibi."
"Yangından mal kaçırır gibi olmasa bizi bırakacağımız olmayacaktı."
"Bırakmazdık tabi." dedi Erkan Bey. Bu sırada bana sarılıp geri çekildi.
"Abartmayın bu kadar. Bir yere gittiğimiz yok. Geri geleceğiz." dedim. Sevda da bana destek çıkmak için ekledi.
"Evet baba. Bir yere kaçtığımız yok. Hem bak takside geldi. Adamı daha fazla bekletmeden gidelim."
Sevda kapıyı açtı. Dışarıya çıktı. Onu Murat ile ben takip ettik. Evet , gidiyordum. Bir bavulla geldiğim bu şehri bir bavulla terk ediyordum. Bavulu taksinin bagajına koydum. Sevda tekrar anne babasına sarıldı. Ben de Murat 'a...
Gidiyordum. Bir bavulla geldiğim bu şehri yine bir bavulla terk ediyordum. Fakat bu sefer farklıydı. Bu sefer kalabalıktım. Rüveyda Hanım, Erkan Bey ve Murat yanımdaydı. Benimle gelen Sevda vardı. Yalnız değildim. Uzakta da olsa varlığını her daim yanımda hissettiğim en büyük düşmanım vardı. Vedat vardı. Herkes gitse de o her zaman buradaydı. Taksiye bindim. Hareket vakti geldiğinde Rüveyda Hanım arkamızdan su döktü.
Gittim.
Gittik.Yol aktı. Zaman geçti. Taksi Gökalp'e ait kitapçının biraz ilerisinde, onun göremeyeceği konumda durdu. Oradaydı. Her zamanki konumda , masasının arkasında oturuyordu. Elinde sakladığı, hayatını çepeçevre saran kitaplarından biri vardı.
"Veda etmeyecek misin ?"
Kafamı çevirip bakışlarımı Sevda'ya sabitledim ve "Her şeyi daha zorlaştırmak istemiyorum." dedim. Ardından çantamı açtım. İçerisindeki zarfı çıkardım. Cüzdanımdan bir miktar para aldım. Sonra taksinin camını açıp köşede oynayan çocuklardan birini çağırdım. İkiletmeden yanıma koşturarak geldi.
"Buyur abla." dedi.
Gülümseyip elimdeki zarfı çocuğa uzattım.
"Bunu şuradaki kitapçıda duran abiye verebilir misin ? "
"Veririm." dedi. Zarfı aldı.
"Ha bu arada zarfı kimden aldığını sorarsa hiçbir şey söyleme, tamam mı ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖĞÜN KALP ATIŞLARI
Ficção Adolescenteİstanbul'da garsonluk yaparak, kendine özgü dünyada yaşayan bir kızdır Devrim. Annesinin beklenmedik ölümü, babasının soğuk tavırları ve yaşadığı travmalar sonucu, sevimli ve boş şeylerle uğraşarak kendisine eğlence yaratmaya çalışsa da aslında haya...