19 - Aile Fotoğrafı

45 7 5
                                    

Bu bölüm biraz sizi meraklandırabilirim ama korkmayın yakın zamanda yb atacağım:)

Yazım yanlışlarım olabilir 🙈

İyi okumalar 🍭
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

O sarılmamızın üzerinden 2 hafta geçmişti. Güneş her gün bizi farklı derecelerle kavuruyordu.

Okulda hocaların "biraz daha çalışın" söylemlerinden sıkılmaya başlamıştık bile. O gün ise öğleden sonra okulumuz yoktu, bu yüzden öğleden önceki dersleri de pek takmamıştık.

Sunggyu ağzındaki çilekli lolipopu çıkarttığında Myungsoo "hava neden bu kadar sıcak, ben eve gidiyorum" dedi.

Sunggyu ve ben gülümsedik. Artık alışmıştım, bizim grup kafalarına göre istedikleri şekilde okula girip çıkabiliyorlardı. Zaten son sınıf olduğumuz için kimse bir şey demiyordu.

" Bugün ne yapacaksın? " dedi Sunggyu.

Ders arasındaydık ve bahçede güneşin altında ağzımızda lolipop yürüyüş yapıyorduk.

" Ders çalışacağım. Sana da tavsiye ederim. " dedim.

" Ben üniversite okumayı düşünmüyorum. " dedi bok gibi dizaynı olan okulumuza bakarak.

" Saçmalama. Zehir gibi zekân varken neden okumayacakmışsın? " dedim kaşlarımı çatarak.

Sunggyu sanki ağzında ekşi bir tat oluşmuş gibi suratını buruşturdu ve "ara bitti gidelim" dedi ve okula doğru yürüdü.

~~~~~~~~~~~

Evet yalan söylemiştim. Hem de çok büyük bir yalan. Ders çalışmayacaktım. Dizi izleyecektim. Delicesine sabahlara kadar dizi izleyecektim.

Izleyecektim-- evet bu hayalleri kuruyordum taa ki Mr. Antonio bana mesaj atana kadar.

" Soul. Sınavlara çok az kaldı. Özel dersimizin son günü yarındı ama yarın işim çıktığı için çalışamayacağız. Bugün sana atacağım adrese gel. Son kez konu tekrarı yapacağız ve kursu tamamlayacağız. Ailenle görüştüm sorun yok. Gelirken yanında geçen size aldırdıklarımdan 2 deneme sınavını getirmeyi unutma! "

Gerçekten mi? Bu mükkemmel günde ders mi çalışacaktım.

Sunggyu'ya peki dedikten sonra gizlice Mr. Antonio ile 2 özel ders yapmıştım. Eğer bunu öğrenseydi muhtemelen bir daha benimle konuşmazdı.

Yine ondan gizli bir derse gidecektim ve bu sondu, bu yüzden bir sakınca görmedim ve hazırlanıp hocanın attığı adrese gittim.

~~~~~~~~~~

"Merhaba hocam" dedim eski zamanlardan kalma eve girerken. Evin içi aslında güzeldi, birçok tablo asılmıştı ve birçok vazo vardı. Ve ev  gerçekten çok güzeldi ve çok hoş kokuyordu.

" Hoşgeldin. Kusura bakma, seni evime çağırmak zorunda kaldım. Istersen bahçede de çalışabiliriz. "

" Hayır, hava zaten çok sıcak" diyerek masaya oturdum ve denemeleri çıkardım.

Yarım saat ders çalıştıktan sonra evde bir tuhaflık hissettim. Bir şeyler sanki benim onları görmem için bağırıyor gibiydi.

Bazı eşyalar, kokular.. bu evde tuhaf olan şeyler vardı.

Tekrar denemelerime göz attım. Net sayılarım bir artıyor bir düşüyordu. Bu yüzden ne ben ne de hocalarım sınavda ortalama ne kadar başarılı olabileceğimi bilmiyorduk.

Sayfaları çevirirken etrafa bakmamak için kendimle savaşıyordum. Ama olmuyordu. Sanki biri beni "hadi etrafa bak, bir şeyler bulacaksın" diyerek dürtüyordu.

Bir anda kendimi huzursuz hissetmiştim.

Mr. Antonio bunu anlamış olacaktı ki yerinden kalkıp "biraz çay ve kurabiye getireyim" demişti.

O mutfağa girince gözlerimi etrafta dolandırdım.

Uzakta, kapının yanında bir aile fotoğrafı vardı. Siyah beyaz olduğu için belli olmuyordu ama içinde mutlaka Mr. Antonio bulunmalı diye düşündüm.

Ayağa kalkıp yakından bakıp bakmamak arasında kararsız kalmışken telefonumun titremesiyle yerimden sıçradım.

Arayan Sunggyu'du.

Meşgule attım. Ufaktan korkmuyor da değildim hani. Ya beni görmüşse, ya yine kavga edersek..

Telefonuma gelen bildirimle yine sıçradım, bu sefer mesaj atmıştı.

"Çabuk çık oradan. "

Mesajı okuduktan sonra fark ettim ki ev çok sessizdi. Sanki evde bir tek ben kalmışım gibi. Sanki Mr. Antonio üst katta çay demlemiyormuş gibi.

Elimde telefon öylece bakakaldıktan sonra yeni bildirim sesi ile kendime geldim.

" Bekleme çık ! "

Aklımdan o an ne geçirdiğimi hatırlamıyorum ama bildiğim tek şey Sunggyu'ya güvendiğimdi.

Denemelerimi masada bırakarak çantamı aldım ve kapıya doğru yöneldim.

Sanki 10 yaşındaki küçük ben yürüyordu kapıya doğru. Bir an eski şeyleri tekrar yaşayacağım hissine kapılmış olmalıydım.

O kısacık 10 saniyede duvarlar ve tablolar üstüme geliyordu sanki.

Ve aile fotoğrafı. Yakından görmüştüm. O an idrak edemesem de şimdi, yıllar sonra her şeyi daha net anlıyorum. Ama telaştan ve korkudan o zamanlar hiçbir şey anlamamıştım.

Belki de anlamışımdır ama üstünü kapatmışımdır. Bilirsiniz, insanlar fark etmeden bir şeylerin farkına varırlar, bilirler öyle olduğunu ama kabullenmek istemezler bu yüzden zihinlerinden silerler bazı şeyleri ve unuturlar, taa ki gerçek yüzlerine bir tokat misali çarpana dek. 

Kapıya ulaştığımda fazla ses çıkarmamak için yavaşça kapı kulpunu çevirmiştim.

İşte o anı hâlâ hatırlıyorum. Bu kadar iyi hatırlamamın sebeplerinden biri de o yıllarda tutmuş olduğum günlüklerdir. O günlükler sayesinde bütün bu olayları tekrar tekrar yaşıyor gibiyim.

Kapı kulpunu çevirmiştim evet ama bir şey vardı.

Sıcaklık tüm bedenimi kavramış, alnımda ufak ter damlaları birikmişti. Bacaklarım ve ellerim istemsizce titriyordu.

Hayır.

Kapı kilitliydi.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Yeni bölümde görüşmek üzere 🍓

SCHOOL 2019-2020 / INFINITEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin