Son konuşmamızdan sonra Jaehyeong ile aramız çok daha iyiydi. Bazen grupla beraber takılıyorduk bazen de Jaehyeong ve ben takılıyorduk. Bugün ise Seo Hyun ve onları yalnız bırakmak zorunda kalmıştım çünkü Min Hee benle yalnız konuşmak istiyordu.
Okulun arka bahçesine geçtiğimde Min Hee kollarını birleştirmiş şekilde bana bakıyordu. "Biraz daha bekletseydin." Açık olan saçlarımı topladım. "Söylenmeyi bırak da ne söyleyeceksen söyle." Min Hee bir anlığına güldükten sorna ciddileşti. Yani bazen korkutucu olmuyor değil. "Dün sizi gördüm. Hâlâ sevgili olmadığınızı mı iddia edeceksin?"
"Bak, ne dersem diyeyim beni dinlemiyorsun. Dönüp dolaşıp bana sürekli aynı şeyi soruyorsun. Belli ki ondan hoşlanıyorsun. Hoşlandığın için gelip bana bu tarz sorular sormana gerek kalmaması için neden ona, ondan hoşlandığını söylemiyorsun?" Birleştirdiği kollarını ayırıp eliyle saçını geriye doğru attı.
"Ona, ondan hoşlandığımı söylesem mutlu olacak mısın? Emin misin bundan? Diyelim onunla sevgili olduk. Onunla eskisi gibi olamayacaksın, artık. 'Sevgilisi var, öyle davranamam' diye düşüneceksin. Bunları kaldırabileceksen elbet söylerim, Soo Yun."
Kaldırabilir miydim, acaba?
"Bak, cevap bile veremiyorsun çünkü ondan hoşlanıyorsun. Onunla bu tarz romantik sahneleri yaşaman hoşuna gidiyor ama bunların hepsi sona ermek üzere. Ben ona söyleyeceğim. Bakalım sen ne yapacaksın? Duygularını itiraf mı edeceksin yoksa hiçbir şey olmamış gibi davranıp duygularını içine mi gömeceksin?" Min Hee yanımdan geçecekken onun kolunu tutup durdurdum. "Öncelikle onunla sevgili olunca kaldırıp kaldıramayacağımı sordun ya. Asıl sen kaldırabilecek misin?" Yüzünün şekli değişirken konuşmaya devam ettim. "Seninle çıkmaya başlaması Jaehyeong ile benim aramdaki ilişkiyi değiştiremeyecek. Bu yakınlığımızı sen kaldırabilecek misin?" Kolunu kurtardıktan sonra saçlarını geriye doğru attı.
"Ne saçmalıyorsun sen? Jaehyeong'un sevgilisi olunca seninle arasına mesafe koyacaktır." Dedikleriyle beraber güldüm. "Ondan hoşlanıyorsun ama daha onu tanıyamamışsın bile. Arkadaşları onun için sevgilisinden önce gelir." Yüzü kızarırken bir şey demeden yanımda uzaklaştı.
Banlardan birine oturup yüzümü ellerimin arasına gördüm. "Ona söylemelisin, Hwa Young." Woosung'un sesini duymamla birlikte kafamı kaldırdım. Göz göze geldikten sonra yanıma oturdu. "Sen neyden bahsediyorsun, Woosung?"
"Neyden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun. Ona nasıl baktığını biliyorum, Hwa Young. . Bir gün okula gelmese ve haber vermese endişelenmeden yapamıyorsun. Kırılmasından, üzülmesinden, başına bir şey gelmesinden korkuyorsun. Ona hislerinden bahsetmelisin, o bile bir şeyleri fark etmiştir." Gözlerim şaşkınla açılırken Woosung'a döndüm. "Benim hakkımda bir şey mi söyledi?" Woosung elini hayır anlamında salladı. "İsim vermeden ve çok detaya girmeden başka birini anlatamıyormuş gibi kendi hikayesini anlattı, bence. Sen sormadan ben söyleyeyim kendi hislerinden bahsetmedi fakat geç kalmadan söylemelisin."
"Min Hee'yi mi kast ediyorsun?" Kafasını olumlu anlamda salladı. "Onun hislerini kabul eder mi?" İçimi endişe kaplamıştı. "Emin değilim. Min Hee'yi tanımıyor. Tanımadığı biri olduğu için önce tanımak isteyecektir. Sonucunda ya hoşlanacaktır ya da hoşlanmayacaktır. Riske atmaya değer mi Hwa Young? Diyelim ki çıkmaya başladılar, hislerini içine atabilecek misin? Git söyle, ona." Aniden ayağa kalktım. "Bu konuşma için teşekkür ederim, Woosung." Ani kalkışıma şaşırdı. "Neye karar verdin?"
