Miraç Akdağ
Sürekli bayılıyordu. O'nu kaçırmadan önce de sürekli izliyordum ve bu devamlı oluyordu. Bende, benim hasretimden falan oluyor sanıyordum.
Neyse hayal kurmayalım şimdi.
Yanıma geldiğinden bu yana da sürekli bilincini kaybediyordu. Korkuyordum O'na bir şey olmasından.
Belkide bir rahatsızlığı vardı. Bilmiyordum. Ama O'nu da kaybedemezdim.
Çok geçmeden doktor O'nun odasından çıkıp bana doğru yaklaştı.
"Hastanın nesi oluyorsunuz?"
"Eşi"
Eşi mi ? Allah söyletiyo beee.
"Hastamız gayet iyi. Ama sanırım açlıktan tansiyonu düşmüş. Bu yüzdende bilinincini kaybetmiş. Önemli bir şey yok yani. Merak etmeyin."
Açlık mı? Tabi yaa! Kaç gündür yemek yemiyor, uyuyordu. Dün de yemedi. Ahhh inatçı ahh!
"Peki doktor bey sürekli bayılıyor. Bunun sebebi nedir?"
"Tahlillerde bir şey çıkmadı. Büyük ihtimalle yine tansiyonu düşmüştür."
"Peki ne zaman gidebiliriz?"
"Uyanınca taburcu edebiliriz."
"Sağolun doktor. Görebilir miyim ?"
"Elbette. Ama çok yormayın. Ve en kısa zamanda bir şeyler yese iyi olur."
"Tamam. Tekrar sağolun"
Gülümseyerek "İyi günler " dileyip uzaklaştı.
Peşinden bende odasına ilerledim.
Kapıyı yavaşça açtım. Uyuyordu. Yüzü, tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Ama yine bir şey eksikti.
Mavisi...
Gözlerinin mavisi yine kapalıydı. Ama O'na en çok, maviler yokken bu kadar yaklaşabiliyordum.
Ne kadar acımasız bir dünya. Ya gözlerinden ya da ellerinden mahrum kalıyordum.
Ne zaman hem ellerini tutup hemde gözlerine dalabilecektim ?
Elimi kalbinin üzerine koyup sessizce
"Burası ne zaman sadece bana ait olup sadece benim için atacak ?"Sözlerimle yerinde kımıldandı. Hızla elimi geri çektim. Ben neden korkuyordum ki ?
Ya ben koskoca şirket sahibiyim be. Her kadın önümde diz çökerken ben de sadece bu kadının önünde diz çöküyordum.
Ama bundan asla pişman olmadım, olmamda.
Uyumaya devam etti. Bu sefer elimi başına götürüp ateşi var mı diye baktım. Pek anlayamadım.
Bu sefer alnına, dudaklarımı götürdüm. Dudaklarımda hafif bir ısı hissettim.
Kalbim deli gibi atıyordu.
Yeniden yaklaştım. Bu sefer ateşine bakmak için değildi. Alnına değen siyah saç tellerini elimle biraz geriye attım.
Yeniden öptüm. Ama bu sefer aşkla öptüm. Özlemle öptüm. Öpemediğim her gün her saat her sâniye için öptüm. Kokusunu içime çeke çeke öptüm...
Mırıldanıyordu.
"Baba, sen misin ?"
Gözleri kapalıydı. Ama deli gibi terlemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA
ChickLit"Sana seçim hakkı veriyorum , bu silahın içi dolu . Hadi ateşle ama sakın benim için ağlama . Ruhu kirli bir adam için gözyaşlarını kirletme . Ateşle hadi , kurtar ikimizide bu esaretten ."güldü, acı dolu bir gülme " Artık özgürsün... Lavinia." ~ D...