Bölüm 7: Party Hard
Bu sabah ilk derste quiz olacaktık. Bunun bilincinde hareket ederek dün geceden alarmımı ve tüm rutinimi saat tam 9.09'da okulda olmak üzerinde ayarladım. İlk derslere mazeretsiz olarak en geç ders başlangıcından on dakika geç girilebiliyordu ancak. Hoca da 9:10'da quizi başlatacaktı. Ben de bu sabah hiçbir şekilde Ozan'la yüz göz olmamak için quiz başlamadan bir dakika önce sınıfta olacaktım. Hatta şanslıysam ondan olabildiğince uzak bir köşe bulup quizi olaysız bir şekilde atlatacaktım.
Pislik!
Dünkü kabalığından sonra bırak arayıp özür dilemeyi dandik bir mesaj bile yazmadı.
Hayrına yapmıyormuşum. Ne büyük lütuf aman! Tamam normal bir özel dersten iyi para ödüyordu kabul ama ben de ona bir şeyler öğretebilmek için gerekenden daha fazla özen emek sarf ediyordum. Var olan kaynakları kullanıp ders anlatmayı bilirdim ben ama o daha iyi anlasın diye özel olarak not çıkarıyordum. Hatta iyi paralar teklif edilmesine rağmen satmadığım inci gibi düzgün notlarımı onunla paylaşıyordum.
Hayırsızlık bunun neresinde şimdi?
Göt herif ne olacak!
Hazırlanıp yurttan çıktığımda quizin başlamasına yarım saatten fazla zaman vardı. O kadar plan yapmama rağmen okula erken gitmeyi nasıl başarabildim bilmiyorum. Okulda Ozan'la köşe kapmaca oynamak istemediğim için metrodan bir durak önce Kızılay istasyonunda inip Karanfil Sokak'tan kahve almaya karar verdim. Yeni yeni kepenk açan esnafların tatlı telaşını izleyerek insan yoğunluğunun normal zamanlardan seyrek olduğu sokak boyunca yürüdüm. Arkadaşların meşhur buluşma noktası Dost kitabevi henüz açılmamıştı daha. Sokağın sonuna yaklaştığımda Caribou kafeye girip küçük boy bir Americano aldım ve kahvemi yudumlayarak aheste aheste Kolej semtine doğru yürüdüm. Okula on dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Zamanında okulda olacaktım.
Okula vardığımda turnikelerden geçerken tanıdık birkaç simayla karşılaştım. Onları kısaca selamladıktan sonra fakülteye girip zemin kattaki dersliğe geçtim. Amfiye girdiğimde gözlerim Ozan'ı aradı ama görünürde yoktu. Quize girmeyecek kadar mı salmıştı kendini acaba?
İçimde üzüntü kırıntıları filizlendiyse de dün bana yaptıkları aklıma geldi ve üzüntüm hemencecik öfkeye dönüştü. Ne yaparsa yapsın bana ne? Belli ki dersleri de bırakacaktı. Kendi bilirdi. Ben de ona göre bir iş aramaya başlardım.
Hoca quiz kağıtlarını dağıtmak üzere kürsüsünden indiği esnada koca basamakları hızlı hızlı çıkıp amfinin en arka sıralarında boş bir yer aradım. Potansiyel kopyacıları ağırlayan bu arka sıralar normalde olduğundan daha kalabalıktı. O yüzden boş bir yer bulmam kolay olmadı. Eşyalarımı ve çantamı boş sıraya bırakıp kalemimi çıkardım ve kağıdın bana gelmesini sabırsızca beklemeye başladım.
O sırada amfinin diğer kanadındaki kapı açıldı ve Ozan elinde koca bir buket çiçekle içeri girdi. Tüm sınıf ona bakarken herkesin suratında o çiçeklerin sahibini merak eden bir ifade yerleşti. Tabi benim de. Ya ona kopya verecek bir hayranını bulmuştu ya da fetih listesinde başı çeken kızlardan birinin kalbini çalmak için sabahın köründe böyle bir jest yapıyordu. Hoca bile yaptığı işi bırakıp yüzündeki muzip ifadeyle basamakları ağır ağır çıkan Ozan'ı izliyordu. Çaktırmadan Ozan'ın çiçek vereceği potansiyel kızları gözlemlemeye çalıştım ama Ozan basamakları çıktıkça potansiyel kızların hepsi gerilerde kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ YURDU
Teen FictionBen Derin. Küçük bir kasabadan kocaman şehre geldim üç yıl evvel. Bu yabancı şehirde silinip gideceğimi düşünürken yedi tane mükemmel insanla kesişti yolum. Onlar ailem oldu. Annem oldu, ablam oldu, her şeyim oldu. Ailemizden uzakta kurduğumuz dost...