"Öğrenceksin" Woosung'u geride bırakırken telefonumu elime aldım. Önce Seo Hyun'u aradım. "Bizimkilerle misin?" Cevabı olumlu olarak aldığımda onlardan uzaklaşmasını istedim ve az önce yaşananların hepsini anlattım. "Woosung haklı, git söyle. İleride pişman olmandan daha iyidir. Buraya mı geliyorsun?"
"Hayır, çiçekçiye uğrayacağım." Seo Hyun'un bağırmasıyla telefonumu kulağımdan uzaklaştırdım. "Çiçek buketi ile mi çıkma teklifi edeceksin?" Seo Hyun'un dedikleriyle gülme krizine girdim. "Hayır. Geçen bir çiçeğe denk gelmiştim. Anlamı çok güzel, ondan alacağım."
"Sevgili arkadaşım o çiçeğin bir adı vardır. Dökül hadi." Seo Hyun'un etrafında gürültü bir anda kesildi. Muhtemelen daha sessiz bir yere geçmiştir. "Mavi gül, oldu mu? Şimdi kapatıyorum. Sakın bir şey çaktırma."
"Tamam, tamam." Telefonun kapanmasıyla çiçekçiye girdim. Bir tane mavi gül aldıktan sonra yine telefonumu elime aldım.
Kime: Jaehyeong
Okulun aşağısındaki parkta buluşabilir miyiz?
Kimden: Jaehyeong
Tabii, dersteysen seni bekleyebilirim
Kime Jaehyeong
Gerek yok, ben dışardayım zaten. Orada bekliyor olacağım.
Kimden: Jaehyeong
Pekala
&
Parkın girişinde onu beklerken karşıdan gelen Jaehyeong'u gördüm. Kalbimi nasıl da hızlandırıyordu böyle? Niye itiraf etmek için bu kadar zaman beklemiştim ki? "Selam Soo Yun." Gülümsemesine gülümsemeyle karşılık verdim. "Selam Jaehyeong, şurada oturalım mı?" Parmağımla ağaçların arasındaki bankı işaret ettim. Olumlu anlamda kafa salladıktan sonra yürüyüp banka oturduk.
Kafamda bir çok düşünce dönerken söze başladım. "Mavi gülün anlamını biliyor musun, Jaehyeong?" Cevabını bilmediğini biliyordum, sessizliği de bilmediğini onaylar niteliğindeydi. Sessizliğini korumaya devam ederken sözlerime devam ettim. "Anlamını bilmiyorsan bana bak, cevabını alacaksın." Kafasının daha da karıştığını bakışlarından anlıyordum. Çantamda duran mavi gülü çıkartıp ona uzattım. Elimden gülü aldıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. "Mavi gül, kimilerine göre zorlukların üstesinden gelme, kimilerine göre imkansızı başarma, kimilerine göre de ilk görüşte aşkın dışa vurumu. Mavi gül, her şekilde beni temsil ediyor. Abimin intiharının üstesinden gelme üniversiteyi okuyabilmem hem zorlukların üstesinden gelme hem de imkansızı başarma. İlk görüşte aşk olayı ise sensin." Yüzünden artık anladığını anlayabiliyordum. "Senden hoşlanıyorum, Jaehyeong. Seni ilk gördüğümden beri hemde. Bu kadar geç itiraf etti-" Sözlerimi tamamlayamadan kendimi Jaehyeong'un kolları arasında buldum. "Anladım, daha fazla açıklamana gerek yok. Son bir şey daha, bende senden hoşlanıyorum."
"Rüya görmüyorum, değil mi?" Beni kendinden uzaklaştırıp yanaklarımı sıktı. "Yanaklarım acıyor, dur artık." Gülümseyerek yanaklarımı sıkmayı bıraktı. "Rüya görmüyormuşsun demek ki." Dedikleriyle tekrardan ona sarıldım. "Bir kez daha söyleyeceğim. Senden hoşlanıyorum."
&
Bu kadar kısa sürmesini açıkcası tahmin etmiyordum fakat nasıl uzatabileceğim bir türlü aklıma gelmedi. Bir yandan da kitabı silesim yoktu. Bu yüzden burada bitirmiş oldum. Belki sevdiniz belki de sevmediniz ama okuduğunuz için çok teşekkür ederim :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Rose ; Jaehyeong
Genç Kurgu"Mavi gülün anlamını biliyor musun, Jaehyeong?" Cevabını bilmediği biliyordum, sessizliği de bilmediğini onaylar niteliğindeydi. Sessizliğini korumaya devam ederken sözlerime devam ettim. "Anlamını bilmiyorsan bana bak, cevabını alacaksın." - Mini...