Tuna'yla sevgili oluşumuzun tam 1.yılıydı. Geçen süre zarfında ben onların aile şirketinde stajımı tamamlamış sahayı bile deneyimlemiştim. Tuna ise yüksek lisansını tamamlamış ve Yüksek İnşaat Mühendisi olmuştu. Akademisyen olma isteği ne kadar ağır bassada şirketin ona ihtiyacı vardı. Nasıl bir çift olduğumuzu merak ederseniz sıradanlaşmıştık. Tuna kıskanç Türk erkeği bense tam tersiydim. Onu seviyormuydum? Tabi ki evet. Ama eksikti sanki bişeyler eksikti düşününce biz tamamız, biz olduk diyemiyordum. Ailemle tanışmış, aile onayını almıştı. Annesi Melike Teyzede tam bir Karadeniz kadınıydı. Kendi kızından ayırmıyordu beni.3.sınıf olmuştum. Asıl okuduğum bölüm şimdi başlıyordu. Zordu kolay olmayacağını zaten biliyordum. 70 kişilik bölümde 8 kızdık. Mühendisliğe komple erkek mesleği diye bakılıyordu bide inşaat mühendisliği olunca başka meslek mi yoktu? Vay efendim ne işimiz vardı inşaat şantiyelerinde bunun gibi bir sürü örnek. Burda bakılacak olan aslında beyindi ve beyin erkek kadın ayırmıyordu.
***
Yıl dönümüzdü bu gün. Ve akşam yemeğe çıkıcaktık. Hazırlanmış Tuna'yı bekliyordum. Güzel bir restoranda, güzel bir şarap eşliğinde yemeğimizi yemiştik. Ben hafif Çakır olmuştum. Tuna ise beni hayran hayran izliyordu. Ellerim sürekli havadaydı ve ben sürekli bişeyler anlatıyordum. "Eve gidelim" dedi. Bencede gidelim.
***
Eve vardığımızda saat gece yarısını geçmişti. Tuna koluma girip beni çatı katı evime çıkarmıştı. Salonumun orta yerinde Tuna'ya yaslanmış bir şekilde ayakta dikiliyordum. Sonra ellerininin belime dolanışını hissettim. Kulağıma eğildi ve Livaneli'nin eğil salkım söğüt eğil şarkısını mırıldanmaya başladı. Ayakta şarkının ritmine göre dans ediyorduk. Şarkı bittiğinde yüzümü avuçlarının içine alıp; "Sine seni çok seviyorum." dedi. Bense kelimeleri tercih etmek yerine dudaklarına yapışmıştım. Uzun uzun soluksuz öpüşmeden sonra elbisemi omuzlarımdan indirdi. Utanmıştım ilk kez bir erkeğin karşısında bu kadar çıplaktım. Elleri bel kıvrımlarımda dolanıyor. Sütyenimin üzerine kadar gidip geri geliyordu. Birden mavi düz renk t-shirtünü çıkarıp beni kucağına aldı. Bacaklarımı beline dolamıştım. Salonda ki kanepeye oturmuştuk. Ben Tuna'nın kucağındaydım. Tuna'ysa dili ve nefesi boynumda elleri ise göğüslerimdeydi. Arsızca avuçluyordu. Sonra sırtım kanepeyle buluştu. Tuna sütyenimin üzerinden göğüslerimi öpüyor, ısırıyor ve ıslatıyordu. Dili göğüs aramdan göbeğime oradan daha aşağılara iniyordu. Parmaklarıyla külodumu indirecekken birden "DUR" diye bağırdım. Anlamayan gözlerle baktı? Sustu. Sonra ağzını açtı ve "Bakire olduğunu biliyorum sevgilim çok, çok yavaş olucam. Güven bana" dedi. Ben ise aceleyle sıraladım cümlelerimi;
"Hayır Tuna dur. Lütfen istemiyorum bunu şuan yaşamak istemiyorum. Yalvarırım dur" Tuna yarıda kalmanın siniriyle hızlıca üzerimden kalkmıştı. Bense yerde duran elbisemi hemen üzerime geçirmiştim. Tuna bişey demek için ağzını açmış sonra tekrar kapatmıştı. Arkasını dönüp buzdolabına gitti. Sanırım soğumaya ihtiyacı vardı. Sonra bir bira aldı. Dişiyle birayı açıp dikti. Yarısına kadar içmişti. Daha sonra bana doğru bi kaç adım attı. Ağzını açtı bi kaç saniye söyleyeceklerini tartrığını anlıyordum. "Şu halime bak Sine. Şu halime bir bak." Pantolonunda ki kabarıklık gözle görülür şekildeydi. "Bir sene oldu. Tam bir senedir kasık ağrısından ölüyorum. Liseli ergenler gibi asılmaktan bıktım. Sonu gelmeyen öpüşmelerden sıkıldım. Duraksadı bir kaç saniye sonra Seni, seni çok seviyorum Sine diye devam etti. Gördüğüm ilk andan beri gözüm başka bir kadını bırak görmeyi hayal bile etmiyor. Neden? Sine Neden? Tam bir yılda en fazla az önce ki kadar yakınlaştık Neden izin vermiyorsun Sine bana bişey söyle, bana bir neden ver" Susup kalmıştım. Bişeyler demeliydim. Ama diyemedim. Birkaç kez yutkunmaktan ve gözlerime hücum eden yaşları içime akıtmaktan başka hiç bir şey yapamamıştım. Cevap alamadığı sorularıyla birlikte Tuna tuvalete gitmişti. Döndüğünde gözlerinde bana karşı gördüğüm tek şey hayal kırıklığıydı. Yüzünü yıkamıştı. Hatta vücudunu diyebiliriz. Boynundan göğüsüne kadar inen su huzmesini görebiliyordum. Göz göze geldik. Bana doğru attığı bir kaç adımda yanımdaydı. Hafif üzerime doğru eğildi. Ben tam ağzımı açıp bişeyler söyliycekken. Arkamdan t-shirtünü alıp üzerine geçirdi. "Ben gidiyorum iyi geceler Sine" deyip çıktı. Bense arkasından bakakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNE
RomanceÖteki kadınım ben... Birinci kadının deyimiyle öteki kadın... Ötekileştirilmiş kadın. Ama aşkın ötesi berisi yok dememiş miydi? Aşka engel falan tanımak yoktu hani? Ben sinesi yanık Sine.. Bu satırlarımı 32 yaşımdan 22 yaşıma yazıyorum... Yazmalıyı...