17 - Ufak tebessüm

70 8 45
                                    

Beeennn geldiiiiiiimmm 😄😄

Yeni bölümler için artık bölüme uygun şarkılar koyacağım dinlemek isteyen olursa dinlesin :))

Keyifli okumalar ☕

.
.
.
.
.
.

" Bazen sana uzun uzun bakmak istiyorum. "

Yüzünü ve özellikle burnunu incelerken ne söylediğini idrak edememiş ardından böyle bir cümle duyduğum için ne tepki vereceğimi şaşırmıştım.

" Bazen sana uzun uzun bakmak ve aklıma gelen bir sürü soğuk espiriyi yapmak istiyorum. "

" Ne diyorsun Woohy--"

" Ne ne diyorsun? Hiçbir şey demiyorum. Insan en çok düşmanına bakmalı değil mi? "

" Ben senin düşmanın mıyım? "

" Sen çoktan tarafını seçtin ve onunlasın. Onunla olan herkes düşmanımdır. "

Bu son kelimeleri söylerken sesinde belirsizlik isteksizlik ve titreme vardı.

Ayağa kalktı ve o daha gitmeye yeltenmeden önce kolundan tuttum.

" Anlat bana. Anlat her şeyi. Ne doğru ne yanlış görebileyim. Hiçbir şey bilmeden aranızda eziliyorum sürekli. Anlat ki gerçekten kimin yanında olmak istiyorsam onun yanında olayım."

Woohyun gülümseyerek kolunu sıktığım ellerimi tuttu ve bir an dudaklarını araladı.

Işte o anda bana her şeyi anlatmış olsaydı, her şey daha farklı olabilirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum hâlâ.

Söyleyeceklerini yutarak bir adım geri gitti, iki adım, üç adım.. gitti.

                    ~~~~~~~~~~~~

İnsanın gözlerini evinde, sıcacık yatağında açması gibi güzel bir şey yoktu.

Kamptan döneli yaklaşık 2 hafta olmuştu ve değişen hiçbir şey yoktu.

Tenefüs aralarında birbirlerini gözleriyle boğazlayan Sunggyu ve Woohyun, dedikodu yapmak için sürekli benimle konuşan Myungsoo ve Sungjong - bu arada Sungjong saçlarını pembe yapmıştı ve bu okul yönetmeliğine aykırıydı neyine güveniyorsun diye söylendim - genellikle kantinde rastladığım ve gayet güzelce konuştuğum Dongwoo ve Hoya, ve şu son 13 günün 8inde bana yol arkadaşı olan uzun çocuk Sungyeol.

Birbirlerinden her ne kadar ayrı gibi dursalarda aslında bir araya gelince bir bütün oluyorlar ama tabii bunu kendileri göremiyor ve sürekli birbirleriyle kavga etmek için bahane buluyorlar.

Günün ilk derslerinde Myungsoo bana yan sınıftaki kızla çocuğun yasak aşk hikayesini anlatıyor, ikimiz de çaktırmadan sıranın alt rafına koyduğumuz abur cuburları mideye gönderiyorduk. Arkadan Sungjong bizi dürtüyor ve "bensiz dedikodu yapmayın" diye fısıldıyordu.

Zilin çalmasıyla birlikte daha kimse yerinden bile kalkmadan arka sıralardan Sunggyu geldi ve bileğimden kavradığı gibi beni sınıfın dışına çıkardı.

" Ne oluy--"

" Yaaa !! " diye bağırdı bileğimi bırakır bırakmaz.

Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum.

" Sen ne yaptığını sanıyorsun? " dedim ben de bağırarak.

O sırada diğer sınıfların, bizim sınıfta dahil kapıları açılmış ve öğrenciler dışarı çıkmaya başlamıştı.

Sunggyu kolumdan, bu safer yumuşak bir şekilde, tutarak beni koridorun genellikle boş kalan kısmına doğru götürdü.

" Soul-a sana kaç defa söylemem gerek? Kaç defa? "

Ses volümü gittikçe artıyordu.

" Ne bağırıyorsun ya? Neye kızıyorsun bu kadar? Ne yapmışım yine? "

" Antonio ile görüşmüşsün! " dedi suratını cama döndürerek. Yüzüne güneş vuruyordu.

" Özel ders için-- "

" Görüşmeyeceksin! "

" Ne bu şimdi? " Ardından söyleyeceğim şey için biraz kararsız kalmıştım ama bu kararsızlık iki saniye kadar sürmüştü.

" Ne bu şimdi? Kıskanıyor musun? " Bunu söyledikten sonra pişman olmam ise yaklaşık 0.01 salise sürmüştü.

Sunggyu ilk önce yüzüme donuk bir şekilde baktı sonra bir adım ileri geldi, onun bir adımı benim on adımımdı bunu daha iyi anlamıştım, alnını alnıma dayadı.

O anda mutlu olmamam gerekirdi ama saçma bir şekilde dudaklarım gülümsemek için çırpınıyor bense kendime hakim olmaya çalışarak kendimle kavga ediyordum.

Gözlerimi ilk önce cama doğru ardından yere doğru ve ardından onun gözlerine doğru çevirdim.

"Görüşme onunla. " dedi fısıldayarak.
" Görüşme, buluşma, konuşma. Bir kerecik Soul, sadece bir kerecik bana güven! "

Alnını kaldırdığında onun da yüzünün pembeleştiğini görebiliyordum.

Hadi amaaa sırf bana kızdığı için miydi bu yoksa az önce suratlarımızı gıdıklayan birbirimizin nefesleri yüzünden miydi?

" Peki " dedim.

" Peki. Sana güveniyorum. "

Bunu söyledikten sonraki ufak tebessümü hâlâ aklımın bir köşesinde güzel anılarımı biriktirdiğim kutuda saklıyorum.

"Ama bir daha beni öyle çekme, bana öyle bağırma ya da - "

" Özür dilerim. " dedi ve konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum bakışını attıktan sonra sınıfa doğru yürüdü.

Sınıfın kapısında bizi gözetleyen iki ufak kafayı görebiliyordum. Myungsoo ve Sungjong. 

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Bölümü uzatmak istiyordum ama sonra düşündüm ki burada bitirmeliyim. Diğer olayı yazarsam bölüm çoook uzun olacak. Bu yüzden birazcık kısa yazmış olabilirim.

Kitabın gidişatından memnun musunuz bilmiyorum ama kendi oluşturduğum hikayeyi her bölüm ufak ufak detaylar vererek yazmaya çalışıyorum.

Bir anda her şeyi yazarsam tadı kaçar gibime geliyor..

O zaman size birkaç soru sorayım biraz düşünün 😄😄

♧ Sizce Sunggyu neden Antonio öğretmeni sevmiyor ve neden Soul'ün ondan uzak kalmasını istiyor?

♧ Siz Soul olsanız hangi takımda olurdunuz?

♧ Woohyun ve Sunggyu arasındaki olay ne, Soul neden bu işin içinde? İpuçları bölümlerin arasında saklı ama çoook dikkatli okunması lazım 😄😄 o yüzden siz sadece tahmin yapın.

Umarım bu bölümü de severek okumuşsunuzdur.

Finallerim bittikten sonra yb atacağım^^

Kendinize iyi bakınnnnn 🌸

SCHOOL 2019-2020 / INFINITEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin